Bir “orman ürünü” olan kerestenin salt inşaat alanlarında bulunduğunu sananlar, fena biçimde yanılır. Kentin ta göbeğinde, ana caddelerde, trafikte, son zamanlarda seçkin lokallerde boy gösteren keresteler, omuzumuza çarpmadan yürüyemez; cep telefonu, onun için “el telefonu”dur; Elinden hiç eksik etmez. Her sessiz ortamda bağıra-çağıra konuşmaktan patolojik ve kırolojik bir tat alır. Telefonu en çok trafikte ve bir eli direksiyondayken kullanır. Direksiyon başındaki kalasın karakteristik özelliklerinden biri de, yayaların üzerine çamur sıçratmaktır.
Eğlence programlarında “sanatçı” diye, tv dizilerinde “oyuncu” diye, karşımıza çıkarılan şarkıcı-türkücü orman ürünlerimiz, caddelerle-trafikle sosyal yaşamımıza girmekle yetinmez; evimize-odamıza dek girer. Görevi, bizi müzikten ve tiyatrodan soğutmaktır. Bu tür keresteleri “kalas” ya da “kütük” olarak adlandıranlar da vardır...
Keresteler, özellikle İstanbul’umuzun vazgeçilmez unsurları olmuştur... 20 yıl önce ancak ayak işleri yaptırılan keresteler, şimdilerde iş adamı, müteahhit, prodüktör, yönetmen(!) vb. olarak çıkmaktadır karşımıza... Kerestelerin altın dişe düşkünlüğü, yerini porselen diş düşkünlüğüne bırakmıştır. Kıllı göğsünü göstermek için gömlek düğmelerini yaz-kış açık tutan “eski keresteler”in aksine, yenileri kravat bile takıyor. Her fırsatta geğirmekten ve burnunu karıştırmaktan geri durmayan orman ürünlerimiz, parmağını genellikle pantolonuna ya da arabanın koltuğuna siler. * * *
Şalvarını-çarığını çıkarıp kente yerleştikten hemen sonra parayı bir biçimde bulup Mercedes'ine kurulan ve politikacılığa soyunan orman ürünleri, bunu genellikle başarır ve “halkın bağrından çıkmış” bir armağan olaraktan kendini kentliye sunar...
Kalaslar genellikle “nepotizm”den (nepotisme: hısım-akraba, eş-dost kayırıcılığı) mustarip olup, “hemşeri ilişkileri”ne acayip düşkündürler... Diyelim ki, Magandistanlı bir kalas -sözgelimi- İstanbul'a belediye başkanı seçildi... Artık belediyenin her işinde “Magandistanlı hemşeri”leri görmek olası... Peki, bir anda İstanbul'a ithal edilen bunca Magandistanlı nerede barınacak ?..
Bu da sorulur mu ? Tabii ki orman arazisine bir gecede dikeceği gecekonduda.
Ormandan-büyükkente “mutsuz bir göç” yaşayan kalas, ormanına dönüp mutlu olmayı değil de; büyükkentliyi mutsuz etmeyi seçer nedense ! Gene de, geldiği yerin özlemiyle için için yanmaktadır... Bu özlemini biraz olsun gidermek amacıyla, boş zamanlarını, oyuncakçı vitrinindeki ayıları seyrederek geçirir...
Politikacı kalas ve kerestelerin karakteristik özelliği, trafik polisine “Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?” sorusunu sormaktır. Vatandaşla uzaktan, ihalelerle yakından ilgilenen bu “şark kurnazı” politikacılarımız; -“kalas” adının Romanya'nın Galatz kentinden geldiğinden midir nedir- Avrupa Birliği’ne yakınlık duyar. Beyin yerine bir tutam saman taşıdığından; “AB’nin bizi alacağı” palavrasıyla ulusal değerlerimizi yerle bir eder...