Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Hedef

 
Ünal Bolat

Siyaset kimin işi, Seçimi kim kazanır?


Size bir şey diyeyim mi? Bu ülkede siyaset yapmak için bilgi birikim fazla önemli değildir. Şehrini, kasabasını, beldesini tanımak, halkını sevmek falan da pek gerekmez. Sorunları tek tek sıralamışsın hiç fark etmez. Türkiye’de siyasetin verileri birazcık farklıdır. Önce bol para gerekir. Nerden bulduğun, nasıl biriktirdiğin hiç önemli değil, sadece bol paran olmalı. Yetmez.

Bir şekilde başarılı olmuş, genel kabul görmüş bir siyasi liderin ve çevresinin ne yapıp edip mutlaka yakınında olabilmelisin.
Hatta mümkünse geçmişte bir şekilde hizmetinde bulunabilmeli, yani gündemde söylenen yeni versiyonuyla hasımı değil hısımı olmalısın.
Eh şimdi siyasete aday olabilirsin.
Ama bunlar da yeterli değildir.
Gerektiğinde meziyetlerinize yeni meziyetler katabilecek kabiliyetiniz olmalıdır.
Yani gerektiğinde, biraz kaşarlı, biraz palavracı olacaksın. Biraz utanmazlık, biraz 0 düzenbazlık bileceksin. Gerektiğinde katakulli becerilerden anlayacaksın.
Bak, yavaş yavaş istenen kıvamda biz siyasetçi oluyorsun.
Eh zaten kadroda, konjonktürsel duruma göre isim yapmış dürüst namuslu, erdemli birkaç vitrin adam da olacaktır.
***
Asıl görev şimdi başlamaktadır. Onların yanında, kıyısında köşesinde fazla uyanıklık, fazla yaramazlık yapmadan nerde ne var, kim nerede kiminle ne götürmeler, şey pardon görüşmeler yapıyor çakozlayacaksın.
Hele bir hizmet kaynaklarını birer birer öğrenmelisin.
Hangi hizmet bire beş veriyor, hangi hizmet bire on test etmelisin...
Acele yok.
Ne demişler, erken öten horozun başını gıklatırlar.
Uzanırlar ve uzatıverirler...
***
Bir de yanlış ata oynamayacaksın... Sonra keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Hasım hapiste derken, Başbakan olup döner... Neye uğradığını anlamaz, müfitleşir kalırsın...
***
Liderin huyunu, İstanbul’un suyunu bilmen, bin dereden su getirmen de yetmez... Çünkü siyasette adamı suya götürüp susuz getirmek çok sıradan iştir.
O bakımdan ister er oğlu ol ister çavuş oğlu...
Senden daha büyük başlar olabilir...
Başlar da çeşit çeşittir... Kimi ak baştır, kimi kara baş, kimi taş baş, kimi top baş. Ama illa bir baş olmak gerekir.
E artık bey oğluyla, paşa oğluyla evveliyatın da varsa, sen bu iş için biçilmez kaftansındır.
Artık büyük şehrin büyük belediyesine, büyük hayallerle büyük hizmetler için büyük gayretler içersine girebilirsin.
Canım hiç endişelenip korkmana gerek yok..
Siyasetin zor tarafları bitmiştir. Bundan sonrası, sandığa gün saymaktan ibarettir.
Çünkü;
“Ben oraya odun koysam seçtiririm” sözü bu ülkede söylenmiştir.
Hem artık neden korkuyorsun...
Bu millette millet olacak hal bırakmamışlardır.
Bu yiğit, bu kahraman, bu necip Türk milletinin, bütün erdemleri, bütün karakterleri birer birer yok edilmiş, zavallılar mankurtlaştırılmıştır.
O bakımdan artık kimsenin ne yaptığı, nereye ne amaçla geldiği, kimi ne amaçla seçtiği, kime ne amaçla oy verdiği falan hiç umurunda değildir.
Yok yok bak yemin ediyorum ki korkma...
Kimsenin gerçek niyetinin ne olduğunu bilmiyorlar...
O haykırışlar, naralar maç sahalarından geliyor. O kalabalıklar ya otobüs kuyruğudur, ya halk ekmek kuyruğudur...
Bu millet artık asla kendine gelmez... Korkmayın...
Hala mı anlamıyorsunuz.
Bakın Kıbrıs için direnen bir Denktaş kalmış. Ona da yapmadıkları kalmadı.
Bu millet hala haftanın rüküşünü belirliyor elinde uzaktan kumanda...
Sen işine bak babam... Siyasetini yap... Şimdiden etrafına halka olanlardan seçmelere başla...
Seçim gününü düşünme...
Dolaştırırsınız sokaklarda seçim otobüslerini... Şöyle oynak havalı birkaç söz seçersiniz...
Halk hemen heyecanlanır.
Sen çaldıkça o oynar...
Oynadıkça oynayıverir... Ne istersen onu verir...

***
Irak’ta Türkmenler yok sayılıyor
Değerli ilim adamı, Prof. Dr. Mahir Nakip diyor ki:
“Irak’ta Türkmenler ezilmek isteniliyor.Türkmenlere karşı takınılan bu düşmanca tavır çok çirkindir. Türkmenleri saf dışı bırakarak, haklarını gasp ederek ve onları yok sayarak Irak’a huzuru gelmez; hele demokrasi ve adalet asla oluşamaz. Bu tavır hangi siyasî grup tarafından olursa olsun, o grup Irak’ı ve Irak halkını seviyor olamaz. Bu gibi haksızlıklar, Irak’ta giderek çıkmaza giren gelişmeleri daha da zorlaştırır ve toplumsal konsensüsü bozar. Hiçbir millet başkasını yok sayarak, yükselemez ve ebedî olamaz.
Şu anda Hükümet Konseyinde Türkmenler aleyhinde cereyan eden bu haksızlıklara bir son vermek için, Irak’ın adil, demokratik ve çoğulcu bir düzene kavuşması için çaba gösteren bütün tarafları ve ülkeleri göreve çağırıyoruz. Bu taslak kanunlaşmadan düzeltilmelidir.”



unalbolat@netbulmail.com


unalbolat@netbulmail.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002