Kasım 2008

Ö T E S İ

 

26.04.2024 



-

 
Yrd. Doç. Dr. Sibel Özel

Irak’tan kaçırılan kültür varlıklarının iadesi için bütün dünya gerekeni yapmalıdır


I. Irak’a özgürlük getirmek için! silahlı asker gönderen ABD, özgürlük adına eşsiz kültür varlıklarının yağma ve talan edilmesine, binlercesinin yokedilmesine, ülke dışına çıkarılmasına izin vermiştir. Yağmanın ABDli askerler tarafından değil de Irak halkı tarafından yapılmış olması da ABD’yi sorumluluktan kurtarmamaktadır.

Zira Irak’taki mevcut iktidarı devirerek kontrolü ele geçiren güçler, kendi otoriteleri altında cereyan eden her türlü olaydan sorumludur. Bağdat müzesi ve arşivlerinin yağmalanmasında ABD ve Koalisyon güçleri, kültür varlıklarını koruma görevini gerçekleştirmede ihmalde bulunmamış; aksine müzeyi onbeş saat yağmacıların insafına terk etmek suretiyle suça iştirak etmiştir. Irak’taki kültür varlığı yağması bu itibarla ABD’nin “pardon” diyebileceği bir kaza değildir. Yapılan işin, askeri operasyonun adı gibi “şok ve dehşet” verici olması, hukuka aykırı olarak nitelendirilmesi, sorumluların cezalandırılması arzusu, yaptırımlar devreye girmedikçe, elbirliği ile ortak bir hedef uğruna çalışmadıkça bir anlam ifade etmeyecektir. Hukukun diğer kurallardan farkını ortaya koyan yaptırım gücü, ne yazık ki bu gücü kullanabilecek bir otoriteyi gerekli kılmaktadır. Bu nedenle uluslararası hukukun, güçlüye karşı uygulanacak yaptırım yokluğu nedeniyle gerçek anlamda hukuk olup olmadığı tartışmalıdır. BM kararlarına, uluslararası kamuoyunun şiddetli tepkisine rağmen ABD ve Koalisyon güçlerinin “ben yaptım oldu” mantığıyla Irak’a girmeleri bunun en tipik örneğidir. Kültür varlığı yağmasının bir insanlık suçu olarak kabul edilip, bireylerin de savaş suçlusu olarak sorumlu olabileceğini kabul eden Nuremberg duruşmaları, Irak’taki kültür varlığı talanı için örnek olarak gösterilmektedir. Ama unutulmamalıdır ki Nuremberg mahkemesinde yargılananlar yenilen devlet yurttaşıydı ve yargılama hakkını yenen devletler kullanmaktaydılar. II. Körfez savaşının göreceli galibi ABD olduğuna göre, uluslararası bir mahkemede Amerikalıların yargılanmaları şu aşamada mümkün görünmemektedir. Onlar için söz konusu olabilecek tek mahkumiyet, dünya kamuoyunun vicdanındadır ve bunun sonucunu da tarih gösterecektir.

