Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Göğe Merdiven

 
Aybars Fırat

Türk'ün Özünü Araştırmak


İnsanoğlunun uygarlık yolunda ulaştığı en büyük birlik, kuruluş "Millet" tir. Kur'an-ı Kerim'de insanların birbirlerini tanımaları için milletler halinde yaratıldığı bildirilmektedir. Tanımanın mümkün olması için milletlerde birtakım temel ayırıcı özelliklerin bulunması gerekir. Her milletin kendine has özellikleri vardır. Milletimizin de bir çok özelliğinin olduğunu, olması gerektiğini üstünkörü de olsa biliyoruz. Türk Milleti, bilinen en eski milletlerden biridir.

Birincisidir diyemiyoruz, çünkü bu konuda yeterince araştırma yapılmamıştır. Bildiğimiz bir şey var; Türk Milleti, tarihi başta olmak üzere, bir çok alanda kendisini pek az tanımaktadır. Milletimizi dosta düşmana tanıtması gereken aydınlarımız da, bu konuda üzerlerine düşeni yapamamıştır. Biz, milletimizin muhteşem macerasını, insanlığa kazandırdığı değerleri, uygarlığa katkılarını, diğer milletlere göre durumunu ne yazık ki yeterince aydınlatamadık. Bizi biz yapan özellikleri işleyip yeni nesillere aktaramadık. Milletimizin, tarih boyunca kazandığı, bildiğimizi sandığımız, genellikle bilmediğimiz, üstün vasıfları, özellikleri üzerinde ne kadar durulsa azdır. Türk Milletini uygar bir millet yapan asli özellikler üzerinde duran, olumusuz yönlerimizi de görebileceğimiz yerli ve yabancı bir çok kaynak var. Ancak, sahip olduğumuz özellikleri, vasıfları, özü, ruhu, asli değerleri, adına ne derseniz deyiniz, geleceğe sağlıklı bir şekilde taşımakta zorluk çekiyoruz. Çünkü, en önemli taşıyıcı olan geleneksel eğitim kurumlarımız yok olmak üzere. Eğitim kurumlarımız, çocuklarımıza milli kimliğimizi kazandırmakla ilgilenmiyor. Yeni nesil, okuma alışkanlığını kaybetmek üzere. Kaynaklar olsa da, müşterisi yok. Mesele bununla da sınırlı değil. Türk Ailesi yıpratıldı. Aileler çocuklarla daha az ilgilenebiliyor. Çevreyle, eski kuşakla olan ilişkiler ise kopma noktasında... Üstelik, gençlik üzerinde çok büyük etkisi olan basın, radyo ve televizyonlar, bazen gafletle, bazen de hıyanetle bu konulara ilgi göstermiyor. Tam tersine, milletimizi küçük, zayıf, acz içinde, ahlâksız, namussuz, arsız, uğursuz, hırsız ve nihayet barbar gösterebilmek için yabancı ortak ve meslektaşlarıyla yarışıyor. Buna karşılık müsbet çalışmalar yok değil; Bilgi çağında, milletimizin özelliklerini bilgisayar ortamına aktarma çabası var, ki ne kadar takdir edilse azdır. Ancak, asli özelliklerin kazanılmasıyla ayakta kalabilecek milli kimliğimizi bozan çalışmaların yanında, bu gibi çalışmalar cılız kalıyor. Bu çalışmaların çok güçlü olabilmesi için, Türk Milletini sevenlerin, Türk Milletinin özünü, vasıflarını araştırma, öğrenme ve aktarma konusunu ciddiyetle ele almaları gerekiyor. Şöyle bir düşünelim; Türk Milletini diğer milletlerden ayıran, yahut da geçmişti bize büyük devletler kurduran özellikler nelerdir? Hemen aklımıza geliveren "konukseverlik", "kahramanlık", "cesaret", "pratik zeka", "şartlara uyum kaabiliyeti" .. gibi cevapları bilmenin bizim