Eğitim bir ülkenin ciddi politikalarla yönetilmesi gereken bir kurumudur. Düşünün bu kurum ülkenin cumhurbaşkanını, başbakanını, bakanlarını, öğretmenini, doktorunu ve tüm birimlere kadar insan yetiştirildiği bir kurumdur. Önemi ortadadır. Eğitim siyasetten uzak bir platformda değerlendirilmesi ve uygulanması gereken bir meseledir. Politikaların büyük çoğunluğu sabit olmalı. Küçük kısmı ise günün ve teknolojinin şartlarına göre değiştirilmesi gündeme gelebilir durumda olmalıdır.
Avrupa’da bu böyledir. Eğitim kurumlarının eğitim şekilleri ve hangi okula hangi seviyede öğrenci alınacağı, üniversitelere öğrenci alım usulleri, mezunların iş bulmalarına yönelik çalışmalar profesyonel bir ekip tarafından ve sağlam bir prosedüre göre yapılmaktadır. Eğitim çalışmaları uzun vadede planlarla yapılmaktadır. Güzel Türkiye’mizde ise çoğu mekanizmada olduğu gibi eğitim konusu da senelik politikalarla yönetilmektedir. Bu konuda da rast gele yaşamaya devam ediyoruz.
Son 20 yıldır iktidara gelip de eğitim sistemini değiştirmeyen bir parti veya koalisyon hatırlıyor musunuz ? Sorun varsa elbette ki projeler olmalı. Çözüme yönelik çalışmalar siyasilerin işi ama 75 yılını geçtiğimiz Cumhuriyet tarihimizde sabit bir eğitim sistemimizin olmaması çok acı. Yapılan çoğu çalışmalar bizim klasik rejim korkularımızdan kaynaklanıyor. Şu an uygulanan sistemde yine bu korku sonunda hazırlanan doğru dürüst eğitim camiasının görüşleri alınmadan yapılan bir çalışmadır.
Halk için hazırlanmayan tamamen ideolojik kaygılar üzerine hazırlanan şu anki sistem yamalı bohça gibi. Yamalar tamir edilmek yerine sistem baştan değiştirilmeli ve artık her kesimin ihtiyacına hitap eden bir uygulama başlatılmalı. Bu yapılmalı ki mevcut iktidar muhalefet olduğunda yeni iktidar bu çalışmaları orasından burasından kırpıp değiştirme yapma gereksinimi hissedip kuşa çevirmesin.
Milli Eğitim Bakanımız sayın Hüseyin Çelik üniversite sınavı sisteminin değiştirileceğini açıkladı. Yeni düzenlemeye göre eskiden olduğu gibi her okulun öğrencisi istediği alandan üniversite bölümü tercihi yapabilecek. Bu düşüncenin 2004 ÖSS sınavı sonucu yapılacak tercihlere yetiştirilme durumu bile var. Seneye uygulanacak üniversite sınavında ise lise 1-2 ve 3. sınıflarından sorular sorulacakmış. Buna reform diyemeyeceğim. Ben lisede okurken zaten bu sistem uygulanıyordu. Hangi akla hizmet ettiklerini pek kestiremediğim bazı hazretler ÖYS (Öğrenci Yerleştirme Sınavı) sınavını kaldırmış. Şu anki ÖSS sınavı ile üniversiteye öğrenci almaya başlamışlardı. ÖSS sınavının ise soru tipleri değiştirilmemiş ve lise-3 ün tümü ve lise-2 de işlenen konuların hemen hemen yarısı üniversite sınavında sorulmamaya başlamıştı. Bu seneki sınavda da ÖSS sınavı bu içerikte olacak. Durum böyle olunca lise-3. sınıf adeta fotokopilerle geçiştirilen bir sınıf olmuş hatta ve hatta son aylarda öğrenciler rapor gibi bahanelerle okullara gitmemeye başlamışlardı. Bu senede her ne kadar bu durum önlenecek denilse de ben kulağı delik bir eğitimci olarak havada olmaya mahkum bu sözün uygulanmadığını çevremden biliyorum.
ÖYS sınavını kaldırılma mantığını anlamak tabii zor gibi görünüyor. O zamanlar bu uygulamanın dershanelere olan yönelmeleri engellemek için yapıldığı çoğu çevrelerce mırıldanmıştı. Öyle ya bu aklı selimlere göre bilgi ağırlıklı ÖYS kaldırılıp mantık ağırlıklı ÖSS yapılırsa öğrenci oturup kendisi üniversite sınavına hazırlanır ve dershaneye gitmezdi. Evde yapılan plan çarşıya uymadı ve dershanelere olan talep azalmadığı gibi artmaya devam etti. Aynı zamanda ÖSS yetkilileri soru karakterlerini genişletmeseler de soruları mantık ağırlıklı olmaktan çıkarıp bilgi ağırlıklı sormaya da başladılar. Sınav bu haliyle ÖSS sınavı olmaktan çıktı ve junior ÖYS tipi bir şey oldu. Yani bu haliyle bile sınav yetkilileri kendileri ile tezata düşmüştür diyebilirim.
