Kimse kendini kandırmasın. İş Kıbrıs’la bitmiyor. Seçimden bir gün önce, 13 Aralık’ta açıklanan AB Zirvesi Sonuç Bildirisi’nde “Makroekonomik dengesizlikler ile yapısal dengesizlikler” ve “Güneydoğu” listeye eklendi.
“Kıbrıs sorununda aşağıda dördüncü bölümdeki ilkelere dayanan bir çözümün bulunması, Türkiye'nin üyelik beklentilerini büyük ölçüde kolaylaştırır” denildi.
Yâni sadece “üyelik beklentilerimizi büyük ölçüde kolaylaştırır”; Türkiye’nin “üyelik yolunu açar” değil..
Açamaz çünkü sırada Güneydoğu var.
Sırada Brüksel’de Gül’ün; dışişleri bakanı ile görüştüğü Ermenistan var.
Vartan Oskanyan Ermeni Medimaks Ajansı’na bir açıklama yaparak görüşmelerin son derece olumlu geçtiğini ve birkaç ay içinde Türk-Ermeni sınırının açılmasına ilişkin somut sonuçların alınacağını söyledi.
Her şey Verhaugen’in ifade buyurduğu şekilde ve Edelman’ın talimatlarına göre yürütülüyor.
Verhaugen Denktaş için; “Ankara, Washington, Brüksel, Londra’da kararlar hep arkasından alınıyor” dememiş miydi?
Edelman; “Önceliklerinizi gözden geçirin, Denktaş artık Kıbrıs’ı bloke etmesin, Ermenistan sınırını açın, İsrail ile işbirliği yapın” buyurmamış mıydı?
Ankara, Washington, Brüksel ve Londra’da “arkasından” karar alınanlar sadece Denktaş değildir.
Türk milletinin arkasından bir takım kararlar alınmakta ve millet bunları yabancı kaynaklardan, örneğin Ermeni ajanslarından öğrenmektedir.
AB Liderler Zirvesi Sonuç Bildirisini Recep Tayyip küçümsemekte, “ilk defa yer almıyor ki, güneydoğu şart değildir” diyebilmektedir.
Recep Tayyip Kıbrıs şartı için de “şart değildir” diyebilmektedir.
Gül’ün ne düşünüp söylediği önemli değildir çünkü o zaten bildirinin hazırlanmasında AB ilgilileri ile, örnekleri daha önce de görüldüğü üzere “işbirliği “yapmaktadır.
Ne olursa olsun bildiri küçümsenmemeli, yok sayılmamalı, gözden kaçırılmamalı ve Kıbrıs bildirinin geniş perspektifi açısından bir “ilk adım” olarak değerlendirilmelidir.
Kıbrıs’ın sadece Kıbrıs olmadığı yollu ünlü tiradımızın yankısı hâlâ dağlarda gezinmektedir.
Kıbrıs kilit’tir.. En önemli direnek noktasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs’ta kırılacak olan direnme gücü; Ege’nin, Güneydoğu’nun teslimini sağlayacak, Kafkaslar’da Ermenistan!a mahkûm hâle sokulacaktır.
Kıbrıs’ı verirseniz İç Anadolu’yu, Karadeniz’i savunmak zorunda kalacaksınız.
Kıbrıs’ı veren Güneydoğu’da, Karadeniz’de direnemez.
İstanbul’da bir ayağın yanına getirilen ikinci ayak yorumlu Kürtçe türküler neden seslendirilmekte, Karadeniz’de “Potamya” avâzeleri neden yeri göğü inletmektedir zannediyorsunuz?
Türkiye böylelikle; İsrail-Kürdistan-Ermenistan blokunun işbirlikçisi konumuna düşecektir.
AB/ABD/Akepe Türkiye’nin bölge Türkleriyle irtibatını kesmek için Kuzey Irak-Kıbrıs filmini vizyona sokmuştur.
4 Temmuz Süleymaniye’nin devamı 14 Aralık Lefkoşa’dır.
Eğer 14 Aralık bir referandum ise millet % 51 oy ile Annan Plânına hayır demiştir.
Seçimin hemen ertesinden itibaren “Ankara’daki Akepe’liler”; “Annan Plânı masadadır. KKTC’de millî hükümet kurulmalıdır” demeye başlamışlardır.
“Milli” konulardan ziyade “dini” konularla hemhâl olan Akepe’liler “milliliği” oyuncak zannetmektedirler.
Milli olmayan şahıs, grup ve partilerle “milli koalisyon” mu kurulurmuş?
“Milli koalisyon”; işbirlikçi ve hain Talât ve Akıncı ile mi kurulacak?
Türk askerine işgalci diyen, mitinglerde Rum bayrağı taşıyan Talât ve Akıncı ile mi “Milli koalisyon” kurulacak?
Kim kuracak?
“Seçimlerden sonra CTP ile koalisyon ihtimali olursa erken seçim isterim” diyen Eroğlu kurmayacağına göre geriye tek aday kalıyor; Serdar.
Peki Serdar “Seçilirsek Denktaş’ı görüşmecilikten alacağım” diyen CTP ile nasıl kuracak?
Babasının azline nasıl imza atacak?
Siyasi geleceğini babasının azli ayıbı üzerine mi inşa edecek?
O zaman, neden seçimi beklediydi Talât’larla birleşmek için?
İstifa eder, UBP koalisyonunu bozar, basardı imzayı AB yanlısı, Türkiye karşıtı koalisyonun altına.
Yelyepelek adaya giden Weston “Tek çözüm Annan Planı” diyor.
18 Aralık tarihli AB’nin Türkiye’de münteşir “Resmî Gazetesi” Radikal, yüksek düzeyde bir Türk Dışişleri mensubuna atfen “Annan Planı referans” manşeti atıyor.
Çandar-Birand- İlter Türkmen-Yalım Eralp-Kırca Kuvvayi İnzibatiye’si “Annan Plânı muvacehesinde Milli koalisyon” çığlıkları atıyor.
Kim imzalayacak Annan Plânını?
Denktaş “ben imzalamam, başkasını bulsunlar” dememiş miydi?
Denktaş, Annan planını imzalamak üzere oluşacak bir koalisyonun üzerinde nasıl oturacak?
Oturacak mı?
O halde “Münhâl ilânı”mızı bir kere daha tekrarlayalım:
Kıbrıs ve Türkiye’de “iki Damat Ferit Aranıyor”.
Kıbrıs’ı teslim edecek, sıra Ege ve Karadeniz’e gelince de ses çıkarmayacak İki adet “oturaklı” Damat Ferit..
“Müslüman demokrat” Akepe’nin Kıbrıs’ta komünistlerle, işbirlikçilerle, “hristiyan batıcı”larla beraberliğine ne diyorsunuz?
Ya Hollanda Dışişleri Bakanı Ben Bot’un, Hollanda’nın dönem başkanlığını üstleneceği 2004 yılının ikinci yarısında Türkiye’ye müzakere tarihinin verilmesinin mümkün olmadığını söylemesine ne diyorsunuz?
Ya da AB’nin Ankara’daki “Sivil Yöneticisi”Kreschmer’in, Akepe iktidarının “Müzakere tarihi garantisi alırsak Kıbrıs’ta ilerleme sağlanır” tavrına; “AB kimseye garanti vermez” deyişine?
Weston “tek Çözüm Annan Plânı” diyor; Denktaş “Annan Plânı intihar” diyor; Akepe “Annan Planı referans” diyor.
Sizin içinizden hangisine inanmak geliyor?