II. ABD ve İngiltere Silahlı Bir Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunması Hakkında 1954 tarihli Lahey Sözleşmesine (bkz. Sibel ÖZEL, Uluslararası Alanda kültür Varlıklarının Korunması, İstanbul 1998, s. 100 vd) taraf olmadıkları için, bu Sözleşme kapsamında sorumluluklarının olmadığını düşünmektedir. Sözleşmenin hazırlık aşamalarına aktif olarak katılan ve bazı hükümler üzerinde ısrar ederek Sözleşmeye müdahale eden ABD ve İngiltere (her zaman koalisyon halindeler!) buna rağmen Sözleşmeyi onaylamamıştır. Bununla birlikte Bosna-Hersek Savaşında yaşanan olaylar nedeniyle Birleşmiş Milletler, 808 sayılı Güvenlik Konseyi kararı ile Uzmanlar Komisyonunun araştırma raporunu kabul etmiştir. Uzmanlar Komisyonu Uluslararası Teamül Hukuku listesi içine 1954 Lahey Sözleşmesini de dahil etmiştir. Dolayısıyla 1954 Sözleşmesinde belirlenen esaslar uluslararası teamül hukukunun bir parçasıdır ve her devlet taraf olsun olmasın, bu teamül hukukuyla bağlıdır. Ayrıca ABD’de, Başkan Lincoln döneminde 24 Nisan 1863’de Lieber tarafından hazırlanan Birleşik Devletler Ordusu Hükümeti için Talimatlar (Lieber kodu olarak bilinir) kabul edilmiştir. Bu talimatların 32/II. maddesinde düşman hükümete ait sanat eserleri, kitaplar, koleksiyonlar ve belgelerin satışına, uzaklaştırılmasına, tahrip edilmesine, zarar görmesine izin verilmeyeceği açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla ABD, Irak’taki müze yağmasına izin vermekle, aslında kendi iç hukukuna da aykırı davranmış olmaktadır.
III. Irak’ta yağmalanan kültür varlıkları bütün insanlığın ortak kültür mirasıdır. Yapılacak ilk iş, hepimizin geçmişine ait bilgileri saklayan o eserlerden hayatta kalanların muhafazası için gerekli tedbirlerin alınması ve ardından ait olduğu ülkeye -yani Irak’a- iadesinin sağlanmasıdır. Bu amaçla Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması için Alınacak Tedbirlerle ilgili 1970 UNESCO Sözleşmesinin (bkz. ÖZEL, s. 105 vd.) devreye girmesi gerekmektedir. ABD’nin de Irak’ın da taraf olduğu bu Sözleşme kaynak ülke müzelerinden çalınan eserlerin ülkeye ithalini kesin olarak yasaklamaktadır. Burada sorun söz konusu eserlerin envanter kayıtlarının mevcut olmaması ihtimalidir. Zira pek çok kayıt da yağma esnasında yok edildiği gibi, bazı eserlerin müze kayıtlarının henüz tutulmamış olması da mümkündür. Ama bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden yağma olayında artık ispat meselesi bir sorun yaratmamalı, piyasaya sürülen her Irak kaynaklı kültür varlığının karine olarak Bağdat müzesinden çalındığı kabul edilmelidir. 1970 Sözleşmesinin kabul ettiği esaslar da uluslararası teamül hukuku ve uluslararası kamu düzenini temsil etmektedir. Dolayısıyla Belçika, Fransa, Almanya, İngiltere, Japonya gibi kültür varlığı piyasasının bulunduğu ülkeler 1970 Sözleşmesini onaylamasa bile, buradaki esasları uluslararası teamül hukuku ve kamu düzeninin bir parçası olarak kendi ülkelerinde de uygulamalıdır. Böylelikle hiçbir müzayede salonu, özel müze, koleksiyoner Irak’ta yağmalanan kültür varlıklarını satın almamalı, satın alanlar için iyiniyet iddiası söz konusu olmamalıdır. Etik kurallar hukuki yaptırımlarla desteklenmek suretiyle, kaçırılan eserlerin hepsi olmasa bile önemli bir kısmının tekrar Irakta toplanması mümkün olabilecektir. Küreselleşen dünya, karşılıklı etkileşimi ve bilginin yayılmasını kolaylaştırdığına göre, bütün dünya vatandaşları ve hükümetleri uluslararası bir sözleşmeyle bağlı olup olmadıklarına bakmaksızın, Iraktan kaçırılan kültür varlıkları için gerekli hassasiyeti göstermeli ve kendi iç hukuk kuralları ve prensipleri ışığında bu eserler üzerinde mülkiyet intikalini geçersiz kılmalıdır. Eserler Irak halkının ulusal kültür mirasıdır ve batı müzelerinde ve koleksiyonlarında daha iyi korunacağı bahanesi gündeme bile gelmemelidir. Yağmacı Iraklılar kadar, eserler için acı çekip gözyaşı döken Iraklılar da medyada yer almalıdır. Umarım her bir Iraklı eser yuvasına dönene kadar uluslararası kamuoyu meseleyi gündemde tutar ve ABD ve İngiltere, başka bir ülkede savaşa başlamadan önce 1954 Lahey Sözleşmesine taraf olurlar.

Yrd. Doç. Dr. Sibel Özel
M.Ü. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002