Bunlar değil miydi “şeffaf yönetim”den söz eden ?.. “Sayısal üstünlüğe bakmaksızın, uzlaşmacı bir yönetim biçimi sergilemek”ten dem vuran, bunlar değil miydi ?..
Ya “Gerginliklerin tarafı olmayacağız” diyenler kimdi ?..
Yalan !.. Yalan !.. Yalan !..
Yalanla yönetiliyoruz.
Hükümet, “köken”inden gelen dürtülerle, durmadan bir şeyler(!) yapmaya yelteniyor... Bu iş “o denli kolay” olmayacağı için önce bir “yoklama” çekiyor; tepkileri görünce geri adım atıyor... Geldikleri günden beri bu böyle oluyor !
“Yersen” yöntemiyle ülke yönetilemez !
Ayrıca, Atatürk’ün Türkiyesi bunları yemez !
Beş yıl “siyaset yasağı” yemiş bir liderin yetiştirdiği “mürit”lerden başka bir şey beklenemeyeceği zaten biliniyordu ! Ne var ki, iyi niyetli Türk halkı “Biz değiştik” sözüne inanmıştı ya da inanmak istemişti...
Gelgelelim değişen bir şey yoktu !
“Değişmek” koca bir “yalan”dı !..
“Yönetim becerisi”ne gelince:
Etkili-yetkili kim varsa, ekranlara taşınıp “nema”ların Nisan ayında ödeneceğini söylemiş; “söz”ler verilmişti... Ödemelerin Nisan ayında yapılacağı “yalan”ı bir yana; Mayıs ayındaki de, doğru-dürüst bir “ödeme” olamadı ! Eksiklikler, yanlışlıklar, “mevzuat hazretleri”nden kaynaklanan yığınla aksaklık ve “refah” vaadiyle gelen bir hükümet tarafından bir kez daha “mağdur” edilen, “kuyruk”lara mahkûm edilen; “mutsuz”laştırılan vatandaş...
“İktidar” olmakla “muktedir” olmak arasındaki ayrım, bir konuda daha göstermişti kendini...
* * *
Recai Kutan, basının “Emanetçi misiniz ?” sorusunu yıllarca “Hayır !” diye yanıtlamıştı... Geçtiğimiz haftalarda Kutan’ın “emanetçi”liği, alnına kondurulan bir buseyle “taltif” edildi...
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”
“Yalancının evi yanmış kimse inanmamış.”
Bunlar, Atasözleri Sözlüğü’ndeki, atalarımızın “yalan”a değgin saptamalarından yalnızca ikisi.
Güzel dinimizi “referans” alan birilerinin yalanlarına yönelik yazımızı, Bakara Suresi’nin 10. ve 11. Bab’ıyla noktalayalım:
Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür....
Onlara, “Yeryüzünde bozgun çıkarmayın” dendiğinde, “Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz” demişlerdir.