Beyinlerini kiraya vermiş, post delici dostlarımızın milletimizi küçük düşürücü ve suçlandırıcı deyimleri pek çoktur. Bu dostlarımız akıllarını fazla yormak istemediklerinden, tarihin derinliklerindeki bilinmezleri uydurdukları dil oyunlarıyla açıkladıklarını sanırlar. Bu düşünce yapılarıyla milletimizin geleceğini bitirdiklerini hiç düşünmezler. Bu dil oyunlarından birisi tekil bir olay veya olguyu genelleştirip topluma mal etme olgusudur. Tuz buz olmuş aynalardaki görüntülerle, görüntü bombardımanından zaferle çıktıklarını düşünenler hayal kırıklığına uğrayacaklarını hiç düşünmezler. Fakat bu tür görüntülerle toplumsal bilincimize pis ve kötü kokular yaydıklarını anlayacak kadar akıldan yoksuldurlar.
Milletimiz kendisine lokmalar sunulmuş da almamış mıdır? Kendisine giyecekler verilmiş de giymemiş midir? Veya alıp giymek istememiş midir? Yoksa milleti soyan iç ve dış hırsız, soyguncu ve sömürgeciler, milletin her şeyini aldıktan sonra “bir lokma bir hırka ile idare et” mi demişlerdir. Sorunu özü de burada gizlidir. Milleti soy soğana çevir sonrada onu suçla! Bu nasıl bir tarihsel açıklamadır? Bir lokma ve bir hırka ile yaşamak isteyen birkaç kişiyi bir milletmiş gibi göstermeye kalkışmak, büyülü aynada gerçeklik görüntüleri aramaktır. Milleti sefilleştirenlerin, yoksullaştıranların bu konuda hiç mi günahı yoktur? Sömürgeci kafası ve gözüyle milletimizi değerlendirmeye kalkanlar, milletin beka davasında neler yapabileceğini İstiklal Harbi’nde açıkça görmüşlerdir. Neyin geleceği ve ne olacağı kesin ve belli olanı görmezden gelerek aptalca önlemler aldıktan sonra başarısızlığının suçunu milletin üstüne yıkmaya çalışanların sözlerine kim kulak verir ki!..
Milletimizin düşmanları için tehdit edici ve tehlikeli gözüken özlemlerinin önüne engeller konmaktadır. Bu engellerden biri milletin zenginlik ve refah kavramından uzaklaştırılmasıdır. Geçmişiyle arasının açılmasıdır. Milletinin geçmişiyle arasını bozma stratejilerinden biride “bir lokma, bir hırka” yaklaşımını millete mal etme stratejisidir. Bu strateji ile milletin geleceğe dönük bilinç etkinliği geçmişine döndürülerek edilgenleştirilmekte “sen geçmişinde de fakirdin, gene fakir ol” denmektedir. Böylece milletimiz para kaymaklarında uzaklaştırılmak istenmektedir. Değişim, Dönüşüm dene ekmek fırınlarını sahipleri, milletimizi bu fırınlara yaklaştırmamaktadır. Yaklaşmak ve yanaşmak istendiğinde ise, milletimizin önüne akla hayale gelmez sebepler ve mazeretler konmaktadır.
“Bir lokma, bir hırka” ile yaşamaya alışmış bir milletin gelecekten ne beklentisi olabilir ki... O millet kendi kendini yönetmekten de acizdir. “Kendi kendini yönetmekten aciz milletler” denilerek sömürgecilik, haraççılık, soygunculuk, dolandırıcılık insanileştirilmeye, meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Sömürgecilerin geliştirdiği ticari ve mali sistemin, hür dünya, hür ticaret, hür piyasa istekleriyle diğer milletlere dayattığı “bir lokma, bir hırka ile yetinmelisiniz” önerisi nasıl kabul edilebilir? Paranın sırrı kendi kendini çoğaltmasıdır. Sömürgeciler, ekonomik yardım adı altında paralarını çoğaltma stratejilerinde birer pir olmuşlardır. Bir avuç şirket, dünyayı yönetme ve kontrol altına alma özlemiyle çok çeşitli etkinliklerle ortalıkta cirit atmakta, hükümetler devirmekte, seçimler kazandırıp kaybettirebilmektedir. Bazı milletler haraç vererek, sefilliğe itildiklerini bile bile yaşamak için günü kurtarma derdine düşerek var olmaya çalışmaktadırlar. Haraç vermediklerinde başlarına hangi tür bombaların yağacağını bilmektedirler. “Demokrasi ve barış” diye diye demokrasi ve barış satıcıları, serbest piyasada pazar yasalarına uygun olarak barış ticaretine soyunmuşlardır. Barış ticaretiyle kendileri zenginleşirken, barış sattıkları ülkeler fakirleşme çukuruna doğru itilmekte; sonuçta başarılı bir alışveriş yapıldığı küresel topluma haber verilmektedir.
