Rusya’nın Ermenilerle tarih boyunca beraber olup daima değişmeyecek olan Ermeni Türk düşmanlığında oynanan planlı ve projeli oyunları günümüze kadar sürmektedir. Günümüz yaşananlarından fazla uzaklaşmadan,uzun tarihlere inmeden hatırlatmak istiyorum ki, daha 1988-yılından başlayan,1990-yıllarından itibaren aktif hale getirilen Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den başlayarak harekete keçen Rus ve Ermeniler’den ibaret olan askerler bu şehirden başlayarak kan ve faciaya start verdiler.
Ermenilerin Türklerle tarih boyunca çatışma ve münakaşalarını yakından izleyen ve uğraşanları bir tarafa bırakırsak, büyük bir çoğunluk bu hadiselerin içeriği konusunda olan bilgileri sınırlı bulunmaktadır. Bir kısım sorunun Dağlık Karabağ’dan başladığını düşünmektedir. Evet Ruslar, Ermeniler’le işbirliği yapıp Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’dan ayırıp koparmak için çabalar sarfetmektedir. Yalnız bu Azerbaycan-Ermeni düşmanlığının başlangıcı demek değildir.
Daha Rusya Çar imparatorluğu zamanındayken bile Ermenileri savunmuş, İran ve Türkiye’den göç eden Ermenileri Kafkasya topraklarına yerleştirmiş,Azerbaycan hanlıklarının toprakları zorla ellerinden alınarak bu topraklara göçürtülen Ermeniler yerleştirilmiştir,daima Ermenileri Türklere karşı kullanmıştır.
Ermenistan’ın topraklarının yüzde 90 dahil olmak üzere Azerbaycan hanlıklarından istila edildiği ve bu topraklarda yaşamakta olan Türkler sıkıştırılarak öz ata-baba yurtlarından uzaklaştırılması için bir siyaset yürütülmüştür. Bu 1828 yıllarında Ermenilere destek olan Ruslar’ın siyasi oyunlarından biriydi. Çar İmparatorluğunun izlediği bu siyaset Rusya’da tamamen değişmiş olan yeni bir devletin yani SSCB’nin bile değiştirmediği ve hâlâ değişmeyen siyasetiydi.
Sovyetler döneminde bile 850 binden fazla Azerbaycan Türkü kendi topraklarından zorla kovduruldu. Bu bölgelerde demografi kendi lehlerine hizmet edebilmesi için değiştirildi. Boşaltılan bölgelere Ermeniler yerleştirildi. Azerbaycan topraklarını Rusya, Ermenistan devletini kurarken onlara hediye olaraktan sundu. Bunları hayata geçirmek için yapılan projede önemli bölgelerden biri olan Zengezur’du. Zengezur vilayetini Ermenistan devleti sınırlarına katan Sovyetler böylece Nahçıvan Muhtar Vilayetinin komünikasyonunu Ermenistan’a bağlı vaziyete getirmek, daha sonraki dönemlerde ise Nahçıvan’ın gasp edilmesini daha da kolaylaştırmaktı. Dağlık Karabağ’a muhtariyet statüsü veren Sovyetler buna diğer muhtariyetler gibi kurulma süsü verseler de bu kararlar Sovyetler Birliği’nin başka vilayetlerde kurmuş olduğu muhtariyetlerden tamamen farklı ve kanun dışıydı. Yani Çar hükümetinden sonra Sovyetlere miras kalan bazı vilayetlerde az sayıdaki halklara Rusya’yla sözde ittifak kurmaya gönüllüymüşler gibi gömleği giydirip kurduğu muhtariyetlere hiç benzerliği yoktu.
O tarihlerde Rusya’nın bazı halkların kendi topraklarında kurmuş olduğu muhtariyetler tamamen farklıydı. Çeçenlerin-Çeçenistan, İnguşların-İnguşetya, Tatarların-Tataristan gibi bir çok muhtariyetler kurulmuştur. Ermenilerin kendi devleti olduğu halde Rusya onların ismi altında kendisine ait olacak bir muhtariyete kavuşuyordu.
Bu temellerin neticesi olaraktan teröre destek çıkan Rusya, Ermeni terörü modeli altında, 1990-yıllardan başlayan savaşta Azerbaycan topraklarının 20’sini işgal etmiş bulunuyor. Yüzlerce insan vahşice katledildi. Bu işgalden sonra, göç eden bir milyondan fazla insan yıllardır çadırlarda yaşamakta, yüzlerce gazilerimiz hala sefalet içinde bulunmaktadır.
Azerbaycanlı anne ve babalarımızın vermiş oldukları şehit evlatları için akıttıkları göz yaşları kurumadığı gibi, vatanı ve milleti için canından ve kanından keçen şehit kardeşlerimizin kanları hala kurumamış, vücutlarındaki sıcaklıklar soğumamıştır. Bunlara rağmen bazı ‘politikacı’larımız Türkiye- Ermenistan sınır kapılarını açmakta çabalar sarf etmektedirler. ”Azerbaycan Ermenilerle yakınlaşmalı”diye siyasi fikirler yürütmekteler. Türkiye-Ermenistan’a kapılarını açarsa Karabağ tamamen unutulmalıdır. Bu, ileride daha da çirkin oyunlara imza atılması için alt yapı oluşturulmaktan başka bir şey demek değildir.
Bu teröre karşı daima hep beraber, birleşmeli oynanan bu çirkin olaylara seyirci kalmamalıyız. Bazı kişi ve kuruluşların çıkarları namına atılmakta olan bu adımlara yol vermemeliyiz.
İster sebep AB,isterse ABD olsun önce Türk topraklarımıza sahip çıkmalım. Avucumuzdan alınmaya çalışılan dede-baba emaneti vatanımıza,sahip çıkılması gerekirken bunları AB sevdasına kurban verenlerin karşısına dikilelim. Bu sevdalar Türk için daima karşılıksız olmuştur, olacak ve oluyordur. Ulu Türk milletinin sadece tek bir aşkı olmalıdır. Bu da Türk evladına yakışan bir aşk Türk birliyi ve Türk beraberliği aşkı. Bizleri istikrara ve mutluluğa götürecek değişmeyecek tek aşk. Sevgilerimizi birleştirelim, elele verelim, Türk’e düşman olan TERÖRE karşı mücadele edelim. Bütün bir CAN olalım...