Bu ay yaşanmış tarihi bir fıkra ile yazımız başlayalım.
“Abdülâziz’in Muzıka-i Hümâyun paşalarından İbrahim Paşa bir gün namazda Ettahiyyatü’yü okurken ilk kelimeden sonrasını unutur; aşağısını bir türlü getiremez. Namazdan sonra zihnini yorar, kabil değil hatırlayamaz. Kışla hizmetçisi Abdurrahman’ı çağırır...
-Senin hiç namaz kıldığını görmüyorum.
-Bir vakit kaçırmam kılarım efendim.
-İsbat için Ettahiyyatü yü oku!
Zavallı Abdürrahman beklemediği bu talep karşısında şaşırır, duayı unutur, başlar bitiremez, tekrar eder, bir türlü içinden çıkamaz. Paşa kükrer.
-Anlaşıldı! İkimizde bilmiyoruz! Git, mülâzım Hafız Nuri Efendi’yi çağır da ikimize de öğretsin!”
Büyüklerimiz teşbihte hata olmazmış derler. Şimdi bizim elimizde de Ettahiyyatü bilmeyen bir başkan bir de başbakan var! Bunlara kim öğretecek? Öyle ya himaye ile yetişmiş bu zevata gün geldi iç himayesi bitince kendine dışarıdan güç aradı. Burada kastım olan iç himaye N. Erbakan’dır. Zamanında onları o kadar korudu ve kolladı ki; 2 ayakları ile yere basmayı beceremez oldular, zaman içinde bildiklerini de unuttular. Samimi olalım! Kim olsa ben dahil, siz dahil böyleleri elimize düşse kullanırız. Hele ki iş devlet yönetimi ise dış devletler kullanır. Yabancı devlet başkanlarının yapılan karşılıklı ziyaretler sonucu; “Erdoğan ve ekibi ordu ve devlet bürokrasisi ile girdiği mücadeleden zaferle çıkmalıdır” açıklamalarını kendilerine Ettahiyyatü öğreticisi kabul edince; aziz vatanın limanları, havaalanları, karayolları, stratejik şehirleri TBMM’den izin tezkeresi geçmeden işgâl edildi. Milletin vekili bile bu bölgelere giremez oldu. ‘Yasak!’ ünlemi ile göğsüne yabancı askerin namlusu dayandı.
5000 yıllık devlet geleneğini yıkmaya, 80 yıllık Cumhuriyet’in temel taşlarını yerinden oynatmaya başladılar. Atatürk’ün “Sakın bir gün sınırlarınızda bir kürt devletinin kurulmasına izin vermeyin” vasiyetini çiğnediler. 2 tane başıbozuk kürt aşiretinin yabancı devletler himayesinde Kuzey Irak’ta devlet kurma çalışmalarına göz yumdular. Ve hatta onların şanlı ordumuza meydan okumasını duymazlıktan geldiler.
S. Demirel’in 1991 den sonra çok sık kullandığı bir cümlesi vardır. Daha sonraları bunu Bülent Ecevit’te, Devlet Bahçeli’de kullandılar. “Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Kendi meselelerini kendisi halleder.” 4 ay oldu bunlar iktidara geleli.. Ama 4 ay içinde Türkiye Cumhuriyetini hem kamuoyuna hem de dış dünyaya meselelerini halledemeyen, beceriksiz, aciz, başkaları tarafından yönetilebilir olarak tanıtmayı becerdiler. “Biz kişi ve parti olarak nasıl himaye görüyorsak Türkiye Cumhuriyeti de himaye ile yönetilebilir’’ dediler. Evet aklınıza gelen doğru! Manda Yönetimi!
Yanılıyorsunuz Beyler!
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün Cumhuriyet’i size rağmen dimdik ayakta.
2. Kuvay-i Milliye Hareketi de kapınızda!
Bu hareket önce size, sonra himayeciniz devletlere karşı olacak. Sizin işiniz çabuk biter de; 4 ay da bozduklarınızı ne kadar da düzeltiriz orası Allah Kerim!