Sevdiğimize gülüm deriz. Arslan gibi delikanlılarımızı gül gibi kızlarımızla everir, gül gibi geçinmelerini dileriz. Yağını eller sürünse bile bülbülün güle olan sevgisi eksilmek nedir bilmez. Nice şarkımız, şiirimiz, türkümüz burcu burcu gül kokar. Yeri gelir gülü gül ile tartar, yeri gelir mendilimizi gül dalında kuruturuz. Gül mevsimi deriz,gül devri deriz. Gül kokusunu Peygamber teri biliriz. Bazı yanaklarda güller açar. Bunlarla da yetinmez gül ile başlayan-biten yüzlerce kadın-kız adı yaparız. Gün gelir gül, Baba olur, gün gelir gül, Ana olur. Fatih'in gül koklayan minyatürünü görmeyenimiz yoktur. Babur Şah gibi bir hükümdarımızın gül sevgisi kızlarının adından fışkırır: Gülrenk, Gülçehre, Gülbeden.
Türkçe Bitki Adları Sözlüğü'yle tanıdığımız Prof. Dr. Turhan BAYTOP, bu yol, güllerden oluşan bir güldeste sunuyor: Türkiye'de Eski Bahçe Gülleri. "Eski Gül Çeşitleri", "Bir Gül Efsanesi (Gülcü Baba)", "Gül Yetiştiricileri", "Çiçek Ressamları", "Türkçe Gül Adları", "Gül Bahçeleri", bu gül gibi eserden bazı bölüm başlıkları. Baytop şöyle konuşuyor: Türkiye'de eskiden 25 kadar bahçe gülü yetiştiriliyordu. Bu çeşitler, çiçeklerin renkleri ve kokuları nedeniyle, Türk halkının beğenisini kazanmış ve bahçelerde yetiştirilen süs bitkilerinin temelini oluşturmuştur. Sultan 2. Mahmut döneminde (1808-1839 yılları arası) uygulanan reformların etkisiyle eski bahçe gülleri sökülerek, yerlerine Avrupa ülkelerinden getirilen yeni çeşitler (modern güller) dikilmiştir. Yüzlerce yıllık bir uğraş sonucu elde edilmiş olan eski çeşitlerin tamamen unutulup yok olmalarını önlemek amacıyla, İstanbul ve bazı Anadolu şehirlerinde (Bursa, Elazığ, Gaziantep ve Van) halen de yetiştirilen eski çeşitlerden örnekler alınarak bahçemizde (İstanbul, Maltepe) yetiştirilmiş ve oluşturulan koleksiyona dayanılarak bu kitap hazırlanmıştır. Amacımız eski bahçe güllerini meraklılara tanıtmak, sevdirmek, tekrar yetiştirilmelerini sağlamak ve bu şekilde de tamamen yok olmalarını önlemektir."
Kitaplığımıza böylesine gül gibi güzel bir eser kazandıran Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığı'nı kutluluyor, Prof Turhan Baytop'u da rahmetlerle anıyoruz.
Lisan öyle vatandır ki, bozulursa artık ne devlet kalır, ne millet
Ömer Seyfettin
Maniler
Mektup geldi Mardinden
Koştum yarin ardından
Anlayanı görmedik
Bu milletin derdinden
“kaşların karasına
gün doğmuş arasına”
Unakıtan ne yapar
Kesenin yarasına
Bahçeye giren olsa
Çiçeği deren olsa
Şaşkın giden ördeğe
Bir akıl veren olsa
Sekiz milyon kaşarım
Böyle nasıl yaşarım
“kapı gibi duruyor”
“Yakış” yakışıklı yaşarım