Yönetmen İsmail Güneş’i tanımayan yoktur... Onu, ‘Gün Doğmadan’, ‘Çizme’, ‘Beşinci Boyut’ , ‘Gülün Bittiği Yer’ adlı sinema filmleri ve ‘Bizim Ev’ televizyon dizisinden biliyoruz...
Sinemamızın bu ‘aykırı çocuğu’ uzun süredir dev bir projenin peşinde... ‘Çaresiz’... ‘Çaresiz’, bir sinema filmi... Sadece Türkiye’de değil... bütün ülkelerde gösterilecek dev bir yapım... Düşünülen oyuncu kadrosunda sinema sanatının dünyaca tanınmış büyük oyuncuları da yer alacak...
Anadolu tarihinin yüzyıl önceki çalkantılı bir dönemine ayna tutacak bir film. Hani Ermeni lobilerinin ‘soykırım yapıldı’, dedikleri dönem bu dönem... Devasa bir çalışma... Anıtsal bir film olacak mutlaka...
Sanırım İsmail Güneş’in iki büyük ülküsü var:
Öyküsü ile evrensel yapıt... Kahramanlarının acılarını, duygularını, tutkularını, hasretlerini, ‘çaresiz’liklerini en saf haliyle yaşandığı gibi anlatacak bir sinema yapıtı çıkarmak...
Yüzyıldır, meydanı boş bulduklarından ‘Ermeni soykırımı’ yalanını, iftirasını her mecliste dile getirenlere cevap vermek...
Bütün bunlar yapılırken de sanatsal ve insani olandan uzaklaşmamak... Yaşandığı gibi, olduğu gibi bir keskinlikle, bir suyun berraklığında hiçbir şeyi bulandırmadan gerçeği ortaya koyabilmek...
İsmail Güneş, bir ideoloji tetikçisi değildir. ‘Çaresiz’in geçtiği dönemdeki insan dramları, trajedileri çekmiştir onun ilgisini... Sanatın malzemesi siyaset ve ideoloji değildir zaten... Bütün sanatların olduğu gibi sinemanın hamuru da insandır... İnsan ruhu ve dramı deşilirse başyapıtlar çıkar ortaya...
İsmail Güneş, ‘www.caresiz.net’ adlı bir site açtı. Filmi ile ilgili bütün çalışmaları, yaklaşımları bu sitede açıklanıyor:
“Temel amacımız, söz konusu tarihi olaylar etrafında estirilen tartışma fırtınalarına yeni ve değişik açılardan hız vermek değil; politik, ideolojik yahut farklı çıkar beklentileriyle ekseninden saptırılan tartışmaların taraflarına, unutulan "insanın çaresizliği" gerçeğini film diliyle gösterebilmektir.
Projemizin amacı; söz konusu tarihi olaylarla ilgili tezlere resmi bir antitez geliştirmek değildir. Bir sanat eserinin, politik antitez geliştirmek gibi bir amacı olmamalıdır. Yapılması gereken, tezlerin ve antitezlerin cenderesinden kurtularak, tarihin belli bir dönemine gidip, o dönemi yaşayan insanların hayatlarından kesitler verebilmek, onların duygularını, endişelerini, acı ve ümitlerini dürüstçe yansıtabilmek olmalıdır. Bu olgu doğru ölçütlerle verilebildiği zaman izleyici de kendi içinde doğru hükmü verecektir.
Nihai olarak amacımız, gerek estetik ve gerekse teknik kalite itibariyle Türk filmciliğinin de dünya piyasalarında yer edinebileceğini kanıtlamaktır.”
Ayrıca bu sitede düşünülen oyuncu kadrosu, filmin senaryosu, teknik hazırlıklar ile ilgili geniş bilgiler var...
‘Çaresiz’in öyküsü de şöyle başlıyor:
1916 Yılında, Erzincan da ki Türk birlikleri geri çekilmek zorunda kalır. Alay komutanı, birlikler geri çekilirken; Ermenice¹yi çok güzel konuşan, Ermeni ailelerin arasında yetişmiş, onların örf ve adetlerini iyi bilen bir grup İstanbul’lu Türk askerini , Ermeni komitecileri gibi giyindirip kuşandırarak onların arasına katar. Amaç gerekli istihbaratı yapmak ve olabilecek katliamları önleyebilmektir. Çoğunluğu Rusya¹dan gelen Ermeni komitecileriyle, Erzincan¹lı Ermenilerin oluşturduğu çeteler Erzincan'da başpiskoposluk binası çevresinde toplanırlar. Katliam planlarını burada hazırlarlar. İzzet Yüzbaşı, Recep Teğmen, Yaşar Teğmen, Yusuf Çavuş, Selim Çavuş, Osman Onbaşı, Sıtkı ve Fahri erler ve diğer beş er arkadaşları, altı ve yedi kişilik iki gruba ayrılarak Ermenilerin arasına karışırlar...
İsteyenler “caresiz.net’ girerek öykünün devamını okuyabilirler...
Bu cüretli projeyi alkışlıyorum... ‘Gece Yarısı Ekspresi’, ‘Ararat’ gibi yalan ve iftiralarla dolu filmlere verilecek en güzel cevap yine böyle sanatsal bir çalışma ile olmalı...
Başkaları tarihi çarpıtarak bir takım senaryolar yazıp dünyayı kandırırken hala sinemada cevap hakkımızı kullanmamamız ne acıdır...
‘Gece Yarısı Ekspresi'ndeki iftiralara karşı sustuk... Susmakla her şeyi kabul ettik. Gerçeği anlatan bir film yaparak cevap veremedik. Yıllar sonra Ararat'ı kustular. Şimdi de gerçeği haykıracak bir film yapmazsak yazıklar olsun bize...
Bu projeye sahip çıkalım. Su gibi berrak olan gerçeği anlatalım...