Bir gazetede yaşamı önemseyenler için gelecek yıl ‘boşvermişlik ödülü ‘ dağıtacağı haberini okuyunca, göz kapaklarımdaki ağırlık birden kalktı. Bu ödülü nasıl kazanırım diye düşünürken, elime kalemi alıp kağıdı masanın üstüne koyunca, kalem kağıdın üstünde umursamadan gezinmeye başladı. Sadece kalemi gözlerimle kalemin soldan sağa,sağdan sola hareketlerini takip ederken, aniden habere kayıtsız kalamadığımı farkettim.
Ödülü alamama düşüncesi biraz canımı sıksada, kendi kendim teselli etmek için yazmaya karar verdim. Tasasızlık zaten benim mesleğimdi. Er veya geç bu ödülü nasıl olsa alırdım. Çünkü ben boşvermiş bir milletin mensubuydum.
Ödüllü sanatçılardan ödüllü politikacılardan, bilim adamlarından bana sıra gelmez diye üzülmeme gerek yoktu. Herkes dost mu düşman mı demeden bir yerlerden ödül alırken, boşvermişin biri de bana bir ödül vermeyi aklına getirirdi elbette. Sabah ola hayrola, gün ola harman ola diyerek ödül işiyle canımı sıkmaktan kurtuldum.bilgili, becerili, okumuş, liyakatli, ve ehliyetli insanların yerine ödüllü ve belgeli insanların tercih edildiğini bildiğimden meseleyi de pek önemsemek istemedim. Ödül istediğimi zannedip de ödül yağmuruna tutulanlardan da olmak istemem. Çünkü bazen ödül diye çürük domates ve çürük yumurta atıldığı da oluyor da... şimdiye kadarki hayatımı gözümün önüne getirdiğimde;’boşver!’ diyerek geçirdiğim günler aklıma gelince, ödülü herhalde çoktan hak etmişimdir. Fakat ödül gelecek yıl verilecek. Nasıl bu ödülü kapabilirim. Bir mafya babasına gitsem olur mu acaba? Yoksa araya devlet büyüklerini mi koysam? Onlar da bana ‘boşver!’ derler mi acaba? Siz, okuyucular olarak bana ne tavsiye edersiniz? Neler yapmamı önerirdiniz? Yoksa sizler de bu ödülü almak isteyenlerden misiniz? Düşünüyorum da en gencimizden en yaşlımıza, en okumamışımızdan en okumuşumuza kadar, herkes bu ödülü almaya çoktan hak etmiş gibi. Çünkü uluslar arsı gelişmişlik düzeyimize baktığımızda bu durum açıkça görülüyor. İktidardaki partilerden muhalefet partilerine kadar, en zenginden en fakirine kadar herkes kılı kıpırdamadan ‘boşver!’ diye diye gezinip duruyor.
Hastahanenin acil servisinde ölmek üzere iken getirilmiş bir yaralıya doktor ‘boşver’ diyebiliyor. Milletin çıkarları için görev üstlenmiş biri, sorumluluğunu unutup ‘boşverin’ diye telkinlerde bulunuyor. Gemi batmak üzere iken kaptan yolculara :-‘ bir şey yok,boşverin’ diye yol gösteriyor. Babasının aldığı otomobille otoyolda trafik canavarı kesilen genç, trafik polislerine : -‘boşver abi, hızı mızı ‘ diye ukalalık yapıyor. Derbi maçlarda rakip takıma bıçakla saldıran genç taraftar; televizyonda ‘boşver, olur böyle şeyler’ diye bir şeyler mırıldanıyor.
Bu türden daha pek çok örnek verilebilir. Bu örnekleri hatırlayınca, ödülü kazanmak için ne yapmam gerektiğini tekrar düşünmeye başladım. Rakiplerim gerçekten benden daha çok ödüle layıktılar. Onları tebrik etmem, başarılar dilemem gerekir. Çünkü rakiplere saygı göstermek, efendilik ve nezakettendir. ‘acaba bir ağaç dibinde uzanıp sırt üstü yatarken, burnuma ve yüzüme konan sineklere hoşgörü göstersem, ödüle aday olabilir miyim diye aklıma bir düşünce takılıyor. Siz, ne dersiniz? Böyle yapsam boşvermişlerin iyilerinden biri olabilir miyim?
