Şorrento, Vezüv Dağı yakınlarında turistik bir İtalyan kasabasıdır. Yıllar önce, bu şirin beldenin bazı sokaklarında “Saat 13.00-17.00 arasında gürültü yapmayın, mümkünse motorlu araçta kullanmayın!” diye uyarı levhaları görmüştüm. Yalnız gece vakti değil gündüzleri de gürültüyü önlemeyi başarmaları beni etkilemişti.
Bizim mahallede ise karşıdaki bakkala gelen kamyonetlerin mal indirme esnasında motoru durduklarında hiç görmedim, yani duymadım. Hem de bunların çoğu, en gürültülü diesel motoru kullanan bir fabrikanın ürünü.
Bilirsiniz; çime suyu satan kamyonların korna ve klaksonları yetmiyormuş gibi iki üç kişi de ayrıca nara atarlar. Acaba, bu kalabalık yapılmasa iki şişe su eksik mi satılacak?
Ne var ki bu bağırtıları teşvik eden insanlara da rastladım. Bir hanımın “Geldiğinizden haberim olmuyor, azıcık sesleniverin!” dediğine şahit oldum.
Banliyö trenlerinde saygılı satıcılarda var. Kendi yaygaralarını, halkın dinlemek zorunda olmadığını düşünebilen ve ülkenin diğer satıcılarından ayrıcalıklı olmadıklarını ayrılacak kadar izan sahibi olan bu birkaç kişi alçak sesle satış yapıyorlar. Diğer yüzlercesi bütün o yorgun ve çoğu yoksul yolcuların hakkını yiyorlar. İşte bu da kul hakkıdır. Yoksa “Adam para kazanacak ne yapsın?” gibilerinden bir görüşün ince, duyarlı İslam anlayışıyla hiçbir ilgisi yoktur. Birçok konuda olduğu gibi burada da İslam, kendisini yanlış yorumlayan bu toplumdan alacaklardır.
İnsanlar vardır, gürültüyü severler. Tabii bu bir psikiyatri konusudur. Ana caddeler üzerinde hatta şehirlerarası ana damarların kenarında yerleşmeyi tercih ederler. Zorunluluktan bu yola baş vuranlara bir diyeceğimiz olamaz. Ancak bu aşırı hareket ve gürültü hevesi gerçekten normal değildir. Yüksek sesle müzik dinlemek ve çevredekilere zorla dinletmek gibi.
El oğlu bir dakikalık bir iş için bile dursa arabasının motorunu durduruyor. Niçin?
Yakıt harcamanın çeşitli zehirli gazlar çıkardığını bilecek eğitimi aldığı için.
Kısacası çevre kirliliğini önlemek için.
Ama bizde olduğu gibi kimin cebinden harcadığı belirsiz olan kişiler için yakıt israfının lafı mı olur?
Motor gürültüsüne gelince _aman canım sende _ biz öyle şeylerden rahatsız olmayız.
Zehirli gaz mı vız gelir bize vız...
Çevre kirliliği dersen bu konuda bakanlık kurmuştuk ya; yetmez mi?
Şimdi sormak lazım; şu ülkede kaç kişi gürültünün tehlikeli bir çevre kirliliği olduğunu düşünmüştür acaba?
İki yüz metre ilerde, adamın inşaat sahası vardır. Pencerenizin önüne” “hazır beton” kamyonunu getirip geç saatlere kadar çalıştırmakta sakınca görmez. Bu seyyar fabrika ona para kazandırıyor ya, zehir saçsa da ne gam.
Yalnız yasak koymakla istenilen sonuç alınamıyor. Bu işler sevgi, saygı, görgü yani sosyal terbiye işidir. Kaybetmeye başladığımız değerler. İşin önemini kavramamışsınız ki önlem alıp çare bulasınız.
*****
İnsanlık için bir musibet olan bu “gürültü mikrobunun” miktarı “desibel” denen bir ölçü birimiyle belirlenmekte.
Tıp ilmi, gürültünün ruhsal dengeyi bozduğunu, böylece sinir hastalarının artmasına neden olduğunu göstermiştir. Ölü doğumlara yol açtığını, mide bağırsak hastalıklarını artıran en önemli faktör olduğunu ortaya koymuştur.
Bakın son zamanlarda kanserli hastaları gürültüden uzaklaştırıp müzik ile tedavi etmeye, daha doğrusu tedaviye hafif müzikle destek vermeye başladılar. Ecdadımız ruh ve sinir hastalıkları için bu metodu yüzyıllar önce uygulamıştır.
Davranış bozukluklarının baş sebebi gürültüdür.
Kalp hastalarına gürültünün çok zarar verdiği biliniyor.
Gürültü bütün zihin faaliyetlerini engelleyen bir musibettir. Düşünmeyi önler, dikkati dağıtır.
Geçici sağlık yapar, sonunda devamlı sağırlığa götürür. Ayrıca psikolojik sağırlık da yapar; bu daha çok hassas insanlarda görülür. Uykusuzluğun kökeninde de bu mikrop vardır.
Dikkati dağıttığına göre, gürültü çalışma verimini düşürüp iş kazalarına da sebep olur.
Gürültüden rahatsızlık duyan bir insanın sinirleri gergindir. Devamlı stres altındadır. Bu yüzden adrenalin bezleri fazla ifrazat yapar. Tansiyon yükselir, kalp krizine zemin hazırlar.
Ses şiddeti 45 desibelin üzerine çıktığında uyku düzeni bozulur. Mide krampları başlar, bağırsaklar düzgün çalışmaz.
Dolaşım bozukluğunun ve bitkinlik duygusunun sebeplerinden biri gürültüdür.
Şu gürültü konusunu bari kendi izanımızla bir düzene koyabilsek de hiç değilse yine Batı’nın zorlamalarıyla belirli standartlara tabi olup bir çeşit “hizaya getirilme” sıkıntısı yaşamasak.