Gerekçeli sorgulanmadan verilen yargılarla, eksik verilerle yanlış kararlar verebiliriz. “Bir lokma, bir hırka” anlayışının gerisindeki gerekçeler ortaya konmadan suçlayıcı, aşağılayıcı, küçük düşürücü hükümler vermek, yanlış üstüne yanlış yapmaktır. Yanlışı yanlışa, yanlışla birlikte, yanlış için yaptırma stratejisini artık kavrama zamanı gelmiştir. “Bir lokma, bir hırka” ile yaşamak isteyene sözümüz yok. Fakat milletimiz artık paranın önemini kavramıştır. Bundan sonra kendisi para kaynağından uzaklaştırmak isteyenlerle de alay etmenin zevkine varacaktır. Paranın kaynaklarını mutlaka ele geçirebilecek özlem ve yeteneklere de sahiptir. Ekonominin ne olduğunu, ekonomik durumdan nasıl etkilendiğini, elindekilerin elinden nasıl alındığını artık iyice kavramıştır. Bir lokma ve bir hırka diyenlere de nanik yapacak kadar akıllanmıştır. Küreselleştirilmiş ve küreselleştirilecek olan modernlik kavramlarının içeriklerini de tarihi tecrübelerinden bilmektedir. Modernlik ile küreselliği özdeş zannedenlerle de dalga geçmektedir. Küresel gücün egemen otoritesinin etkilerini de her günkü yaşantılarından çok iyi öğrenmiştir. Kendisine kül yutturmak isteyenleri de hayal kırıklığına uğratacak kadar tecrübesi vardır.
Türk Milleti küreselleşmeye çalışmakta olan ekonomik gücün araçlarının neler olduğunu, evrensel eğitim masallarını da çok iyi bilmektedir. Bilimsel ve teknolojik yöntemlere sahip olmanın ne demek olduğunu, kendi tarihini çalmaya ve saptırmaya çalışanlarının niyetlerini, ekonomik mücadelelerin niçin yapıldığını, ideolojik özlemlerin ne anlama geldiğini, uyuşturucu kaçakçılığının gerisinde oynanan oyunların amaçlarını anlayacak kadar milletimiz aklı selim sahibidir. Bulunduğu coğrafi konum dolayısıyla vatan dediği toprakların değerini bilmeyenlere; siyasi, ekonomik ve askeri seçenek oluşturma stratejilerindeki yetkinliğini kabul ettirebilecek bilgi ve beceriye de sahiptir.
Bir lokma, bir hırka ile yaşamaya çalışan bir milletin fedakarlığıyla alay edenler, insanlık için hangi tür fedakarlıklar yapmıştır acaba?.. Bu milletin aydınlarının ve yöneticilerinin hiç suçu yok mudur? Onlar milletten istediklerini almış, millete hiçbir şey vermemişlerdir. Türk milleti onlardan daima alacaklıdır. Onlar borçlu oldukları halde millete borçlarını ödememiş batakçılardan pek farklı değildirler. Hatta bazıları milleti hala borç batağına itme yarışına girişmişlerdir. Dışarıdaki sömürgecilerde onlara alkış tutmakta “Borç vermek, paramı çoğaltmak, zenginleşmek istiyorum” türküleriyle özgür ticaret, özgür teşebbüs, özgür piyasa diyerek para pazarlamaktadırlar. Dangalak beyinlere bu sesler bir müzik gibi geldiğinden, para pazarlayanlar daima başarılı olmaktadır.
Avın yeri belirlenmiştir, sıra avcının avlanmasına gelmiştir.