Sayın Aybars Fırat’a ithafen
Bir arkadaşımın “çelik çomak” üzerine yazı yazması anılarımı canlandırdı. Bizde çocukluğumuzda topaç yarışmaları yapardık. Bazı çocuklar buna “döndürek” derlerdi. Kendileri mi koymuş bu adı yoksa Dil Kurumunun işi midir kimse bilmez.
Cisim olarak baktığınızda topaç bir koniden ibarettir. Koni deyip de geçmeyin! Farklı eğimdeki çeşitli düzlemlerle, bu cismin kesitlerini alırsanız, kendinizi analitik geometrinin derinliklerinde bulursunuz.
Koniye tepe noktası üzerinde bir denge sağlamanız için onu ekseni etrafında belli bir dönme hızına ulaştırmanız gerekir. İşte topacın sırrı buradadır. Üzerine bir kaytan sarılarak savrulup atıldığında ona bu dönme hızı verilmiş olur. Çok yüksek bir açısal hızla döndürüldüğünde sanki o sivri ucundaki “kabara” yere çakılmışta duruyor sanırsınız; o kadar sakin durur. Bu duruma “uyku hali” denir. Atış şekline ve zemindeki pürüzlere göre bazen salınarak (kafa vurarak) döner ki bu halinin de ayrı bir güzelliği vardır.
Toplumları da böyle ayakta tutma, böyle dengeli kılma hattâ uyku haline getirme girişimleri çok görülmüştür. Belirlenmiş bir eksen etrafında dönmesi şartıyla ancak düzenin sağlanabileceği kabul ettirilmiştir. Ama mutlaka -ayni bir topaç gibi- tepe noktası üzerinde tutulacaktır. Topacın dönme hızında yavaşlama başlarsa denge bozulur hatta hız sıfıra yaklaştığında birden yuvarlanır gider.
Gariptir, hız azalmasın diye ne yaparlar bilir misiniz? Kırbaçla ivme verirler. Kırbaç, usulüne uygun olarak vurulursa, gerçekten ayakta kalması sağlanabilir.
İyi de ekseni nedir, ya da kimdir? Buna yakın olanlar niçin daha az bir çevre hızıyla yetinebilirler de uzaktakiler büyük bir çaba göstermek (daha yüksek hızla dönmek) zorundadırlar?
Yine kendilerini bir sosyal ve siyasal birimin ekseni farzederek çevreyi küçümseme -kötü- huylarını alışkanlık haline getirenlere bir önemli konuyu burada hatırlatmak isteriz. Dikkat etsinler, azıcık izan göstersinler. O kırbaç darbeleri dış yüzeye vurulduğu için, eksen onun etkisini doğrudan değil dolaylı olarak duyar ama bilmelidir ki dışarıdan verilen kumanda asıl kendileri için geçerlidir.
Asıl önemli olan yalnızca topacı dengede tutmak değil onu hep birlikte içinde yol aldığımız geminin dengesini sağlamak için kullanabilmektedir. Topacın dönme hareketinden esinlenerek büyük gemilerin güçlü dalgalardan etkilenmesini önleyecek aygıtlar geliştirilmiştir. Dönme ekseni deniz yüzeyine dik gelecek şekilde yerleştirilen büyük çarkların yüksek devir hızına ulaştırılması halinde, dalgaların geminin dengesini bozması önlenir. Açısal hız ne kadar büyük olursa dönme eksenini ve dolayısıyla cihazın bağlı olduğu gövdeyi yönünden saptırmak o kadar zor olur.
Gazetemizde olduğu gibi, güçlü bir fikir hareketinin bir araya getirdiği ülkücü düşünürler, kendi halkının öz değerleriyle bir türlü bağdaşamayan ve hep yabancılaşmış basında boy gösteren “kâzip şöhretlerin” bazı duyarlı kurumlarımızın yanında yer almış görünmelerine aldanacak değildir. Yanlış yönlendirmelere karşı yumuşatılmış topluluklarda her zaman ön planda görülebilen böyle kişiler ülkenin duyarlı kurumlarını kendi hevesleri ve ideolojik saplantıları doğrultusunda kullanma gayreti içinde olmuşlardır.
Açıkçası hiçbir zaman samimi olamamışlardır. İşlerine gelmediği zaman faşizmle itham ettikleri kurumları, istedikleri hedeflere yönlendirmek için “kırk dereden su getirip” yanıltma gayretine girdikleri bile görülmüştür.
Ancak medyada egemenlik kurmuş çıkar gruplarına rağmen artık çok kimse doğru haber kaynaklarına ulaşıp gerçeği bulabiliyor.
Arkadaşlarımız çelik-çomak oyunları gibi topaç yarışmalarının da olimpiyatlara girmesi konusunda bilmem ne derler ama topaçların çoğalmasındansa tarihteki derinliği kadar yeryüzünde de genişliği olan bir varlığın dimdik ayakta tutulma çabası çok daha önem kazanmış görünüyor.