Ulaştırma Bakanı ile tanışmak, ona hayallerimi anlatmak istiyorum. Benim mütevazı hayallerimde Mars’a veya Ay’a gitmek yok. Zaten yollayan olsa da gitmem ki. Korkarım öyle yolculuklardan. Çok basit; ilkokulda iken tabiat bilgisi kitaplarında ki doğa resimlerinin içinden geçen trene binmek yıllardır hayalim oldu.
Hep dinlemişimimdir eş dosttan, mecbur kalıp trene bindiklerinde battaniyelerle, tencere, tavalarla bir gün süren hazırlıktan sonra yola çıkışı. Trenin gidip, gidip de birden yavaş, yavaş geri gitmesini veya bir istasyonda gereksiz yere 3 saat beklemesini, lokomotiflere dolan duman ve kömür isini, menzile hep en az yarım gün geç varılmasını dinledim. Benim tren yolculuklarımda bunların hiçbiri olmamalı. Benim hayallerimde 52 yıldır çürümeye terkedilmiş, el sürülmemiş raylı sistem yeniden hayata gözlerini açmalı.
İster adı otoban, isterse karayolu olsun fark etmez, benim için sadece Azrail’in tırpanı olan yollarda artık seyahat etmek yerine ülkemin en ücra köşesine kadar trenle seyahat etmek istiyorum. Ormanların kenarından, dağların içinden, deniz kıyılarından geçerek, sık tarifeli trenlerle oradan oraya gitmek istiyorum.
Haydarpaşa’dan Japon malı pırıl, pırıl ağız mızıkaları gibi ışıltılı kırmızı bir trene binmeliyim. Vagonların yerleri parke, koltukları deri döşemeli olsun. Hakiki deri değil, suni deri tercihimdir. Koltuklar öyle asker gibi sıralanmasın, karşılıklı konmalı, aralarında da beyaz kolalı örtüleri olan masaları olmalı. Koltukların rengi ile perdelerin rengi aynı, yerdeki halıya da uyum sağlamalı. Meselâ bu vagonun adı beyaz salon olsun. Öbürü kırmızı, bir diğeri yeşil veya mavi olsun. Ben bilet alırken tercihimi salon rengine göre kullanmalıyım. Trene binerken yazsa keten, kışsa yünlü tayyör giymeliyim. Öyle ya ne is olacak ne de duman. Papyon kravatlı garsonlar gümüş takımlar içinde çay, kahve, pasta servisi yapmalılar. İstemem öyle sallama çaylar, demleme çay olacak. Yemek saatinde yemek vagonuna değil yemek vagonlarından birine geçmeliyim. İnsanlar itiş tıkış bir vagona dolup, sigara dumanı ile boğulup, bira ve kızartma kokularından ikrah gelmemeli. Geceyi eğer yolda geçireceksem kompartıman tercihim de ona göre olacaktır. Vagonlar da bu kadar titiz davranan 2-3 günlüğüne de olsa kendine ait olacak olan bu oda da rahat etmek ister. Bir mini bar, mini bir tuvalet masası, tek kapı bir gardırop, masası, lavabosu, tuvaleti, e tabii bir de berjer koltuk olmalı. Duş da olsa fena olmaz ama yatak takımlarına öylesine güvenmeliyim ki yanımda nevresim takımı taşımamalıyım. Bu kadar şeyi o küçücük odaya nasıl sığdıracağız derseniz beni çağırın beraber dizayn ederiz.
İstanbul’dan çıktık mı yola hiç mola vermeden Zonguldak üzerinden Amasra’ya varmalıyız. Amasra’da yarım gün mola yeter. Bu aralar oraları taktım kafama. Bir gün vazgeçersem İstanbul’da yaşamaktan eğer, yerleşeceğim yer Amasra diyorum. Tren ihtiyaçlarını karşılarken yarım günde hem gezer hem de alışverişimi yaparım. Sonra ver elini Trabzon. Trabzon’da inerim. Artık bir haftamı olur 15 gün mü olur trenlerle bütün köylerini, doğu Karadeniz’i gezerim. Bir başka sefere Van’a, Ardahan’a, Hakkari’ye, Mardin’e vızır, vızır işleyen trenlerle gezerim Allah gezerim. Bir daha acaba bulur musunuz İstanbul’da Asuman’ı! Veyahut benim gibi etrafına bakarak, aheste gezmeyi seven hangi gezi meraklısını yakalarsınız evinde sayın Ulaştırma Bakanım?
Bir de şu banliyö seferleri yapan trenler İstanbul içinde çoğaltılsalar. Meselâ Kabataş Taksim arasına tünel yapılacakmış. Onun yerine tren yapılsa. Hem maliyeti tünelden daha düşük olacak, hem inşası daha çabuk bitecek. Şöyle hediye paketi gibi pırıl, pırıl trenler olsa! Ayakta yolcu almayacak kadar sık tarifeli olsalar! Trafik sorunu mu kalır İstanbul’da? Ben 2 yıl sonra desem ki dostlara,’’Üsküdar’dan Beykoz’a trenle geçerken içtiğim çay mükemmeldi.’’
Evet! Sayın Ulaştırma Bakanım; bu hayallerimi gerçekleştirmek çok zor değil mi? Mars’a gitmekten de Ay’a gitmekten de zor. Otoban veya yol müteahitlerini aşmak, yabancı araba firmalarını devre dışı bırakmak, birtakım kartellere kafa tutmak, radikal kararlar almak ve onları uygulamaya koymak. Bütün bunları yaparken halkın iyiliğine, kendinizin ise kötülüğüne çalışan olacaksınız. Benim hayallerimi gerçekleştirenin bir daha değil bakan veya mebus seçilmesi, Ankara’dan bile geçebileceğini hiç sanmam.