40.000 insanın birkaç saniye içinde ölmesine sebep olan manzarayı Nagazaki’de gören Bronowski şöyle sormuştu: “Sen sen misin, yoksa başkası mısın güzelim?” Utanç içinde sorulan bu sorunun cevabı elbette ki “medeni” olarak bildiğimiz insanlık alemiydi. Bugün Irak’a ölüm kusan silahlarla saldıranlar kim? Binlerce tonluk bombalarla insanları- çocuk, yaşlı ve hasta demeden -diri diri yakan zihniyet nasıl bir ahlak anlayışını temsil ediyor? Peki ya buna seyirci kalan “çağdaş” dünya!
Tefessüh etmiş bir ahlak anlayışı bu… Televizyonlarda, maç seyreder gibi Irak’ta şehirlerin üzerine yağan bomba sağanaklarını izliyoruz. Medyamız, ne yazık ki bu görevi büyük bir keyifle yerine getiriyor. Adeta bir festival havası içinde. Sanki havai fişek gösterisi sunuluyormuş gibi… Tarih ve kültür mirasımız olan güzelim şehirlerin üzerine düşen bombaların sayısından sözedilirken, adeta maç skoru veren spikerin rahatlığı yaşanıyor sunucularımızda. Oysa o trajedinin asıl kahramanlarından hiçbir haber verilmiyor. Evet şehirler harap olurken ruhumuz duymuyor. Yuvası başına yıkılan insanların sesine kulak veren yok. Dehşete düşüren görüntüleri bir sanal gösteri gibi izliyoruz. Arada bir Amerikan uçağı düşecek olsa, sunucularımız “inşallah pilot ölmemiştir” diye temennide bulunuyor. Ama aynı uçaktan şehirlerin üzerine boşaltılan güçlü bombaların nice yuvaları dağıttığından, kimlerin canını yaktığından söz eden yok.
Her şeyden önce, medya savaşının önüne geçilmeli. Neredeler, medya etiğinden, basın ahlakından dem vuranlar? Evet, ölüm kusan uçakların ve füzelerin hedefi olan insanlar ölüyor. Ama ondan önce, medyanın çifte standardı öldürüyor onları. Medyanın mazlumların sesine kulak tıkayan tavrı ölümden de beter. Medyanın bu ahlaksız tavrı yüzünden, hakperest insanların varlığından bile haberimiz olmuyor. Ve zannediyoruz ki, tüm insanlık zulümden yana. Oysa bu haksız savaşı istemeyenlerin sayısı, savaştan yana olanlardan çok daha fazla. Savaş yanlıları, bir avuç oldukları halde onların sesi daha çok duyuluyor. Cereyan eden olaylar, sürekli onların penceresinden yansıtılıyor. Her türlü ahlaksızlığa ve çürümeye rağmen, dürüst ve cesur insanlar var dünyamızda. Ama onların sesini duyamıyoruz. Çünkü duyurmuyorlar.