Türk Milliyetçisi olduğu için, 1980 darbesi ile gözaltına alınan ve Ankara Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılanan merhum Alparslan Türkeş beği saygı ve rahmetle anıyorum.
Kendisinin yargılandığı mahkemede avukatlığını yapma şerefine nail olduğum içinde ayrıca şeref duyuyorum.
Dünya Türklüğünün lideri büyük insan başbuğ Türkeş’i bir gazetede, bir köşe yazısı ile anmak ve anlatmak mümkün değildir. O büyük insan, hayatını Türk milletine adamış, bu uğurda işkenceler görmüş, vatanından sürgün yemiş insanı, onun için kurulacak bir araştırma enstitüsü ile, Türk milletinin tarihine damgasını vuran kimse olarak tarihe geçirmek her Türk’ün onur görevi olması gerekmektedir.
Başbuğumuzun idealinde değil yarın, yarınlarının da yarınları vardı. Bu sebeple harekete, hareketin en özlü hali olan düşünceye ölüm tanımamıştır. Onu sayı çokluklarının, matematik ifadelerinin yekunu ile değerlendirmemiştir.
Merhum başbuğumuzun yolu Türk dünyasının dilde, fikirde, iş de birlik yoludur. Bu yoldaki gayreti, üstün kıymetlerini büyük bir hızla kaybeden milletimizi adil bir teşkilat içinde toplamak, bütünleştirmek asli temeline yerleştirmek ve cihanda mükemmel bir model yapmak cehdidir.
Bir millet, iktidarı acz, zaaf gösterdiği için varlığının tükenmesine razı olamaz. Başbuğumuzun hareketi de bu acz ve zaafa razı olmama hareketinin başkaldırma hareketidir.
Türkçülük ve milliyetçilik, fikirlerinin filizlenmeye başladığı dönemde bu hareketin öncülüğünü dürüst ve vatanperver bir düşünür olan Ziya Gökalp ve etrafında kümelenen gençler yapmıştır.
Ziya Gökalp şöyle der: “Ey genç muharrir! Gel sen bir kahraman ol, nefsini düşünme, boş gururu, menfaat perverliği bırak, milletini uyandır. Senin milletin daha kendi adını bilmiyor, kendi lisanını bilmiyor, zaman yürümüş, o uyumuş, geride kalmış, dost sandığı bağrına bastığı düşmanları bütün servetini, bütün saadetini yağma etmiş, senin milletin kendi vatanında bir köle, bir esir, bir bekçi bir fakir... ona ilim, servet, saadet, duygu, ideal ver.”
Ömer Seyfettin de diyor ki ; “bu memleketin başına ne geliyorsa mütefekkirlerin, güzideler sınıfının milli olmamasından geliyor.”
Merhum Başbuğumuz da diyor ki;
“Milliyetçiler yeni bir yolun takipçisidir. Bu yol, Türk milletini millet yapan unsurları, asil benliğine kavuşturmak, ona sonradan eklenmiş, ondan olmayan, onun öz benliğine aykırı olan yamalardan kurtarmaktır. Türk’ün cemiyet kumaşındaki yırtıkları kendi ipliği ile örmektedir. Duyguda düşüncede milli olmaktır. Bu millileşme, sanatı, ilmi ve ekonomiyi millileştirmekle mümkün olacaktır.
Millet; yapma bir varlık değildir. Ne kahramanlar, ne alimler, ne sanatkarlar bir millet imal edemezler. Millet binlerce sene içinde kanın, imanın, duyguların, birleşmesi ile yoğrulmuş ve müşterek kıymet hükümleri ile billurlaşmış, müşterek davranışlar halinde görülmekte olan, haz ve elemi beraber tadan, birbirinden haberi olmadan birbiri gibi olan bir varlıktır.
Milliyetçilik milli vasıf ve değerleri, milli davranışları muhafaza ve devam ettirmek olduğuna göre bundan sonrada milliyetçiler bu yolda yürüyecektir.
Başbuğumuz sen rahat uyu, senin çizdiğin yolda, Türk milliyetçileri, senin ışığında yürüyecektir.