Daha önce bu ödülün verilip verilmediğini araştırıp ödül alanları bulsam, acaba onlar beni kabul edip yol gösterirler mi? Yoksa elerindeki sopaların sağlamlığını başımda , tabancalarının çalışıp çalışmadığını ayaklarımda deneyerek‘boşver be! defol git!’ diye bağırıp çağırırlar mı? Bir türlü karar veremiyorum.
Birini bulsam, ödülü nasıl aldığını sorsam, onun yaptıklarının aynısını yapsam, bana ‘boşver yahu sen kopyacısın’ diye üzerime yürürler mi? Kararsızlık şu anda iflahımı sökmüş gibi. Ödül, ödül veya ‘boşver, boşver’ sözleri kafamın içinde körfez ve ırak savaşında atılan bombalar gibi peş peşe patlayıp duruyor. Havai fişek gösterisine baksam, boşvermediğim anlaşılacak diye bir huzursuzluk duyuyorum. Yoksa boşvermişin biri değil miyim diye kuşkulanıyorum. Ancak hatıram beni umutlandırıyor. Yanan bir evin içinde yatakta alevler ayağımı yakarken, itfaiyeciye:’söndürme ateşi, hava soğuk zaten’ dediğimi hatırlıyorum. Bu düşünce de gerçekten beni mutlu ediyor.
Boşvermiş ülkesinin boşvermiş vatandaşları olarak aymazlığımızın, aldırmazlığımızın bizlere ödül olduğunun bilinciyle boşverilmiş mutlulukla tembellik ederek yaşamak istiyoruz. İlgililerden de ‘boşver’ deme tutumunda direnmelerini bekliyoruz. Milletimiz mutlaka boşvermişlik ödülünü hiçbir millete kaptırmayacak, bizi şan ve şerefle temsil edecektir.
“Boşver boşver arkadaş” şarkısı ile Dünya Boşverizyon Şarkı Yarışmasında altın kupa ödülünü kazanmış olmakla milletimi rüştünü ispatlamıştır. Şimdiye kadar bu yarışmalarda hiç kaybetmemişizdir. Dünya hali böyle giderse, kaybetme ihtimalimiz zaten yoktur. Şayet biri çıkar ve derse ki “Ey millet artık uyanma zamanı geldi. Boşvermişliğin alemi yok. Boşvere vere bu hallere düştük. Artık aklımızı maşımıza alalım!” derse, o zaman biz bu yarışmalarda ödül kazanamayız. İlgisizliğimiz ilgiye dönüştüğü an boşvermişlik ödülleri de hiçbir işe yaramaz olur. Çılgınlığa kadar varan bir boşvermişlik, üç yüz senedir bir ur olarak beyinlerimizi kemirdiğinden bundan kurtulmamız biraz zaman alacağa benzemektedir. Çünkü öyle her tokat bizi boşvermişlik aşkından koparamaz. Bu aşk öyle bir aşktır ki, aşıkı maşukuna bile boşverdirir. Bu aşkın zehiri üç yüz yıldır damarlarımızda dolaşıp durmakta ve bize pelte gibi boşvermişlik yemeği yedirerek midemizden kalbimize girmeye çalışmaktadır. En önemli konularda bile düşüncelerimize dadanan bu aşktan bir an önce kurtulmama boşvermişliği ile. Sizler de okumaya boşver deyip boşvermişlik ödülüne aday olabilirsiniz. Boşvermişin boşvermiş oğluna nasihati olan bu yazıyı torun Boşvermişin okumaması için dua edelim.
Ama ne demişler? Boşvermişin bir oğlu olmuş, “Boşver yahu” demiş...