Türk Milleti'nin sürekli olarak bir şeyler ile meşgul edilmesinden midir? Yoksa millî bilincimizin zaafa uğramasından veya uğratılmasından mıdır, bilinmez ama hayati çıkarlarımızı bir türlü göremiyoruz.
Hayali bir dünyada, sanal gerçeklikte ömür törpülüyoruz. Ülkenin en önemli gündem maddelerine şöyle bir baktığınızda ne dediğimiz çok iyi anlaşılacaktır zannediyorum.
Bakın ben size ülkenin en önemli iki gündemini söyleyeyim:
Birincisi varlığı yokluğu belli olmayan, başı-sonu tanımsız IMF ve Dünya Bankası ikilisinin Türkiye'ye yapılması için öne sürdüğü "ev ödevi" olan bir program.
Eğer bu programa uyar da vatandaşa kan ağlatırsanız, bütün sosyal dengeleri göz ardı edip, hayali bir kapital peşinde koşarsanız, size yine karşılığı olmayan ABD'nin meşhur yeşil banknotlarından gelecek(miş).
Evet her şey sanal; IMF kim? Neyi temsil ediyor? Arkasında hangi güç var? Belli değil... ABD Doları deseniz o da sanal, karşılığı yok. Türkiye'ye geleceği vaad edilen paralar, o da yok! Eee, pekiyi yazık değil mi bu memlekete ki; insanları saatlerce Halk ekmek kuyruklarında bekliyor, ya da çöpleri karıştırıp karnına girecek bir lokma arıyor? Hiç mi sokağa çıkmıyorsunuz? Eskiden "Türk Devlet adamları" tebdili kıyafet edip de vatandaşın arasına karışırda halkının halini görürmüş. Şu milletin fukaralığına yazıktır! Binlerce yıl aleme nizam veren milletin çocukları çöpleri karıştırıp yemek için bir lokma arıyor... Utanın!
İkinci gündem maddemiz ise; "Matrix" filmi. Sinemalarımız önü binlerce kişiden oluşan kuyruklarla dolup taşmış.
Oysa benim hatırımda kuyruklar hep 1980 öncesindeki Sana yağ, tüp, et, şeker, ampül v,s. şeklindeki halleriyle vardır. Böyle bir kuyruk gördüğümde, annemin ellerinden tutup saatlerce yağ kuyruğunda beklediğimi hatırlarım, nedense? Oysa gençlerimiz Budizm, Hıristiyan teolojisi ve birazda İslâm tasavufu kökenli yepyeni bir sanal alemde gezinti yapabilmek için kuyrukta bekliyorlar...
Tabii orada sanal alemde gerçekleşen olay ve kişileri siz Türk Tasavvufu ile mesela Anadolu'nun Türkleşmesi ile ilgili olarak bir filime alırsanız, bırakın sinema kapısında binlerce kişinin kuyruk olmasını, bin kişiye bile seyrettirseniz büyük bir başarıya imza atmışsınız demektir!
Kardeşim neden seyretmiyorsun dediğinizde, halkın cevabı hazırdır: "Sinemalar çok pahalı, hem hepsi hayal mahsulü olmayacak şeyler, adam uçuyormuş da, kurşun öldürmüyormuş da, "insan üstü insanmış" da hiç bu çağda böyle şeylere inanılır mı, vallahi azizim bunlara para vermek haram" denilir değil mi? Ama bunlar bizim tarihimizde var!
İşte bunlara verdiğimiz paranın onda birini gerçek aleme ayırsak bakın neler olacak: Dün bir telefon geldi...
Türkiye'de okuyan kardeş Türk Cumhuriyetlerinden bir öğrencimiz, kendisiyle yeterince ilgilenilmediği ve iyi beslenemediği için gıdasızlıktan zafiyet geçirip hastaneye kaldırılmış.
Buyrun buradan yakın (?)
Elin Avrupasına, Amerikasına milyarlarca dolar tutarında dövizi her yıl "hibe" olarak gönderen bu yüce devlet ve onun ana unsuru ve sahibi bu asil millet, kendi soydaşı ve gerçek stratejik ortağı kardeş bir ülkenin kendisine emanet edilen genç bir öğrencisine ancak bu kadar sahip çıkıyor... Geleceğin dünyasını kuracak bu insanlara, gönüllü müttefiğimiz bu "mert ve onurlu" insanlara ancak bu kadar sahip çıkabiliyoruz. Hayali bir filim için milyonları göz kırpmadan harcayan bu millet, kendisine batıdaki akrabası olarak güvenip gelmiş hayatının baharında bir gence ancak bu kadar misafirperverlik gösteriyor...
Batılı tursitlerin keyfi için ülkenin en güzel yerlerini peşkeş çeken bizler, 3 kuruşa beş takla atıp "Geleneksel Türk Misafirperverliğinin" en uç örneklerini sergilerken şerefimizi, milli onurumuzu, haysiyetimizi "Belly dance" ile "belli" ederken, orada bir genç zafiyet geçiriyor.
Ama tabii, Batılı değil o! Çekik gözlü, Asyalı bir akrabamız nasıl olsa değil mi? Bizde onlardan çoook var. Tam üç yüz milyon adet!
Ondan sonra meydanlarda "Vatan, millet, Sakarya" nutukları... Gelsin oylar! Kıvrılsın köşeler, Nasıl olsa herkes bir yeri parsellemiş. Kimi İslâmı tekeline almış, kimi Türk milliyetçiliğini. Kimi sosyal adalet demiş, kimi merkez sağ. Kimi komünizm, kimi kapitalist liberalizm!
Ey bu ülkenin gerçek sahipleri! Uğruna can verdiğiniz nesli görün... Size lâyık olamadık özür dileriz...
İnanın içimizden geçenlerin yanında kağıda dökülenler hiç birşey değil. Ama dedim ya, lâyık olamadık!
Şu an yazının bundan sonrasını siz değerli okurlarımın anlayış ve insafına terk ediyorum. Emin olun her yıl bu konuda defalarca yazı yazmaktan ben utandım. Diyorum ya, atalarımıza lâyık olamadık, Allah sonumuzu hayr etsin...