Dürüstlük, “günümüz dünyasına ayak uyduramama hastalığı” olup, hastaya ve yakın çevresine yaşamı zindan eder. Ülkemizdeki “dürüst” sayısının -toplumsal sağaltım sonucu- giderek azalmasına karşın; gene de zaman zaman akut ve kronik dürüstler görülmekte; düzenin çarkına çomak sokma eğilimindeki bu dürüstler, birilerinin sinirini bozmaktadır...
Makbuz kesmekte direten trafik polisinde, hediyeyi(!) elinin tersiyle iten devlet memurunda ve bürokratta, yazılarını “sahibinin sesi”ne göre yazmayan gazetecide ve hemen hemen her kesimden birilerinde görülen dürüstlük hastalığı, nice nice savcı ve hakimimizin, çocuğunu Sarıkamış'ta okutmak zorunda kalmasına yol açmıştır...
Dürüstlük hastalığı bulaşıcı değilse de, yerleşik düzene aykırılık bağlamında hoş olmayan sonuçlar doğurduğundan; üzerine ısrarla gidilmesi gereken bir “illet”tir ! Dürüstlük hastalığının kökünü kazımak gerekir ki, kimi devlet büyüğümüzün buyurduğu doğrultuda “işini bilen memur”lar yaratılabilsin.
“Atasözleri Sözlüğü(Ömer Asım Aksoy, TDK 1984)”, bu hastalıkla başa çıkmak isteyenler için “en güvenilir kaynak”tır:
“Bal tutan parmağını yalar / Devlet malı deniz, yemeyen domuz / Açık ağız aç kalmaz / Böyle gelmiş, böyle gider / Aç ayı oynamaz / Selam para kelam para / Fazla mal göz çıkarmaz / Karda gezip izini belli etme / Acıkmış, kudurmuştan beterdir / Doğruluk minarede kalmış, onun da içi eğri / Gemisini kurtaran kaptan / Zaman sana uymazsa sen zamana uy / İş bilenin, kılıç kuşananın / Aç gezmektense tok ölmek evladır / Ar dünyası değil, kâr dünyası / İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü / Akara-kokara bakma, çuvala girene bak...”
Dürüstlük hastalığı kendini şöyle açığa vurur: Kişi, son yıllarda iyiden iyiye benimsenmiş kişisel ve toplumsal davranışlarla benzeşmeyen davranışlar sergiler... Çıkarını düşünmek varken, yasalara saygılı davranır... Kazancıyla yetinmek gibi çağdışı ilkeler benimser... Bu hastalar, görüldüğü yerde yakalanarak tam teşekküllü bir hastaneye yatırılmalı; uzunca bir “tedavi” sürecinde, antisosyal sendromlar ayıklanarak, herkes gibi onun da “çağ atlayan Türkiye”den payını alması sağlanmalıdır...
Beyaz peynire un, kırmızı bibere kiremit tozu, zeytinyağına makine yağı, sucuğa eşek eti, lahmacuna kedi eti katanlar; gıda sanayiindeki, dürüstlük hastalığını çoktan atlatmış sağlıklı kişilerdir. Karşı taraf daha fazla para verdiği için davanın tam ortasında saf değiştiren avukat, baronun sağlıklı kesimini simgeler. Organ satışı yapan doktorun, dürüstlük hastalığının canına ot tıkadığını söylemeye gerek bile yok
Bugün “Bizim Yokuş”ta bile, dürüstlük hastalığının hakkından gelmiş nice yazarlar vardır.