Geçen sayımızdaki “Bu kimin savaşı” sorumuzun cevabını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün açıklamasında bulduk; “Bu savaş bizim savaşımız değil”
Bizim olmayan fakat geleceğimizi şekillendirecek bu savaştaki tavrımız net şekilde, bu açıklamada ortaya konmuştur. Türkiye, tarihi deneyimine ve devlet geleneğine yakışır şekilde davranmıştır. Dünya için tehdit oluşturan Amerika’nın yanında olmamış, kendi geleceğini kendisinin tayin edeceğini dost düşman herkese ifade etmiştir.
Genelkurmay Başkanının konuşmasındaki en önemli mesaj bize göre: “Avrasya’da ileriki 10 yıllara uzanan çok önemli politik, ekonomik, sosyal ve askeri gelişmeler olacaktır. Yeniden yapılandırılacak bu coğrafyada, mesele, hangi çağdaş seviyede bir ülke ve hangi ülkeler topluluğu içinde yer alacağımızdır”
Bu mesajda artık Türkiye’nin başka alternatifleri olduğu vurgulanmış, gerektiğinde ABD’ye de AB’ye rest çekebileceği açıkça ortaya konmuştur. ABD’nin ve AB’nin dayatmalarının Türkiye’nin geleceğini karartacağı açık bir şekilde görülmüştür. Genelkurmay başkanının konuşmasında şu bölüm de dikkat çekicidir, “Denizler ötesinde kendilerine tehdit olduğunu söyleyenlerin, aynı tehdidin, hududunun hemen ötesinde olduğunu söyleyen Türkiye’yi inandırıcı bulmamalarını anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmek isterim” Amerika’nın, Irak’ın kuzeyine asla Türkiye’nin girmemesi yolundaki açıklamaları, AB ülkelerinin de yine aynı tarzdaki beyanları gerçekten dikkate değer. Türkiye, Irak’ın kuzeyine girerse AB’ye girişi zorlaşır açıklamaları yapan Avrupa ülkeleri, İngiltere’ye “Irak’ta ne işiniz var” diye niye sormamaktadır. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Kuruluşları, NATO samimi davranmamaktadır. Artık bu uluslararası kuruluşların hiçbir öneminin olmadığını sadece güçlü olanla birlikte olduklarını bütün dünya görmüştür. Irak’ta esir aldıkları askerleri televizyonlarında boy boy gösteren Amerika, kendi askerleri esir düşünce ve bunların da medya önüne çıkarılmaya başladığını görünce Irak’ın Cenevre anlaşmasına aykırı davrandığını belirtmiştir. Bu anlaşmalar hep tek taraflı mı işlemektedir.
ÖLDÜREREK KURTARMAK
Irak’a demokrasi ve özgürlük götüreceklerini savunan Amerika, çiçeklerle karşılanacaklarını sanırken, ülkelerini bütün güçleriyle savunan Iraklı’ları görünce onları öldürerek kurtarmayı (!) tercih etmiştir. Artık, Amerika’nın ve İngiltere’nin o iğrenç yüzünü insanlık alemi bir kere daha görmüştür. Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan bu güce karşı, ittifaklar kurulmalı, Amerika tek güç olmaktan mutlaka çıkarılmalıdır. Yoksa dünya için tehdit bitmemektedir. Bugün Irak, yarın İran, Suriye ve gelecekte de Türkiye hedeftedir. Türkiye bölgede kendi güvenliğini tehlikeye düşürecek bir oldu bittiye asla razı olmayacağını açıklamıştır. Ama bunu uygulamaya da koymalı, Irak’ın kuzeyindeki kontrolü tam manasıyla ele almalıdır. Amerika’nın ve AB’nin ne diyeceği umurumuzda bile olmamalıdır. AB’nin bitmek tükenmek bilmeyen istekleri artık, Türk halkını bıktırmıştır. Türk milleti şahsiyetli politikalar beklemektedir. Avrupa Parlamentosu’nun Hollandalı üyesi Arie Oostlander’in hazırladığı Türkiye raporu bardağı taşırmıştır. Raporda Türkiye’nin rejimi eleştirilirken, MGK’nın feshedilmesi, YÖK ve RTÜK’teki askeri üyelerin çekilmesi, savunma bütçesinin şeffaf hale getirilmesi , YAŞ kararlarına yargı yolu açılması, Kıbrıs sorununun çözülmesi, Ermenistan’a ambargonun kaldırılması, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, seçim sisteminin değiştirilmesi, Asker etkisiyle hazırlanmış 1982 anayasasının tümden feshedilip, yerine yeni anayasa hazırlanması, Türkçe resmi dil olarak kalmak şartıyla Aramaik ve Süryani dillerinin de yaşatılması, öğretilmesi ve kullanımının teşvik edilmesi, Alevi ve bahai haklarının tanınması, Süryani ve Kürt köylerinde, Türk ordu ve polisinin fiili ‘işgalinin’ sona erdirilmesi... daha fazlasını yazmaya sinirlerimiz elvermiyor. Avrupa neredeyse insanların kaç bardak su içeceğine bile karar verecek neredeyse. Allah aşkına artık biri çıkıp da şu ahlaksız Avrupalı’ya haddini bildirsin.
Bu açıklamalarda gösteriyor ki, Türkiye rotasını yeniden çizmeli ve bu rotada dayatmalara ve baskılara asla yer olmamalıdır. Tabi ki, stratejik ortak palavralarına da. Türkiye milli menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmalı, yapacaktır da.
Not: Gazetemizin birinci yılı sebebiyle, bizzat gelerek, çiçek göndererek, elektronik posta, telgraf ve mektup göndererek ve telefonla arayarak yanımızda olduklarını gösteren bütün okurlarımıza teşekkürlerimizi bir borç biliriz.