Kasım 2008

Ö T E S İ

 

11.10.2024 



Pusula

 
Bayram Akcan

Değişen Milli Aydınlar


Vahşi kapitalizmin, insanları çepeçevre kuşattığı günümüzde milli aydınımız arasında görülen fikri ve fiili bozulmalar, Türk milliyetçiliği davasının aslında günümüzdeki en önemli meselesidir. Biz gayrı milli aydınlardan bahsetmeyeceğiz bu yazımızda. Dün komünizme ve kapitalizme karşı çıkan fakat sonra liberalleşen bazı milli aydınımızdan bahsedeceğiz. Herşeyin madde karşılığı alınıp satıldığı günümüzde, kapitalist zihniyetten ve onun tabii sonucu olan popüler kültürden maalesef bizim milli dediğimiz aydınlarımızda nasiplerini almış görülüyorlar.

İlerici, medeni, çağdaş, aydın vs. gibi kavramların içi boşaltıldıktan sonra şimdide milli kelimesinin içi boşaltılmaya çalışılıyor. Şimdi artık kapitalizmi savunan insanlar da milliyetçi olarak kabul ediliyor.
İçimizde bizim hakiki manasıyla Türk milliyetçisi zannettiğimiz bazı aydınlar da bu şekilde düşünerek liberalleşti.
Kapitalizmin doruk noktasını yaşadığı Türkiye'de, geçmişin allı şanlı solcularıyla birlikte bizim milliyetçi dediğimiz bazı aydınlarda kurtuluş yolu olarak liberalizmi seçti. Tanınmış yılların dava adamları bir bakıyorsunuz ki meselelere sinsi kapitalist mantıkla yaklaşıyor.
Başkalarını eleştirmekten kendini eleştirmeyen, yaptıklarını, fikirlerini sorgulamayan
bir milli aydın kesimi türedi içimizde. Bunlar kendilerini eleştirilmez kabul ederler, başkalarını da eleştirmekten hiçbir meseleye ciddi çözüm bulamazlar. İşin kötü tarafı bunlar ne o taraftalar ne bu taraftalar.
Aslında onlar iki camii arasında kalmış beynamaz gibiler. Bir taraftan kapitalist bir mantıkla hayatını idame ettirirken, bir taraftan da yazılarında ve konuşmalarında milli olmaktan, milli ülkülerden bahsederler.
Onlar aslında milliyetçilik konusunda saman alevi gibidirler. Milli mesele olunca mangalda kül bırakmazlar sonra da kapitalizmin ürünü olan popüler kültürün bütün alametlerini sergilerler. Pop Star adlı yarışmasındaki kişilerin şecerelerini ezberlemişlerdir neredeyse.
Onlar her zaman köşedeki makamları işgal ederler. Yaptıkları ciddi bir faaliyette yoktur. Oğulları bile kendilerinin çıkardığı kitapları, dergileri okumazlar. Çocukları, ellerinde son model cep telefonları, altlarında arabalarla insanlara hava atarlar. Sonrada babaları onları bir devlet
dairesine aldırdı mı onlardan iyisi yoktur. Ondan sonra hortumculara kızarlar, kendi yanlışlarını hiç akıllarına getirmeden. Onlar hep önde olmak isterler. İnsanlar yalnız onların kitaplarını okusun, gençler yalnız onları bilsinler. Nefisleri akıllarının önüne geçtiğinden yaşayan gerçek milli aydından zerrece bahsetmezler. Onları takdir etmek şöyle dursun onların kitaplarını hata aramak için okurlar. Hep geçmiştekilere atıfta bulunurlar Gökalp'e, Atsız'a vs. çünkü yaşayanlara
tahammül edemezler. Bir vakıfta konferans gibi faydalı şey varsa çevresindeki gençlere oraya gitmeleri için bir telkinde de bulunmazlar. Çünkü o gençleri kendi havarileri gibi görürler. Bu aydınlar nedense her görev için ideal insanlar sanırlar kendilerini. Falanca bu işin ehlidir diyemezler. Çünkü dava arkadaşını hep kendisine rakip olarak görür. Bunlar kendi yakın çevresindekileri üniversitelere asistan veya doktora öğrencisi olarak alırlar. Bilgili olmasına, araştırmacı olmasına gerek yoktur, nasılsa hatıra binaen alınmışlardır. Sonra da solcu
ve gayri milli aydın takımını memlekete zarar verdi gerekçesiyle yerden yere vururlar.
Vehhabilere ve Taliban gibi sapıklara kızarlar ama aslında bu aydınların hayatında İslam'a yer yoktur. İslam hayatlarının bütünü hakim olmadığından sözleriyle fiilleri arasında zıtlık vardır. Din adına ahkam keserler, iki dakika sonra tekrar asıllarına dönerler. Kendi şahsında İslam'ı yaşamayan bir aydının bu konuda söyleyeceği bir şeyde yok aslında. Din vicdani bir
meseledir fakat milliyetçi olmanın da şartları vardır.
Popüler kültür onun bütün değerlerini alt üst etmiştir aslında. Onlar geçmişten gelen mirası yemektedir uzun bir süredir. 80'li yıllar onların en büyük sermayeleridir. Konuşmalarında muhakkak o dönemi anlatırlar. Çünkü davaya ne kadar hizmet ettiği ortaya çıksın. Onlar aslında hep o yıllarda
yaşarlar. Akıllarında hep o yıllar vardır. O yılların ateşiyle hareket ederler. Bazıları da şartlar değişti bahanesiyle kol kola girerler liberallerle, kendi gençlerine vermedikleri değeri, kabul görme hissiyle onlardan esirgemezler.
Bizler içimize sinsice giren kendine milliyetçi, ülkücü, Türkçü gibi sıfatlar yakıştıran bu liberal aydınları uyarmanın tam vaktidir. Bunlar kim mi? Siz yada çevrenizdekilerden biri!



bayramakcan@mynet.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002