Ayni ile vakî’dirki:
“Abdülhamid 29 Muharrem 1309’da mabeynci Arif Bey’i eski Şeyülislâm Bodrum’lu Ömer
Lütfiye gönderir ve:
-Herkes beni terk etti; Ömer Efendi bile bir defa gelip halimi sormuyor! Diye şikâyet eder.
Ömer Efendi:
-Zât-ı şahane şeriat ahkâmına göre hareket etmiyor. Memleket zülüm ile idare olunmaz. Ben şeriat adamıyım. Kendileriyle münasebette bulunmayışım bundandır.
Yolunda sert bir cevap gönderir. Arif Bey bu cevabı daha yumuşakça tabirlerle padişaha ifham eder. Abdülhamid kalben fena kırılmakla berabert Bodrumî’yi tebid gibi bir muameleye cüret etmez. Bodrumî Ömer Efendi:
-Memlekette adalet yok! Diye meşihatten azlinden ömrünün sonuna kadar Cuma namazlarını terk eylemiştir........”
Ola ki;
Filistin’de Irak’ta kan gövdeyi götürken, dizi film hesabı her gün iğrenç tecavüz ve işkence resimleri neşredilirken;
Sesini çıkarmak bir yana, İsrail ve AbeDe’ye tavır koymayıp tam destek vererek yapılanları da onaylamış olan bir Akepe Hükümeti’nin;
Nato’nun İstanbul’da yapılacak toplantısı nedeniyle; fişlenen yurttaşlar, basılan evler, trafiğe kapanan caddeler ve hatta semtler, kullanılacak olan devlet binalarında çalışan personele terörist muamelesi yapılması ve uzaktan kumandalı oyuncakların satışının dahi durdurulması ve de son bir ayda satılanların toplatılması ile;
Devlet terörü uygulayan bir Akepe Hükümeti’nin;
KKTC’ni sırtında bir kambur olarak gören, refarandum ile kurtulamayacağını anlayınca, partililerine Avrupa Konseyi alt kurullarında rumların lehine KKTC’nin aleyhine oy kullandırtarak,
KKTC’yi bir an önce verip kurtulmak istediğini ispatlayan bir Akepe Hükümeti’nin;
Sınır komşularımızda kurulan AbeDe üslerine ve Yunanistan’a, Ermenistan’a jest olsun diye tugaylarını lağv eden, “vicdani red hakkı” diyerek asker sayısını bir anda azaltmayı düşleyerek; Ordusunu küçülten;
Böylece askerlere olan öfkesini hiç unutmadığının altını çizen imam baş nazırlı bir Akepe Kabinesinin;
Güneydoğu’da PKK hortlamış, köy, yol, karakol basıyormuş ama sert bir önlem alınırsa AB kapıları kapanır endişesi ile; Olayları görmezden gelen, olanı biteni basına iki üç satırla vaka-i adiyane olarak aksettirten;
Mebuslarına konuşma yasağı koyup, üzerlerine ölü toprağı serpmeyi tercih eden tarihat ehli bir Akepe Hükümetinin;
70 milyonlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına BOP projesini yaldızlı yulduzlu armağan paketi olarak sunup,
Sınırları Lozanla çizilmiş Ulus Devletten, Eyalet Devlete doğru yol alırken altımızdaki toprağı da çeken bir Akepe Hükümeti’nin;
Tek derdi Tam Bağımız Türkiye Cumhuriyeti olan, Atatürk’ü yaşatmak; Türkiye Cumhuriyeti’ni koyduğu ilkeler doğrultusunda yaşatmaktır diyen yazar ve gazetecilerin “tu kaka” ilan edildiği, onların yok sayıldığı, bunu yerine;
Mütareke basını dediğimiz, kimin arabasına binerse onun düdüğünü çalanların, her devrin adamı olanların, ihale, iş takipciliği peşinde koşanların, Türk’lerin başka devletlerin idaresi altında yaşayabileceğine inanan mandacıların, dikte ettirilen sansürleri harfiyen uygulayanların göz bebeği olup köşe başlarını tuttuğu bir Akepe Hükümeti’nin devrinde;
Yaşasaydı Bodrumî Ömer Efendi, “Adalet Yok!” diye sadece Cuma namazlarını değil, günlük farîzalarını da terk eylerdi.
“Alaca Karanlık Partisi” diye başlayıp çeşitli açılımlarının söylendiği bu partinin doğru açılımı neydi sahi?
Ey sevgili Okur!