Ufuklarında güneşin batmadığı büyük imparatorlukların mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti devleti asırlardan beri çok merkezli, çok yönlü dış ve iç saldırılara maruz kalmaktadır. Bu saldırılar Türkiye’nin coğrafyası itibarıyla taşıdığı önemden, jeopolitik ve jeo- stratejik özelliklerinden kaynaklanır. Türkiye’nin bu özellikleri ile batı dünyasında yer alması komşularımızın kendi emellerini gerçekleştirmesine engel teşkil etmektedir.
Böylesine jeo-politik ve jeo-stratejik özellikleri olan coğrafya parçası üzerinde güçlü kalkınan büyük bir Türkiye yerine zayıf ve istikrarsız bir ülke görüntüsü, çökmemizi ve dağılmamızı isteyen büyüklü, küçüklü devletlerin hedefi olmuştur. Bu sebeple Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gücü kendisini hissettirmeye başladığı anda, Türkiye’ye yönelen yıkıcı ve bölücü güçlere yeşil ışık yakılarak destek verilmekte durum vahamet arz edince de Türkiye’nin kaybedilmemesi için lüzumlu olan suni dostluk gösterilerinde bulunulmaktadır. Bunu da bugün Avrupa Birliğinin güçlü devletleri Fransa, İngiltere ve Almanya ile dünyanın tek lideri olan ABD yapmaktadır. Bu durumu uzun yıllar Doğu ve Güneydoğu da istihbarat subaylığı yapan ve PKK uzmanı olarak bilinen Binbaşı Cem ERSEVER faili meçhul bir cinayete kurban gitmeden kısa bir süre önce şöyle açıklıyordu. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın çıkarları Ortadoğu da çakışmaktadır. Ortak emperyalist politikalar dünyanın her yerinde olduğu gibi orta doğuda da ABD tarafından planlanır. Askeri operasyonları Amerika icra eder. İstihbarat çalışmaları İngiltere kültürel faaliyetleri, Fransa yürütür. Amaca ulaşmak için çeşitli dolapların çevrilmesi ve ortalığın karışması gerekir. Bunu tezgahlayanda Almanya’dır.
Şimdi üç kıtada at koşturmuş dünya imparatorluğu kurmuş jeo-politik ve jeo-stratejik bakımdan önemli bir yeri olan Türkiye Cumhuriyeti devletini Avrupa Birliğine alırlar mı? Almayacaklarını kendi ağızlarımızdan dinleyelim.
“ Avrupa da bütün devletler birbirine bağlıdır. Avrupa birden çok vilayetten oluşan tek bir devlettir.”
Montesquieu 18. Yüzyıl
“Aslında Avrupa birliğinin Türkiye’yi üyeliğe kabul etme yolunda hiçbir zaman niyeti olmadı. Türklere ileride bir gün AB’nin parçası olacakları yolunda 30 yıldır söz vererek hiç dürüst davranışta bulunmadığımızı düşünüyorum. Ankara ile ilişkilerde çıkarlarımız ve zarar gelmemesi için gerçeği gizledik. Artık dürüst olmalıyız. Bu durumda en iyi seçenek Türkiye ile tam üyelik dışında çok yakın ilişkiler kurmaktır.”
Tom Spencer 1999
(AB dış ilişkiler komitesi başkanı)
Böyle diyor, Avrupalı yetkililer bizde ısrarlı. Bütün devlet yöneticilerimizle sivil toplum örgütlerimizle,medyamızla AB’ ye gireceğiz diye tutturmuşuz, kanunlarımızı değiştiriyoruz,egemenlik haklarımızdan vazgeçiyoruz, Kıbrıs’ı peşkeş çekiyoruz . neredeyse bizi AB’ye alında Türkiye’yi de siz yönetin demeye getiriyoruz.
Avrupa birliğine bizim kesinlikle alınmayacağımızı matematik hesapla ispatlamak istiyorum.
Avrupa birliğinin şuan da 15 üyesi vardır. 2004 yılında 10 üye daha kabul edilecek (bu devletlerin ikisi hariç 8 üye eski demir perde ülkeleridir.) 2007 yılında yine eski demir perde ülkesi iki ülke daha kabul edilecek toplam 27 ülke tamamlanmış olacaktır. Avrupa birliği yaptığı açıklamada üye devlet sayısını 27 de donduracaklarını dünya kamu oyuna beyan etmişlerdir. Türkiye bu durumda Avrupa birliğinin neresine girecek? 2005 yılında görüşme yapılırsa en erken 2015 yılında üyelik sözü verilecek 2015 yılına gelindiğinde de Avrupa birliği büyük bir ihtimalle dağılmış olacak .
Netice olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti AB’nin baskıları sonucu kanunlarını değiştirmemeli Türk insanı buna layıksa Türk insanının hayat düzeyini yükseltecek ise bu kanunları kendi insanımız için çıkarmalıyız yoksa AB istedi diye kanun çıkarmak Türk insanının onuru ile bağdaşmaz, çünkü Avrupa birliği aynı dayatmayı diğer ülkelere yapmamaktadır. İnsan hakları ve demokrasi demir perde ülkelerinde bizden daha fazlamıdır ki onlara böyle bir dayatma yapılmadan üyeliğe kabul edilmektedirler. Takdir yüce Türk milletinindir.