Atatürk Nutuk’ ta, Lozan Konferansında Batılı büyük Devletlerin, Osmanlı zamanında elde ettikleri ve bizi sömürgeleştiren, giderek çöküşe götüren ekonomik ve siyasal ayrıcalıkları kaybetmemek için gösterdikleri direnci özellikle dikkat çeker:
İki dönem olarak toplam sekiz ay devam eden Lozan Konferansı, 24 Temmuz 1923 tarihinde anlaşmayla sonuçlandı. Lozan Anlaşması 24 Ağustos 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylandı.
Atatürk Nutuk’ ta, Lozan Konferansında Batılı büyük Devletlerin, Osmanlı zamanında elde ettikleri ve bizi sömürgeleştiren, giderek çöküşe götüren ekonomik ve siyasal ayrıcalıkları kaybetmemek için gösterdikleri direnci özellikle dikkat çeker: “Efendiler, bilindiği üzere, yeni Türk Devletinin yerini aldığı Osmanlı Devleti, Eski Anlaşmalar adı altında toplanan birtakım kapitülasyonların esiri idi. HRİSTİYAN HALKIN BİRÇOK HAKLARI VE AYRICALIKLARI VARDI. Osmanlı Devleti, Osmanlı ülkesinde oturan yabancılara karşı yargı hakkını uygulayamazdı. Osmanlı vatandaşlarından aldığı vergiyi, yabancılardan alması engellenmiş bulunuyordu. DEVLETİN VARLIĞINI KEMİREN VE KENDİ SINIRLARI İÇİNDE YAŞAYAN AZINLIKLARLA İLGİLİ TEDBİRLER ALMASI MÜMKÜN DEĞİLDİ.
OSMANLI DEVLETİ, KENDİSİNİ KURAN TEMEL UNSURUN, TÜRK MİLLETİNİN İNSANCA YAŞAMASINI SAĞLAYACAK TEDBİRLERİ ALMA BAKIMINDAN DA ENGELLENMİŞTİ. Memleketi imar edemez, demiryolu yaptıramazdı. Hatta okul yaptırmakta bile serbest değildi. Bu gibi durumlarda yabancı devletler hemen işe karışırlardı”. NUTUK: Sahife –702
Nutuk’ ta Lozan görüşmeleri ve görüşmelerin arka planı ayrıntılı bir biçimde açıklanır. Büyük Atatürk’ün Lozan Anlaşmasıyla ilgili değerlendirmesinin özeti sayılabilecek şu sözlere kulak verelim:
“Muhterem Efendiler, bu anlaşma Türk Milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir vesikadır. Osmanlı devrine ait tarihte benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir”. NUTUK: Sahife- 767
Nutuktan alıntıları, Türk Milletine altın tas içinde sunulan, AB aşkına, şerbet niyetine içirilmeye çalışılan –AZINLIK VAKIFLARI- ile ilgili gelişmeleri ve konunun ulaştığı aşamayla, Sevr’de dayatılan ve Lozan’la aştığımız suikast arasında ilginç benzerlikleri sunalım diye yaptık.
Mevcut Hükümetin ANAP kanadınca, Türk Ulusuyla ilgili olumlu olabilecek konularda göremediğimiz bir aşk ve şevkle ortaya atılan ve yasalaştırılan, şu anda da, Hükümette görüşülmekten kaçırılarak, yönetmelikle son noktanın konulmaya çalışılan Azınlık Vakıflarını, Lozan çerçevesinin dışına taşırma girişiminden bahsediyoruz.
ANAP kanadının şamatasına boyun eğilir, sineye çekilirse “ Aman bir tatsızlık çıkmasın, biz uslu çocuk olalım” diyerek bu tasarı yürürlüğe girerse, Lozan la kurulan ve Türk Devleti’ nin denetimi altında devam edilen denge bozulacaktır. Çok kısa bir süre sonra, yukarıda alıntıladığımız ve Osmanlının acziyetini üzüntüyle okuduğumuz satırlar da anlatılanlar tarihin tozlu sayfalarından çıkıp, gündelik hayatımıza giriverecektir.
Bab ı Ali’yi istiskal eden, arkasına büyük devletleri almış azınlık şirretliği hiç kuşkunuz olmasın Ankara’ nın karşısına dikilecektir. Hem de ABD ve AB’ yi arkasına alarak.
Hükümetin ANAP kanadı, Osmanlının çöküş dönemi nazırlarının aciz durumunu, Tanzimat paşalarının misyonunu belki eziklik duymadan üstlenebilir. Ama Türk Milletinin bu zillete yeniden katlanacağını kim söylemiş?
Türk milletinin asli unsuru ile, lövantenleşmiş, kendi halkıyla irtibatını çoktan kesmiş, köksüz, fonlardan beslenen yazar-bozar takımıyla, azınlık lobilerinin tahsisatlı danışmanı bilim adamı müsvettelerinin yollarının çoktan ayrılmış olduğunu, makasın da sürekli açıldığını, bu son olayda da açıkça görmedik mi?
Anlaşılan Nutuk 758. sahifedeki “ Azınlıkların Himayesi” bölümünde anlatılan Sevr ile Lozan arasındaki farkların, baskıncı orangutanlarca çarpıtılmaması için şehrin umumi yerlerine asılması gerekiyor.