İnsanlık soyuna olanlar olmuş;
Namertlik diz boyu, mertlik yok olmuş...
Dört yan at hırsızı bezirgan dolmuş,
Kadir kıymet bilir beylerim hani?
Dünyaya hükmeden dilimiz vardı,
Ağır ağır giden ilimiz vardı,
İpek yolu derdik, yolumuz vardı,
Hani yirmi dörtlük boylarım hani?
Arık da, çıplak da, tok da bizimdi!
Deniz de, toprak da gök de bizimdi!
Gitmesek de görmesek de bizimdi!
Eşkıya mı bastı? Köylerim hani?
Güler yüzle gider gelin alırdık,
Üç gün süren düğünlerde kalırdık,
Kaşık oyununda sarhoş olurduk,
Kol kanat gerdiğim toylarım hani?
Söğüt Yaylası’nda ben de yayladım,
Esen rüzgarlarda gönül dağladım,
Çok çadırlar kurdum, avlar avladım,
Saltanat sürdüğüm dağlarım hani?
Göz yaşına döndüm, tutup andımı,
Meşe seli oldum, yıktım bendimi,
Dipsiz deniz oldum, boğdum kendimi,
Nerde körfezlerim? Sığlarım hani?
Aşkım vardı; gurbet gurbet taşırdım,
Kaç yıl cahil gezdim yolu şaşırdım,
Gençliğimi nerelerde düşürdüm?
Delikanlı, bıçkın çağlarım hani?
Hasret olup burcu burcu tüterdik,
Aşılmaz dağlarda silah çatardık,
Pusuya düşerdik, pusu atardık
-Depreşme! Dur ülen hey! ‘lerim hani?
Cevizleri kırar idim dizimde,
Dünya bir meydanlık yerdi, gözümde
Meylim yoktu, bağbancıda, üzümde
“Güzel sevmiş idik” bağlarım hani?
Uygarlık yolundan bükülüş mü var?
Yükseliş mi? Yoksa yıkılış mı var?
Huruç mu? Ricat mı? Çekiliş mi var?
Nerde yas günlerim? Yuğlarım hani?
Can alıcı tatlı cana kıyınca,
Bir garibin öldüğünü duyunca,
Bir Mehmet toprağa düşmüş deyince,
Diken diken olan tüylerim hani?
Büyük, küçük, dost, düşmanı bilirdik!
Sofralar kurardık; nimet bölerdik!
Hasetlik bilmezdik, hayır dilerdik!
Nerde o töreler? Huylarım hani?
Orhan Seyfi Şirin