Kasım 2008

Ö T E S İ

 

4.12.2024 



Kuşbakışı

 
Şahin Zenginal

Nerede büyük Türkiye?


Yolsuzluk, yoksulluk ve yılgınlık… Milletimizin başına kara kâbus gibi çöktü. Kahvedeki Mehmet Efendi’den Bakkal Osman’a, daha hayatının baharında olan gençlerden bilim adamlarına, doktorlara, yazarlara, gazetecilere, avukatlara kadar… Kısaca herkes umutsuz, herkes karamsar, herkes yarınından endişeli. Tek parti iktidarına, görülmemiş bir çoğunlukla bir partinin iktidar olmasına rağmen hiç kimse yarından umutlu değil. Bol keseden umut vadeden yöneticiler bile…

Eskiden bırakın IMF ve Dünya Bankası ile görüşmeyi, IMF ve Dünya Bankası lafını ağzına alanlara bile hain gözüyle bakılırdı. Şimdi IMF ve Dünya Bankası’nın beşinci sınıf memurlarını baş köşeye oturttuk. Daha da ileri giderek, “IMF’de hatırı vardır” diyerek Amerika’dan adam getirip bakan yaptık… Bütün bunları da üç kuruş fazla kredi alabilmek uğruna yaptık… Bize lütfedilen kredi ise bir gecede bankalardan hortumlanan paranın onda biri bile değil…

Ya Avrupa Birliği karşısındaki tutumumuza ne demeli? Bize ev ödevi veriyorlar, yani öğrenci muamelesi yapıyorlar. Adam yerine koyup bizimle masaya bile oturmuyorlar. Şunu yapın, bunu yapın diye üçüncü sınıf memurları aracılığıyla bize emirler yağdırıyorlar. Bu emirleri lütuf sayan kimi yöneticiler de, “Biz bütün bunları milletimiz için yapıyoruz” diye milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Sadece bu kadarla kalınsa iyi… Kıbrıs gibi, Ege gibi, Yunanistan ve Ermenistan’la ilişkiler gibi Türkiye için en kritik ve hayati konularda bizden taviz bekliyorlar. Beklemek ne kelime emrediyorlar.

Maalesef bazı yöneticilerimiz de “Aman belki bizi Avrupa Birliği’ne alırlar da birilerine, belli kurumlara karşı daha güçlü olurum” diye bu emirleri tebessümle dinliyorlar… Aynen yerine getireceklerine dair bin bir söz veriyorlar…

Avrupa, bütün bunların karşılığında ne mi veriyor? Bol bol vaat… Bırakın Türkiye ile üyelik görüşmelerini, masaya oturmak için bile yıllar sonrasına randevu veriyorlar. Buna rağmen halk, “Avrupa Birliği’ne girersek kurtulacağız, bütün sıkıntılarımız bitecek” gibi palavralarla oyalanıyor. Ama gel gör ki, gerçek çok daha acı. Bırakın AB’ye girmeyi… AB’nin herhangi bir ülkesine turist olarak gitmek için vize başvurusunda bulunurken bile, karda çamurda günlerce kuyruk bekletiyorlar. Dikkat edin, gitmek için değil, vize başvurusunda bulunmak için… Vize almak ise sırat köprüsünden geçmekten de daha zor. Kazara vize alıp da AB’nin herhangi bir ülkesine ayak basanlar ise azılı suçlu muamelesi görüyor. Maç için ülkelerine giden sporcularımızı bile didik didik arıyorlar.

Avrupa, gerçekten dost ve müttefikse, üç memur daha fazla çalıştırarak bari konsolosluk önlerindeki vize kuyruklarına son versin. Milleti AB rüyasıyla uyutanlar da gerçekten samimi iseler, Avrupalı dostlarından (!) hiç olmazsa bu rezalete dur demelerini istesinler.

Asırlardır üç kıtaya hükmeden ve üç kıtada istediğini yaptıran bir devletin torunları olan bizler, kendi yanı başımızda Amerika’ya sınır çizdiriyoruz. Kendi belirlediğimiz kırmızı hatları da kendimiz kaldırıyoruz ya da kaldırılmasına sesimizi çıkarmıyoruz. Kendi bölgemiz Ortadoğu’da lider ülke olmamız gerekirken, başkalarının peşinden sürükleniyoruz. Masaya yumruğumuzu vurmak yerine üç beş dolar kredi alabilmek uğruna Amerika ile ucuz pazarlık peşinde koşuyoruz.

Aylarca tezkereyi Meclis’ten geçirmek için uğraştıktan sonra “Bölgede Türk askeri istemiyoruz” diyen üç beş çapulcuya bizzat Başbakan’ın ağzından “Biz de asker göndermeye çok hevesli değiliz” karşılığını veriyoruz. Asırlardır Türk yurdu olan bölgeleri, kan kardeşlerimiz Türkmenler’in ana yurdunda da söz sahibi olmayı başkalarına bırakıyoruz…

Tepemize dikilen terör belasını defetmek için de ABD’den icazet bekliyoruz. Teröristler ve teröristlerle işbirliği yapanlar, Amerika’nın himayesi ve Türkiye’nin zamanında masaya yumruğunu vurmaması yüzünden başımıza kral kesiliyor.

Bir mektupla kralları deviren “Muhteşem Süleyman” Kanuni’yi hatırladım da… Ne günlere kaldık? Büyük Türkiye, lider Türkiye nerede? Ben büyük Türkiye’yi istiyorum… Ve büyük Türkiye için büyük düşünen liderler…



ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002