Kasım 2008

Ö T E S İ

 

26.04.2024 



-

 
Elif Keskin

İtiraftan da Öte...


“Acının da tıpkı mutluluk gibi bir lezzeti var...” Canlarım benim... Aşığım size aşık... Aşık... Biliyor musunuz?.. Daha bitli ve sümüğü hiç kurumayan bir kız çocuğuyken büyüyünce ne olmak istediğim sorulduğunda “yazar olmak” derdim hemen. Kimse aldırmazdı verdiğim cevaba. Doktor, avukat, mühendis olacağım, demiyordum ki.... Sermayesi sözcükler olan ve yoktan var eden kıytırıktan bir meslek işte!

Çok çalıştım yazar olmak için... Çok... Ne çok yara aldım... Ne çok ağladım... Ama olamadım bir türlü. On iki yaşındayken el yazımla kadınlarla ilgili bir şeyler yazdım önce. Bittiğinde sanki beni havada kapacaklarmış gibi yayınevinin yolunu tuttum. Adamlar hiç itiraz etmeden çalışmamı kabul ettikler. Akşam farelerin cirit attığı evimize büyük bir sevinçle geldim. İçim içime sığmıyordu. Ama gece aniden uyandım... Ya yazdıklarımı çalarlarsa!!! Ya kendi adlarına bastırırlarsa! Kaybederlerse!..

Anlayacağınız geceyi zor tükettim. Sabah sekizde dayandım yayınevinin kapısına. Bekle... Bekle.... Ne gelen var ne giden... Saat on bire doğru birileri göründü. Hemen attım önlerine kendimi; çalışmamı geri istedim. Gülerek verdiler. Oradan noterin yolunu tutamadım çünkü cebimde yol param bile yoktu. Aradan yedi ay geçti; ben serpilip güçlendim. Çalışmamı da çalınırsa çalınsın, yenisini yazarım düşüncesiyle sekiz nüsha fotokopi çektirip Ankara’daki tüm yayıncılara dağıtmaya karar verdim. Verdim vermesine de... Bu kez de el yazısıyla yazmam sorun oldu. Bugün git, yarın daktiloda yazıp getir dediler... Keyfimden el yazısıyla vermemiştim oysa; daktilom yoktu. Bu ilk maceram başlamadan sona erdi bu yüzden.

Yıllar sonra uzun soluklu bir öykü yazdım. Kimseye okutamadım. Ne yapsam derken, bir yerlerden dolar buldum. Doları bozdurup, kitaplarını beğendiğim yayınevlerinden birinin kapısını çaldım. Parayı görünce basmaya karar verdiler kitabımı... Tıpkı para ile kaset çıkarmak gibi... Aylarca basılmasını bekledim. Bir sabah basıldı haberi geldi ama dağıtıma çıkması günler sonra oldu. Dağıtıma çıkmasıyla iş bitse..... Kitapçılar en görünmez yerlere koyuyorlardı benim çocuğu... Zaten kapağı ve kağıdı çok kötüydü. Kitabın dışının içinden daha önemli olduğunu o gün anladım. Delirecek gibiydim... Borç para ile kitap bastırmışım... Kitapevleri raflarına bile koymuyor, koyan da en arkalarda bir yerlere atıyordu...

Vazgeçtim mi sanıyorsunuz? Hayır... Kendi kitabımı kitapçılara sormaya başladım önce. Tanımıyordu hiç birisi beni. Onlara diyordum ki... Bana şu kitap lazım... Yok öyle bir kitap deyip, yolluyorlardı gerisin geri. Tekrar gidiyordum... Tekrar... Israrlarım karşısında yavaş yavaş getirtmeye başladılar... Önceden getirtenler de biraz daha görünen yerlere koydular fukarayı. Ama çok az getirtiyorlardı; 2 tane... Üstelik ellerindeki bitmeden üçüncünün siparişini vermiyorlardı.

Başka çareler aramaya başladım... Ve ne yaptım biliyor musunuz? Kendi kitaplarımı satın almaya başladım. Kitaplarımı kitapçılardan satın alıp, hastanede, postanede satıyordum... Neden mi bunu yapıyordum? Gururdan... Beş para etmez, dolandırıcı yayıncım kitabı satmadı demesin diye... Hayatında tek bir kitap okumamış bazı kitapevi sahiplerine karşı küçük düşmeyeyim diye... Yaşamı ve kendimi anlamak için... Duymak, görmek, yeniden yaratmak... Okurla buluşmak ve çoğalmak...

Her gün sabah yedide kalkıp, okulu asıp kitabımı sattım ben... Kitapçılardan satın alıp...

Pişman mıyım? Yo... Mutlu olmayı öğrenmek için başka çarem yoktu ki!!!


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002