Bu makalemizde geçen sene dilimize yeni giren kelimelerin tarihsel bir dizelgesini yapmaya çalışacağız. Bu iş, tabii ki meslekten dilci olanların ve dil üzerinde çalışan özel ve resmi kurumların -TDK gibi- işi olmalıdır. Ne yazık ki onlar bu konularda çalışmadıkları için, iş biz heveskarların üzerine kalmaktadır. Bu yazının ilgilileri bu konuda çalışmaya iteceğini ve önümüzde yıllarda bu görevi onların yerine getireceğini umuyor ve bekliyorum.
Burada yer verilen kelimelerin bir kısmı yabancı dillerden gelmedir; bir kısmı yazarlarımızca üretilmişlerdir; diğer bir kısmı da konuşma dilinde ve belki yazı dilinde bulunmasına rağmen sözlüklere henüz alınmamış olanlardır. Bunların tümünün dilde kalıcı olup olmayacağını ancak zaman gösterecektir.
Nümerote: “Tek para, dünyanın her yerinde geçerli "nümerote" bir kimlik, yerel dillerin yanında, ortak bir dil bütünleşmesi olsa...” Çetin Altan, “Kakavanlıklar valsi ve orkestrasız bir pasadoble...”, Milliyet, 15 Mart 2003, s. 22.
Pasadoble: “2003 yılı, ne yapacağı hiç belli olmayan bir sevgilinin, orkestrasız bir pasadoble’si gibi başladı...”, Çetin Altan, “Kakavanlıklar valsi ve orkestrasız bir pasadoble...”, Milliyet, 15 Mart 2003, s. 22.
Tüketken: [Hocalar ve öğrenciler] “Üretken değil, tüketken oldular. Özgün kaynaklar yaratamadılar.”, Abbas Güçlü, “Kabahatli Kim?”, Milliyet, 15 Mart 2003, s. 22.
Sesli kitap: Okumaya zaman bulamayan insanlar, teyplerden dinleyerek pek çok kitabı okuma fırsatı buldular. Bebekler için hazırlanmış sesli kitaplar bile var... Türkiye’nin ilk sesli kitaplar yayınevi yedinci yılını doldurdu. Yayınevi yayın yaşamına gazeteci ve araştırmacı yazar Ergun Hiçyılmaz’ın “Fi Tarihi” adlı kitabını basarak başladı. Sesli Kitaplar Yayınevi 0216 358 20 97. Sesli Kitapların Yedinci Yılı, Milliyet, 15 Mart 2003, Cumartesi, s. 12.
Flörtöz: “Erkeklerle kolay ilişki kuran bir kadın mısınız? –Flörtöz bir kadın değilim. Ben mesafeye inanırım. Evliliklerde bile bir karış mesafe olması gerektiğini düşünürüm.” Hürriyet Pazar, 16 Mart 2003, s. 2 “Tahmin edemeyeceğiniz kadar ödleğim”, Ayşe Arman’ın İclal Aydın’la mülakatı.
Verinti: “Gazetelerde okuduklarımız kitaptan alıntı mıdır, yoksa yazılması düşünülenlerden verinti midir?” Pakize Suda, “Haber Turu”, Hürriyet, 16 Mart 2003, s. 6.
Dinar bandosuna dönmek: “Ben birinin hekimliğini yapıyorsam onun bedensel fonksiyonlarını biliyorum değil mi? Yoksa Dinar bandosuna döner bu iş, herkes ayrı telden çalar.” Ayşe Arman’ın Osman Müftüoğlu ile mülakatından. Hürriyet Pazar, 16 Mart 2003, s. 9.
Detoks: “Sağlıkta detoksu savunuyorum ben. Yani temizlenme, arınma ve lüzumsuz ayrıntılardan uzaklaşma.” “Hayatın kendisini detokslamak lazım. Bütün ayrıntılardan, fazlalıklardan kurtulmamız lazım.”
Ayşe Arman’ın Osman Müftüoğlu ile mülakatından. Hürriyet Pazar, 16 Mart 2003, s. 9.
Detokslama: “Gereksiz olandan, fazlalık yapandan, üzerine yük olandan, baskı yapandan, fenalık getirenden, elimi kolumu bağlayandan, rahatsız edenden kurtulmanın tam zamanı. Detokslama zamanı. Bütün zehirlerden kurtulma zamanı. Evet ben hafifleyecektim, kuş gibi olacaktım. Bugün hiçbir yere gitmeyip, bütün evi detokslayacaktım.