ÖYS yıllar önce kaldırıldı. Şimdi ise ÖSS sınavının soru karakterlerin ÖYS’nin soru karakterlerine dönüştürme planı var. Yani uygulanan bu politika bizi ileriye değil geriye götürüyor desek yanlış olmaz. Soru karakterlerini geliştirme çabası ise son derece doğru bir anlayış. Hatırlarsınız yakın zaman önce ODDÜ rektörü bu üniversiteye integral, türev, limit bilmeyen gelmesin demişti. Üniversite sınavında Lise-3’üncü sınıftan soru sorulmazsa bizim uyanık öğrencilerimiz lise-3 konularını dinlemez ve sayısal bölümler için son derece önemli integral, türev ve limiti bilmeden üniversite hayatına başlar. Koskoca profesör kalkıp bunları anlatmak zorunda kalır. Halbuki öğrenci bu konuları çok iyi bilmelidir.
Bir eğitimci olarak şu anki üniversite sınavının eksikleri ve çok iyi yönleri olduğunu söyleyebilirim.
İyi yönü şu:Hangi lise mezununun hangi bölümleri tercih edecekleri bu sınav sisteminde ana hatlarıyla belirli. Yönlendirme yapılması aslında doğru bir uygulama fakat meslek lisesi mezunlarının tercih etmesi gereken bazı bölümleri tercih edemeyecek duruma getiren katsayı uygulaması çok hatalı. Mesela meslek lisesi elektrik bölümü mezunu bir öğrenci elektrik öğretmenliğini ve iki yıllık elektrik teknikerliğini tercih edebilirken katsayı probleminden dolayı elektrik mühendisliğini tercih edemiyor. Elektriğin “e” sinden anlamayan düz lise mezunu ise elektrik mühendisliğini tercih edebiliyor. Bu yanlış bir şey, meslek lisesi mezunları kendi alanları ile ilgili mühendislikleri de tercih edebilmeli diyorum ben.
Yapılmak istenen şu anki düzenlemede ise bir mezun istediği alandan tercih yapabilecek. Bu da yanlış. Bu liseleri çorba liseler konumuna iter. Meslek liselerinin tercih edebilecekleri alanlar genişletilmeli sadece. Bazı meslek liselerini bölümleri var ki bu bölüm mezunlarının tercih edebilecekleri dört yıllık fakülte yok. Mecburen iki yıllık bir fakülte yazacak bu mezunlar. Bazılarının ise dört yıllık fakültesi ya Boğaziçi ya da ODTÜ gibi kazanılması bayağı zor olan üniversitelerde bulunuyor. Bu mezunları rahatlatacak açılımlar içermeli yeni yasa. Öğrencinin istediği alandan tercih yapması çok da adil değil.
Örneğin sayısal bölümü mezunları her alandan tercih yapacaksa eşit ağırlık ve sözel bölümü mezunları dez avantajlı olur. Çünkü sayısal öğrencileri sözel yapabilirken sözel öğrencisi sayısal yapamıyor. Durum böyle iken sayısal bölümü mezunları eşit ağırlık ve sözel öğrencilerinin gitmeleri gereken bölümleri tercih ederek eşit ağırlık ve sözel öğrencilerinin önünü tıkamış olacaklar.
İmam Hatip Liseleri içinde elbette ki bir düzenleme içermeli bu yasa.
Yeni yasa bu hususları dikkate alınarak revizyona tabi tutulursa Avrupa tarzı bir sınav sistemimiz olur diye düşünüyorum.
Anadolu liseleri ve fen liseleri kaldırılması gündemde. Bu liseler seçilmiş öğrencilerin okuduğu liseler. Avrupa’da da bu okullara benzer okullar var. Kesinlikle kaldırılmamalı. Bu öğrenciler kendi seviyeleri ile eğitim görmeli. Aksi durum da bu öğrencilere yazık edilmiş olur.
Eğitim önemli bir konu. Söylenecek çok şey var.
Sözün özü:
Şu anki sistemde alan tercihleri konusunda revizyon yapılması yeterlidir. Tüm lise müfredatından sorular sorulacak olması da çok önemli bir karar.
Eğitim sistemimiz yap bozlarla yönetilmemeli. Bir eğitimci olarak üç, dört senede bir değişen eğitim üzerine uygulamalar beni şaşırtıyor. Bugün yapılan yarın iptal edilmemeli. Yanlış yönleri düzeltilmeli ve sürekli mükemmellik hedeflenmelidir. Eğitim yasalarını eğitimciler yapmalıdır. İdeolojik kaygılar genç beyinlerin iyi bir eğitim alma hakkını engeller.
Çıkarılmak istenen yeni eğitim yasalarını merakla bekliyorum. Hayırlısı,