Ortadoğu da bitmeyen tükenmeyen savaş. 1980-88 yılları arasında İran-Irak savaşı, 1991 körfez savaşı, 2002 Afganistan da Taliban ın tasfiyesi ve şimdi kuvvetle muhtemel Irak a yönelik savaş.
Ortadoğu nun bu gün mevcut haritası, 1. Dünya savaşı sonrasında o dönemin iki büyük gücü olan İngiltere ve Fransa tarafından çizilmiştir. Bu sınırlar son derece yapay olup, sanki cetvelle çizilmiş gibidir. Birinci dünya savaşına kadar tarihte Irak diye bir millet ve devlet hiç var olmamış, İngiltere nin şark politikası, savaş sonrası Irak ın kurulması sonucunu getirmiştir. Bu statü ikinci dünya savaşına kadar sürmüş, savaştan ABD nin galip çıkması neticesi uluslar arası dengeler değişmiş, ABD nin etkinliği artmıştır.
Ortadoğu daki kara altın, tarih içinde bütün emperyalist güçlerin iştahını kabartmış, bu güçler petrolden daha fazla pay alabilmek için ortadoğu da her türlü provakasyonu ve oyunu oynamışlardır, bu gün de oynamaktadırlar. Orta ve uzun vadeli hayalleri ve planları, kara altına sahip Irak ın kuzeyi ile beyaz altına(su) sahip Türkiye nin güneyini birleştirip, bu bölgede, kaynaklarını sömürebilecekleri ve bölgenin kortrolü için üst olarak kullanabilecekleri “yapay” bir devlet kurmaktır. Hayallerini kurdukları bu devletin psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve akademik temellerini enstitülerinde planlayıp, değişik kamuflajlar içinde uygulamakla meşguldürler. Bu kamuflajlardan birini 91 körfez savaşında gördük. Direkt hedef Irak idi, ancak endirekt hedeflerden birininde Türkiye olduğu görüldü. Zira Türkiye ye bu savaştan 100 milyar dolar ekonomik darbe vuruldu.
Bu nedenle başta Türkiye olmak üzere bütün bölge ülkeleri son derece uyanık olmak zorundalar. Zira, Irak ın üniter yapısının bozulması, orta ve uzun vadede Türkiye, İran ve Suriye nin toprak bütünlüğü açısından da fevkalade sakıncalar doğurabilecektir. Bu durumda bölge ülkelerinin birbirini anlama, birbirine her zamankinden daha fazla yaklaşma ve yakınlaşma ihtiyacı vardır.
Fransa ve Almanya yetkilileri “savaşın durdurulması için her tedbire başvuracaklarını” açıkladılar. 23 ocak günü Çırağan Sarayında altı bölge devletinin dışişleri bakanlarının katıldığı zirveden “barış” çıktı. Misilleme yaparcasına aynı gün ABD ve İngiltere dışişleri bakanları ortak basın toplantısı düzenlediler.
Görünen o ki, ABD-İngiltere ittifakı, BM Güvenlik Konseyi kararına veya bir Nato kararına dahi ihtiyaç duymadan Irak ı vurmaya kararlı gözüküyorlar. Böyle bir savaşı ise aynı anda hem kuzeyden hem de güneyden başlatmayı düşündükleri görülüyor. Kuzeyi baypas edip güneyden tek yönlü saldırının, kime, hangi zorlukları, riskleri ve
komplikasyonları beraberinde getireceğini, savaş stratejistleri sanırım uzun uzun düşünmüşlerdir.
Burada Türkiye “sıkı denge politikası” ile, uluslar arası hukuk çerçevesinde, değişik seçeneklerden hangisinin ulusuna en az zarar ve en fazla faydayı temin ettiğinin hesaplarını çok iyi yapmak zorundadır. Ahbap-çavuş ilişkisiyle uluslar arası siyasetin yürümediğini, bu ulus yakın ve uzak geçmişindeki tecrübelerinden de biliyor zaten. Kıldan ince kılıçtan keskin bir yol. Yüce Türk Ulusuna kolay gelsin.