Ayşe Arman, “Detoksladım”, Hürriyet, 19 Mart 2003, s. 6.
Parabaz: “Buna da, ‘onursuz’, ‘parabaz’, ‘bezirgan’ türü küfürnameler yağdı.
Hadi Uluengin, “Gözüne Gözlük”, Hürriyet, 19 Mart 2003, s. 18.
Rodaj: “Türkiye’nin henüz rodaj dönemindeki yeni iktidarının ekonomik boşlukları Washington tarafından karşılanacaktı.” Güneri Civaoğlu, “Açık makas”, Milliyet, Cumartesi 22 Mart 2003, s. 23.
Head-hunter: Koç Üniversitesinden bir gurup head-hunter (başarılı kişileri bulup kendine bağlayan kurumlar) Pınar’la tanışıp ona Koç Üniversitesi’nde kürsü teklif etmişler. Leyla Umar’ın Çetin Doğan ile söyleşisi, Vatan, 25 Mart 2003, s. 5.
Bekçi Murtaza: “Toplumumuzda Bekçi Murtaza tiplemesine uygun insanların çok olduğudur.” Leyla Umar’ın Çetin Doğan ile söyleşisi, Vatan, 25 Mart 2003, s. 5.
Yes: “Yes, yes ve yine yes... yakın arkadaşlarımız Patriot ve Cruise ve Tomahawkın memleketinden...” Tuğçe Baran, “Kardeş tokadı!”, Vatan, 25 Mart 2003, s. 6.
Dürülürü: “... ama ilahi bir güçle yaptığı bestesi yıllar sonra; kapı zili, cep telefonu melodisi, hatta geri vitese takmış arabalardan yükselen alarm kılığında ‘dürülürü’lü, ‘dürülürü’lü şeklinde karşımıza çıkar.” Milliyet, 25 Mart 20003, s. 5, A. Mestçi-H. Özcan, “3-2-1 Yayındayız!...”
Gizemli zatürree-SARS: “Tüm dünyada panik yaratan ‘akut solunum yolu sendromu’ (SARS) can almaya devam ediyor. “Gizemli zatürree” diye de nitelenen SARS’tan ölenlerin sayısı dünya çapında 75’e, virüsten etkilenenlerin sayısı da 2 bine yükseldi. Virüsün en çok etkilediği ülke olan Çin’de ölenlerin sayısı 46’ya çıktı.” Milliyet, “Bizi de ‘SARS’tı!”, 3 Nisan 2003, s. 3.
Bıtbıt düğme: “... manasız bir Çin işi Japon işi takıntısı da insanın üstüne üstüne geliyor. Gereksiz bir boğazlanma ve verev giden bıtbıt düğmeler.” Nur Çintay A., “En rüküş yaz”, Radikal 4 Nisan 2003, Cuma, s. 2.
Gizemli virüs/zatürree/sars: “Korkutucu bir hızla yayılan ve şimdiye kadar en az 75 kişinin ölümüne yol açan ‘gizemli zatürree”, diğer ismiyle SARS nedir? Yeni bir solunum yolu hastalığı. Çoğunlukla 38’in üzerinde ateş, öksürük, nefes alma zorluğu gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Ayrıca boğaz, kas ve baş ağrısı, mide bulantısı ve ishal görülebiliyor. Şüpheli vakalarda ciğerlerin röntgeni çekiliyor. Zatürree veya akut solunum zorluğu tespit edilirse bu kişiye ‘olası vaka’ gözüyle bakılıyor. Ancak SARS’ın adının konulması için en az 10 gün geçmesi gerekiyor.
SARS, virüslü kişilerin hapşırırken ve öksürürken yaydıkları damlacıklarla kişiden kişiye bulaşıyor. Virüsler iki metre mesafeden bile geçebiliyor.” Radikal 4 Nisan 2003, Cuma, Arka sayfa.
Yoğurt tiftisi: “Geceleri en sevdiğim şeydir yoğurt tiftisi yemek” dedi. “Annem de çok güzel mısır ekmeği yapar.”, İclal Aydın, Artık sevemiyorum İclal Hanım..., Vatan, 18 Nisan 2003, Cuma, s. 11.