Kısa bir zaman önce başta Türkiye olmak üzere, diğer İslam ülkelerindeki misyonerlerin varlığından haberdar olduk. İslam coğrafyasında 100 bin misyonerin olduğu belirtiliyor. Özellikle de ABD’nin Afganistan’ı ve Irak’ı işgalinden sonra 4500 misyoner New York'ta 150 saatlik eğitimden sonra bölgeye yollanmış (New York Times). Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinde de aşırı faaliyetteler.
Türkiye, sözde Batılı turist, hakikatte misyonerlerin en fazla bulunduğu ülke. Neden Türkiye? Bunun nedenini Papa 2. John Paul şöyle açıklamıştı : “Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika. Üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hıristiyanlaştıralım. Asya’yı Hıristiyanlaştırmanın yolu Türkiye’den geçer. (1999)”
Türk Diyanet-Sen yetkilileri Türkiye’deki misyoner sayısının 150 bin olduğunu belirtiyor. Son bir yıl içinde ülkemizde 21 bin kilise ve benzeri yeri açılmış. Bunları neden görmüyoruz? Bunlar çanlı kulesi olan büyük kiliseler şeklinde değil, ev ve bazı iş hanlarında açılan yerler. Müjde FM ve Radyo Kumru’nun Hıristiyanlık propagandası yaptığı herkes tarafından bilmektedir. Hürriyet ve Sabah gazetelerindeki ilanlarda misyonerlerin bedava İncil dağıttıklarını görebilirsiniz.
Bu konu bir süre önce MGK'nın da gündemine gelmişti. MGK, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili şu tespitleri yapmıştı: “Son bir yıl içinde sadece İstanbul'da 19 kilise açıldı. Üstelik bu kiliselerin açıldığı yerlerde Hıristiyanlar yaşamıyor. Son üç yılda ücretsiz dağıtılan İncil sayısı 8 milyon.” Misyonerlerin parolası “Hıristiyanlaştıramıyorsanız, ona benzetin"
Pek meşhur “Dinler arası diyalog”un nedenini de Papa 2. John Paul: “Dinler arası diyalog kilisenin bütün insanları, kiliseye döndürme amaçlı bir misyonun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere yöneliktir.” diye açıklıyor. (1991)
Türkiye’deki misyonerler maddi gücü olmayan insanımıza iş ve para veya Batı’da hayat vaadiyle kandırıyor. İstanbul’un göbeğinde İncil’in içine bazen 100 dolar yerleştiren misyonerler, yardımcı olursan devamı gelir diyorlar. Üniversitelerin bulunduğu yerlerde de faaliyet gösteriyorlar. Maalesef bazı insanımızın dinini değiştirdiğini üzüntüyle duyuyoruz. Suç kimde? Kandırılarak dinini değiştiren insanımızda mı, misyonerde mi, yoksa asıl suçlu biz miyiz?
Aile Planlaması çalışmaları da yine Batı’nın bir oyunudur. Bunun altında, Türkiye’nin dini, milli, tarihi ve siyasi gücü yatmaktadır. Almanya’nın nüfusu 80 milyondan fazla ve toprağı bizden az. Neden Almanya devleti ailelere çocuk yapmaya teşvik için çocuk başına para vermektedir? Nüfusumuzu “Gelişmemize engel” olarak görenler büyük devletlerin böyle bir uygulamayı neden yapmadıklarını ah bir anlasalar!
Hani yıllardır bir “özgürlük”tür tutturmuş gidiyorduk ya. Her şeyi istediğimiz gibi yapabilme özgürlüğü. İstediğini söyleme, istediğini yazma, istediğini yapma özgürlüğü. Hani şu sınırlarını kendi şahsi çıkarlarımıza göre çizdiğimiz özgürlük. Hiçbir nizama bağlı kalmadan, vicdandan ve ahlaktan yoksun bir özgürlük. Bugün işte elin adamı bunu kullanıyor çünkü özgürlük var memlekette. Bir gün bu topraklar ayağımızın altından kayıp giderse, vatanın şahsi özgürlükten önce geldiğini anlayacağız. Vatanı olmayan bir insan hür olabilir mi?
Suçu başkalarına yıkacağımıza, kendi kabahatlerimizi düşünelim. Şeytanın varlığına kızmak ham insanların işidir. Şeytan bir imtihandır. İçimizdeki iyilerle kötülerin çıkması için yaratılmış bir imtihan. Sapasağlam bir imanı ve bilgisi olan bir insan neden kızsın şeytana. Herkes görevini yapıyor. Şeytan şeytanlığını yapacak, misyoner görevini, peki ya bizler? Şimdi misyonere kızıyoruz da bizler neler yaptık Türk insanı için?
Samimi Müslümanları da gerici, yobaz, örümcek kafalı diye yaftalamadık mı? Kur’an kurslarının önünü irtica yuvası deyip kesmedik mi? Filmlerde imamları hokkabaz, ikiyüzlü, yalancı, namussuz göstermedik mi? Milleti kendi kültüründen ve tarihinden koparmak için pop star yarışmaları yapmadık mı? Çanakkale’de Allah Allah nidalarıyla şehid olanları hiç anlattık mı çocuklarımıza? Samimi bir müslüman olduğu için Mehmed Akif’i bile insanımıza unutturmaya çalışmadık mı?
Gazete ve dergilerde baldırı çıplak resimler yayınlamadık mı? Okullarda okutulan din kültürü kitabının içini boşaltmadık mı? Hababam sınıfı filmini tekrar canlandırma yerine, hiç bu milletin inancıyla alakalı bir film yapmayı düşündük mü? Daha bir çok gafletimizden dolayı insanımızda din-iman boşluğu doğdu. Hayat boşluk kabul etmez, misyonerler de gelip bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Dini bilgilerden yoksun olarak, savunmasız bırakılan bu milleti aç çakalların önüne atmış olmuyor muyuz? Camileri kapatmadık ama camilere giden manevi yolları kapattık. Cami orda dedik ama aşkı, o imanı bırakmadık insanımızda. Bu fırsatı elin gavuru değerlendirmez de ne yapar?
Peki “Laiklik” altında İslam düşmanlığı yapanlara ne diyeceksiniz? Bunlar Atatürk’ün Türkiye’de misyonerlik yaptıkları için Batılı okulu kapattığını da bilmezler. Türkiye’de İslam’ı tekelinde gibi görenler, samimi Müslümanlara Laik geçinenler kadar zarar vermemişler midir? Misyoner suçlu yoksa, insanımıza dinini öğretmeyenler kabahati başkasında aramaya gerek yok! Korkmadan söyleyebilirsiniz. Kim suçlu?