için yeterli olduğunu söyleyebilir miyiz? Bizim bunları bilmemiz, bilmediğimiz özelliklerimizin de olabileceği gerçeğini değiştirmiyor. İyice yok olmadan, bunları araştırmamız, öğrenmemiz gerektiğini unutturmuyor. Her Türk'ün, az çok, asli özelliklerimizi, örnekleriyle gösterebilecek, anlatabilecek bir seviyede olması gerekmez mi? Bu başıbozukluk neden? Hem sadece bizim bu vasıfları bilmemiz yeter mi? Bildiklerimizi gelecek nesillere nasıl aktaracağız? Bu alanda, süzülmüş bilgi kaynaklarının, çocukların ve her yaştaki insanımızın sindirebileceği şekillerde hazırlanması ve bilim adamlarının, uzmanların, yöneticilerin, tüccarların dikkatine sunulması öncelikli şart. Mesela, bunların bilgisayar ortamına aktarılması, dramalarda, dizilerde, belgesellerde, çizgi filmlerde, oyuncaklarda, giyim kuşamda, süslemede, sanatta, müzikte, edebiyatta, mimaride, şehircilikte...akla gelen, gelmeyen her alanda kullanılması gerekiyor. Böylece çocuklarımızın beyninde bir Türk görüntüsü oluşacaktır. Bu görüntüyü hiç bir güç bozamıyacağı için çok güçlü bir millet olmamız mümkündür. Yabancıların gözünde de Türk'le ilgili ön yargılar silinip özentiler başlatılabilir. Bir zamanlar dünyayı saran Türk Modası işte bu görüntünün, kimliğin bilinmesi ve yaşatılması ile oluşmuştur. Türk Milletinin özünü bilmek, olumlu ve olumsuz yönlerimizi keşfetmek bize başka ne kazandırır? Şunu söylemek mümkün: Milletimiz, üstün vasıflarını, etraflıca yeniden kavradığında, hem insanımız ve milletimiz, hem de devletimiz güçlenir. Yeraltı, yer üstü, yastıkaltı zenginliklerimizden çok daha büyük bir hazinenin kapısı açılır. Bize barbar gözüyle bakanların, dünyaya barbarlıklarını nasıl medeniyet diye yutturduklarını görürüz. (ABD Iraktaki müze ve kütüphaneleri yağmalattırarak dünyanın en barbar ülkesi olduğunu gösterdi. Yanındaki İngiltere ve arkasındaki İsrail, yeni çıfıtlıklar içinde. ABD İsrail'in Irak'ın tarihini tahrif ederek, kendine yeniden tarih oluşturma emeline kurban gitti ve Irak'ı bir haydutlar ülkesine çevirdi.) Türk Milletinin asli vasıflarını bilirsek, üzerimizde oynanan oyunları farkeder ve en önemlisi bunları bozabilecek kudrete sahip oluruz. Milletimizin sahip olduğu cihan devletinin, çeşitli milletleri insanca birarada yaşatan kurumları ve ahlakına, Dünyanın ne kadar çok ihtiyacı olduğunu anlar ve bu yolda çalışırız. Hayal değil, yeniden cihan devleti olabiliriz. Sadece milletimizin gerçek gücünü öğrenmekle başarabileceğimiz işleri saymakla bitiremeyiz. En azından, kaybetmekte olduğumuz milli kimliğimizin ne olduğunu kavramış oluruz. Kimlik aşınmasını önlemenin birinci şartı, aşınmanın nerede olduğunu bilmekten geçer. Bizi biz yapan özelliklerin keşif yolculuğu, bize olağanüstü zengin ufuklar açacaktır. Böylece şimdi ne yapmamız gerektiği sorusuna kolayca cevap bulabiliriz diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz? Not: Bu konuda, eleştirisi, kaynak, belge, bilgi, çalışması olan okuyucularımdan bana yazmalarını rica ediyorum.


aybarsfirat@yahoo.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002