Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Kalitesizliğe Tutkunluk


Toplumun her kesiminde hayatın her alanıyla ilgili şikayetlerden geçilmiyor. Herkes her şeyden şikayet ederken, şikayet edilen konu alışılan bir tutum olarak karşımıza çıkıyor. Kimse şikayet ettiği konuda elini taşın altına sokmak istemiyor. Söz var, eylem yok. Düşük verimlilik, düşük üretim ve düşük kalite konularındaki şikayetler, o kadar kanıksanmış bir ortam oluşturmuştur ki, kimse tüyünü bile kıpırdatmak istemiyor.

Daha kaliteli, daha verimli ve daha iyi bir yaşam konusunda boş laflar havada uçuşup duruyor. Bu kanıksama, eylemsizliğin temelini oluşturuyor gibi... Düşük bir hayat standardı kader gibi kabul ediliyor. Hayat standardının düşmesine yol açanlar, rahatça yalan söyleyebiliyorlar.
Karayolları, hava ve deniz yollarıyla ulaşım konusunda ulaşım araçlarından yakınmalar alabildiğine çok. Araç sahipleri ikide bir yapılan zamlardan şikayetçi. Çözümler etkili değil. Etkili olamayan yetkililer yetkili olup ehil olmayanlar, sorumluluğu çok yetkisiz bürokratlar, yetkisi çok sorumsuz yöneticilerden medet beklemek çok yaygın... Sahi biz hayat standardımızı ne zaman yükseltecek, refah düzeyimizi nasıl artıracağız? Fakirlik, görgüsüzlük, vurdumduymazlık, utanmazlık nasıl bu kadar bir araya gelip bizi düşük kaliteye bağımlı hale getirebiliyor? Milletimiz bu nitelemelere layık mıdır?..
Ekonomik kurum ve kuruluşlardan sağlık kurum ve kuruluşlarına, eğitim kurum ve kuruluşlardan turizm ve kültür kurum ve kuruluşlarına kadar toplumsal hayatımızın tüm alanlarında düşük kaliteli hizmetler alabildiğine yaygınlaşıyor. İnsan hayatı, sorumsuz olanların eline teslim edilmiş gibi... İnsanlık şerefini rencide edici uygulamalar, marifetmiş gibi müstehzi tutumlarla “düzeltilir” cevabıyla sürüp gidiyor... Kendi milletine saygısız, fakat ceplerine doldurmak isteyen açıkgözler, vurguncu çeteleri oluşturup milleti bıktırmadan bir türlü bıkmıyor. Ekonomiyi küçültenler, büyüttüklerini iddia edebilecek kadar kalite sorununu işaret ediyorlar. Göç veren illerin yöneticileri, suçu millete yükleyecek kadar sağduyudan yoksun gibi...
Doğal çevreyi bozanlar, kirletenler, çirkinleştiren tam tersini ileri sürerek ekonomiye katkı, millete hizmette kusur etmediklerini söylüyor. Üçüncü sınıp sanatkar, birinci sınıf olduğunu söyleyerek milleti kandırmaktan utanmıyor. Malzemeden çalan inşaat müteahhidi bina yıkılınca sorumluluğu başkalarının sırtına yıkmaktan çekinmiyor.
Tozlu dumanlı yollardan giden yolcular, üstü açık kamyonlara binmekten mutlu oluyor. Cadde ve sokaklara tükürenler, kirletenler mi haklı, yoksa cadde ve sokakları o şekilde millete layık görenler mi? Kim daha görgüsüz, daha cahil, daha niteliksiz? Düşük kaliteye tutkunluğumuzun sorumlularını lütfen çok iyi tanıyalım. Onlar bizi düşük kalitede olursak, daha iyi olacağımızı tavsiye edenlerdir. Çünkü milletin refah seviyesinin yükselmesi onları çok rahatsız edecektir. Bize gelişmiş ülkeleri örnek gösterenler, örnek ülke ve devlet olabilmemiz için yanlış reçeteler sunmayı da alışkanlık haline getirmiş gibidir. Yoksa iki yüz senedir bir arpa boyu yol almazdık. Düşünce ithali, düşünce üretimimizi olumsuz etkilediği kadar bozulan düşünceyi tamir edecek yedek parça düşünceler ithal edilmeyip içerde üretildiğinden “hilkat garibesi” diyebileceğimiz bir “toplumsal düşünce binası” oluşmasına da yol açmıştır. Bu hilkat garibesi evin içindekiler de düşük kaliteli malzemelerle iyi kaliteli ürün ortaya çıkacağını zannetmektedirler. Hala düşünce ithalini içerde kültürün çürümesine yol açacağına inanmayan düşünce ithalatçıların sözü geçiyor. Kendi düşünce köklerine su vermeyen bir kültür, ithal düşünce ağacının köklerine gübre ve su vermekten zevk alıyor. Düşünce alanında düşük kaliteli üretim, tam tersine verimli ve yaratıcı kabul ediliyor.
Kısaca milletimizi düşük kalite, düşük üretim, sorunlu düşük nitelik vb. kavramlarla avutmaya kalkanların maskeleri bir gün düşecektir. Uzun süreli, planlı iç ve dış odaklı engellemeleri yapanların kimler olduğu ortaya çıktığında, milletini uyarmayı akıl etmeyenlerde aynı şaşkınlık ve hayrete düşeceklerdir. Türklük düşmanları içerdeki yardakçılarıyla ülkemizde düşük kaliteye tutkunluğun zanlı ve suçlusu olarak yargılanacaklardır. Daha iyiye, güzele, doğruya ulaşma azmiyle bu engeller yıkılacaktır. Bu böyle biline!.. Ucuz etin yahnisini yemeye çalışmayalım...


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002