Düşüncelerimiz, dış dünya ile şuurumuzu biribirinden ayrı görüyor. Oysa her
ikisi de aynı binanın iki farklı cephesi gibidir. Ancak ve ancak bütüncül (holistik) bakış açısı bu parçalanmışlığı ortadan kaldırabilir… Gerçek eğitim bunu sağlamalı. Modern medeniyetin krizini aşmanın yolu da buradan geçmektedir
Bugün dünyanın ileri ülkeleri de bu arayışın içindeler. Mesela Amerika’da, kuru bilgilerle yetişen teknik adamları yumuşatma ihtiyacı her geçen gün daha çok hissediliyor. Bundan dolayıdır ki, bilimle sanatı barıştırma gayretleri yaygın olarak kabul görmektedir. Chicago Üniversitesinden. Prof. Benjamin S. Bloom, mevcut eğitim sisteminin çok çürük temellere oturduğunu ifade etmektedir. Ona göre geleneksel eğitim çökmek ve içindekileri öldürmek üzere olan bir binaya benzemektedir. Zira geleneksel eğitimde ağırlık sentezlere ulaşma ve olguları yorumlama gibi yüksek seviyeli becerilere değil de, bir takım bilgileri aktarma ve anlama gibi en alt seviyedeki faaliyetlere verilmektedir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki öğretmenlerin sordukları soruların yüzde 95’i, olguları hatırlamayla ilgili.
İşte bunun içindir ki, klasik eğitim sisteminin ihtiyaca cevap vermediği her geçen gün biraz daha günyüzüne çıkmaktadır. Geleceğini düşünen toplumlar, bu hendikapı aşmak için alternatif arayışlar içine girmekteler. Özellikle de sıradışı çocuklar için farklı, kişiliği geliştirici eğitim kurumları oluşturmanın yolları aranmakta. Çünkü deha seviyesindeki çocukları standart eğitim sistemiyle avutamazsınız.
Ülkemize gelince; yeni hükümet bazı olumlu adımlar atmaya başladı. Bunlardan biri de zeki ama maddi imkanları yetersiz çocukları seçkin özel okullarda okutma projesi. Nez yazık ki Danıştay, bunu eşitliğe aykırı bularak iptal etti. Oysa bu gerekçe son derece anlamsız. Eşitlilçilikten kastedilen eğer adalet ise asıl adaletsizlik bu. Parası olanlar nasıl olsa bir şekilde okuyabiliyor. Ama parası olmadığı halde okuldan uzak kalan, ama aslında çok yetenekli gençlerin ileride heba olup gitmesi nasıl bir adalettir? Üstelik sıradışı yeteneklere ve zekaya sahip çocuklar, sahip çıkılmadığı takdirde ileride suç makinasına dönüşebilirler. Çünkü bilgi ve teknolojinin hakim olduğu dünyamızda, postmodern suç tanımları ortaya çıktı. Bilgi hırsızlığı, yazılım korsanlığı, hacker, cracker, virüs yazılımsıcısı gibi tipler hep de zeki insanlar arasından çıkıyor. Amerika’da 11 Eylül olayını bilfiil gerçekleştiren ekibin sıradan insanlar oluğunu düşünebilir miyiz? Bunları kaliteli bir eğitim sisteminden geçiremediğiniz takdirde, uslu uslu yerlerinde oturacaklarını sanmayın. Onların içindeki aşırı zeka ve yetenek, onları bir yerlere sürükleyecektir. Bu enerjiyi iyi bir yere kanalize etmek suretiyle ülkeye mucitler, dahiler, sanatçılar, liderler kazandırmak mümkün. Ama bunu yapmadığınız takdirde ülkenin başına bela olan yazılım korsanları, başedilmez dolandırıclar, hatta azılı teröristler de yetiştirebilirsiniz. Hangisi adalet, hangisi adalete aykırı?