ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi,” şapkadan tavşan çıkmış” misâli sanki bugünün konusuymuş gibi sunuluyor. Bu proje hayata geçirilmek isteneli 3-5 ay olmuş gibi 70 milyon büyük bir şaşkınlıkla tartışıyor. Bana ise bu tartışmaları şaşkınlıkla izlemek kalıyor. BOP 1921 den beri devrede olan bir plân idi. Aktörleri hep aynı kaldı. Bir tarafta İngiltere ve ABD diğer tarafta ise malûm zevat vardı. Orta da ise top olarak döndürülen su ve petroldü.
Halife Abdülmecid’in oğlu Ömer Faruk, Abdülhamit’in iki oğlu Burhaneddin ve Mehmet Abid, torunu Abdülkerim ve Abdülaziz’in oğlu Seyfeddin efendinin çocuğu Mahmut Şevket Efendiler, geleceğe yönelik yatırımlar için doğrudan taht teklif edilenlerdi. Hasta adam kabul edilen Osmanlı İmparatorluğu’nda Arnavutluk 29 Temmuz 1913 de bağımsızlığını ilân edilince taht Burhanettin Efendi’ye teklif edilir. Ama şehzade reddeder. Bu sefer 1921 yılında Irak krallık tahtı kendisine teklif edilir. O günlerde İngiltere ve ABD bugünkü gibi dans etmediğinden İngiltere kabul etmez ve engeller. Arnavutlukta 1928 yılına kadar devam eden karışıklıklarda taht bu sefer iki defa Abid ve Ömer Faruk Efendilere teklif edilir. Ankara’nın engellemeleri sonucu tahta sahip olamazlar.Ama kral Zogo’nun kız kardeşi Seniye Hanım ile Abid Efendi’nin evlenmesi engellenemedi. Bu arada İngilizlerin teşviki ile Şeyh Sait isyanı çıkmış, Abdülhamit’in Şam’da yaşayan büyük oğlu Selim Efendi adına isyancılar hutbe okutarak, kendisini Irak, Suriye ve güneydoğu, doğu Anadolu bölgesi üzerine hutbeleri ile hükümran ilân etmişlerdi. Fransızların kontrolü altında olan Şam’a baskı yapılarak Selim Efendi Lübnan’a yerleşti. ABD boş durmadı, İngiliz kontrolünde ki Mısır tahtı için şehzadeleri kullanarak onların Mısır’da hak aramalarını sağlamaya çalıştı. Mısır’a giriş yasağı gelince, Osmanoğulları bireylerinin damat veya gelin olarak Mısır hanedanının bireyleri olmalarını sağladı. İngiltere hemen karşı atağa geçti. Tam bağımsız olarak görünen aslında tüm kökleriyle İngilizlere bağlı olan Haydarabad Nizamı gibi ailelere Osmanlı ailesinden gelinler gitmeye başladı. Ankara tüm bu hareketlerden rahatsız, diken üstünde gelişmeleri izliyor, engelleyebildiğini engelliyordu. Bu arada 1930 ların başında Abdülhamit’in torunu Abdülkerim Efendi Japonya tarafından Tokyo’ya davet edildi. Kendisine Çin’in parçalanmasından sonra kurulacak olan Türkistan İmparatorluğu teklif edilir ve kabul eder. Arkasına ABD’yi de alarak başlattığı Doğu Türkistan’daki silâhlı mücadeleden Çin ordusuna yenilmiş olarak çıkar ve ABD’ye kaçar.
Bugünkü İsrail Devleti’nin ilk kuruluşu ise Abdülaziz’in torunu Mahmut Şevket Efendi’ye teklif edilir. 1948 yılında İngiliz birlikleri Filistin’den çekilirken arkalarında üçte biri Musevi üçte ikisi Arap olan bir topluluk bırakacaklardır. Araplar “El Lecnetu’l-Ulya El Arabiyye’l-Fılistiniyye” adında bir komisyon kurarlar. Yahudilerin kurduğu cemiyetin adı ise “Hagana”dır. Hagana cemiyeti şehzadeden randevu ister. Şehzade o sırada Kahire’de bulunmaktadır ve bu talebi hemen İngiltere’nin Kahire başkonsolosuna bildirir. İngiltere aslında Mısır hanedanından birini istemektedir. Mısırda ki krallık yönetimi buna karşı çıktığı için teklif şehzadeye yapılmıştır. Hagana buluşmada doğrudan kurulacak devlet başkanlığını Mahmut Şevket efendiye teklif eder. Şehzade İngilizlerle görüşür, onların onayını alır ve kabul eder. Sırada Araplarla görüşme vardır. Araplarla yapılan görüşmeleri İngiltere’ye devamlı bildirmekte ama bir türlü yüzüne söylenen olumlu cevap yazılı olarak verilmemektedir. En sonunda Arapların Cemiyet Başkanı müftü Emin El Hüseyni’ye özel bir ulak gönderir. Müftü kabul eder ve yazılı olarak da şehzadeye olurunu gönderir. Halbuki müftü ikili oynamakta, komisyona da gelişmeleri engellemeleri talimatını vermektedir. Bir sonuç alınamaz ve Hagana temsilcisi Kahire’den ayrılır. Bu sefer İngilizler doğrudan Mahmut Şevket efendiye teklif yaparlar. Filistin’e gitmesini, arkasına İngiliz ordusunu alarak “Filistin Hükümetini” ilân etmesini isterler. Fakat azınlığın desteğinin yetmemesinden korkan şehzade teklifi reddeder.
Ve 1948 yılında İsrail Devletinin kurulmasından sonra artık Ortadoğu bir barut fıçısıdır. Teşbihte hata olmazmış misâli artık Arap devletleri öğlene kadar iç savaşlarla, öğleden sonra birbirleriyle arada, derede vakit buldukça İsrail ile savaşmaktadır. Irak krallığından istediğini alamayan ABD ve İngiltere kol kola girmiş, ihtilâller ile sokaklarda kraliyet ailesinin kelleleri ile halk top oynamakta, İran, şahın verdiği tavizlerle öylesine kuşatılmıştı ki, ne zaman düşeceği beklenmekte idi. 10 yıl süren İran ve Irak savaşı 1980 ler başlarken artık şahın yerine İran da Humeyni Cumhuriyeti vardı. Savaş bitti, tam ortalık durulacak derken 1. Körfez harekatı başladı, İngiltere ve ABD başta Mısır olmak üzere arkasına bir çok devleti alarak Irak’ı işgal etti. Gerisi çok yakın tarihimiz ve de hepinizin malumu….
Bizimkiler mi ne yapıyorlardı bu arada. Musul petrolleri üzerinde hak iddia ederek dava üstüne dava açıyorlar ki, bu davalar halen günümüzde sürmekte olup başlı başına bir konudur. Dava açmakla uğraşmayanlar ise ABD subaylarına Türkçe öğretmekten veya kordiplomatik işlerinden emekli maaşı almaktadırlar veya UNESCO’da Türkiye’deki Bizans eserlerini restore etme işleri gibi icraatlarda bulunarak geçimlerini sağlamaktalar.
Şimdi Edelman’ın neden onlara bu kadar yakın olduğunu bilmem anlatabildim mi? Veya;
Yeni Osmanlılık Seminerlerinin kaynağının nerelere dayandığını bulabildiniz mi? Veyahut;
İngiltere Dış İşler Bakanının durduk yerde “Telâşa gerek yok” derken, aslında kendisinin telâşlandığının farkında mısınız?
Peki! 59. hükümet nelere alet olduğunun farkında mı?