Dünya’nın her yerinde solcular önce ülkelerinin milli çıkarlarını düşünürler, sonra enternalyonalizmi savunurlar. Bizde ise maalesef sol düşüncenin kökü hep dışarıda olmuştur. Marksist-Leninist, Maocu, vb.. gibi hep yabancı “izm”lerin peşinde koşmuşlardır. Kendinden olanları, kendi tarihlerini ve fikir adamlarını küçümsemişler, entel olmayı yabancı bir ideolojiye bağlı kalmak gibi görmüşlerdir. Türkiye’deki bölücü terörün hızlanması, AB ve ABD’nin Türkiye üzerindeki emellerinin artık net bir şekilde ortaya çıkmasıyla birlikte sol gruplar arasında da ayrışmalar başlamıştır. Şimdi Türkiye’de bölücü sol, AB’nin dümen suyuna girmiş olan liberal sol ve ulusal sol akımları ortaya çıkmıştır. Günümüzde sol grupların en önemli boy hedefi ulusal solculardır.
Türk Solu gazetesi etrafında toplanan ulusal solcuların, hazırladıkları “Türk’ün ateşle imtihanı” sayısı Türkiye’de bir çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Bu sayıda ülkücü, yazarların da yer alması ve Türk milletine karşı kurulan tuzaklarda ortak hareket etme çağrıları, sol grupların birçoğunu rahatsız etmiştir. Radikal Gazetesi, 3 Ağustos tarihinde, “Kızıl Elma koalisyonu” başlığıyla konuyu Türkiye’nin gündemine sokmuştur. Türkiye’de her görüşten insanın milli ülküler etrafında ve ülkemize yönelik saldırılara karşı ortak bir tepki vermesi birilerini oldukça rahatsız etmiş olacak ki, “Türkiye’nin Türkçü-Turancılarıyla kendilerine utanmadan ‘sol’ adını veren birtakım Kemalist milliyetçileri bir araya geliyor” diye yazmışlardır. Evet bu kafadaki solcular için, ülkenin menfaatlerini düşünmek herhalde utanılacak bir durumdur.
Ülkemizi Avrupa Birliği’ne ve ABD menfaatlerine peşkeş çekmek ise övünülecek bir durumdur. İşte Türkiye ne çektiyse o kafadan çekti. O kafa yine gündemde. Bir zamanlar, “Zap suyunda tahta köprü yokken İstanbul’da zenginlere köprü yapılıyor” diye Boğaz köprüsüne karşı çıkan da o kafaydı. Bergama’da altın madenlerimizin işletilmesine karşı çıkan da, Alman vakıflarının Türkiye’de at oynatmasını normal karşılayan da, nükleer santrallere karşı çıkan da o kafa... Ey Türk milleti! O kafayı iyi tanıyın, kendisine solcu, ilerici, entellektüel adını takan o kafa her zaman Türk milletinin ilerlemesine karşı çıkmıştır. Oturdukları sırça köşklerde fakirlik edebiyatı yapmışlardır. Türk milletine dışardan gelebilecek tehlikelere karşı birlikte hareket etmek isteyen aydın insanların küçük bir hareketi bile o kafayı rahatsız etmiştir. Kimin sağcı, kimin solcu olduğu artık tartışılmaktadır. ABD ve AB ile kol kola giren AKP mi sağcıdır? Yoksa, ABD’den devşirme Derviş getirenler mi solcu?
Artık sağcı, solcu kavramlarına takılı kalmadan, ülkemizi sömürgeleştirmek, köleleştirmek isteyenlere karşı ortak tavırlar üretmeliyiz. Türkiye’de eylem geleneği olan, önemli gördükleri konularda yüzbinlerce insanı yürütebilen iki önemli grup vardı, solcular ve Ülkücüler...Bugün en önemli konularda bile beşyüz kişiyi aşmayan eylemler yapılmaktadır. Yani Türk insanı tepkisizleştirilmekte, nemelazımcılık yerleştirilmektedir. Şurası unutulmamalıdır ki, örgütsüz kalabalıklar, örgütlü azınlıklar tarafından yönetilir. Türkiye’mizi başkaların yönetmesini, vatanımızın peşkeş çekilmesini istemiyorsak, milli tavırlar geliştirmeliyiz.
Türk milletinin ulaşmak istediği en uzak hedefe “Kızılelma” adı verilir. Daha önce birbirine kurşun atan insanların ülkelerinin geleceği tehlikeye düştüğünde birlikte hareket etmelerine sevinmeleri gerekenler niçin bu kadar tedirgin olmuşlardır? Her zaman demokrasiden bahsedenler insanların demokratik bir ortamda fikirlerini söylemelerinden neden bu kadar korkuyorlar? İşte bunu çok iyi düşünmek gerekir. Farklı düşünseler de Türklerin ulaşmak istediği hedefe giden yolda yapılacak birliktelikten ancak ve ancak Türk düşmanları korkar. Türklük düşmanları da korkmakta haklıdırlar çünkü, bu millet birlikte olduğu zaman hep dünyaya hükmetmiştir. Gittiği yerlere nizam, intizam ve adalet götürmüştür. Barışı getireceğim diye insanlara silah doğrultmamıştır. Sizi özgür yapacağım diye binlerce insanı katletmemiştir. Türkiye’nin ufku açıktır. Ufkun Ötesi’nde aydınlık bir gelecek yatmaktadır. Yeter ki, bu geleceğin önündeki engelleri ve gölgeleri kaldıralım. Türk’ün elması kızarmaya başlamıştır. Bunu bütün düşmanlarımız gördüğü halde, hala dostlarımızın büyük çoğunluğu görememektedir. Ne kadar acı...