Bermuda Şeytan Üçgeni’ni bilmeyeniniz yoktur. Batı Atlantik Okyanusu’nda üçgen bir koordinat içinde kalan esrarengiz bir alandır. Bu alan içersine giren gemiler, yatlar, hatta alçaktan uçaklar bile kaybolmaktadır.
Bermuda Şeytan Üçgeni’ni bilmeyeniniz yoktur. Batı Atlantik Okyanusu’nda üçgen bir koordinat içinde kalan esrarengiz bir alandır. Bu alan içersine giren gemiler, yatlar, hatta alçaktan uçaklar bile kaybolmaktadır. Nereye gittiklerini, ya da ne olduklarını kimse öğrenememiştir. En ufak iz bırakmadan yok olmaktadırlar. İşte, Türkiye’yi de böyle bir şekilde dünya sahnesinden silmek isteyen güçler, aynı tarzda bir şeytan üçgeni kurmuşlardır. ABD, AB ve IMF, Türkiye’yi bu kıskaç içersinde sonu belirsiz bir alana doğru çekip, bölüp parçalayıp yutmak istemektedirler. Kuzey Irak’ta kukla bir Kürt devleti kurmak, ABD’nin ve batı ülkelerinin birinci hedefi durumundadır. Orta doğudaki petrol bölgelerini bu şekilde kontrol edecek, bölgenin en güçlü devleti olan Türkiye’yi bölme yolunda da önemli bir hamle yapmış olacaktır. Bu bölgedeki diğer ülkeleri de kontrol altında tutacaktır. Yani bölgede yeni bir İsrail’in temelleri atılmaktadır. Yine bu bölgeden petrol sevkiyatının düzenli ve güvenli bir şekilde yapabilmesi için de Akdeniz’deki Kıbrıs adasını kontrolü altına alması gerekmektedir. Günde 2 bin 500 petrol tankerinin dolaştığı bu bölge, hem petrol yolları açısından hem de Türkiye’nin güvenliği açısından önemlidir. Türkiye’nin gücünü kırıp bu bölgeye hakim olmak demek, Ortadoğu ile birlikte Orta Asya’ya da hakim olmak demektir.
ABD’nin Irak’a karşı yapacağı saldırı planı Türkiye engeline takılmıştır. Türkiye, Irak’a karşı bir müdahalede kukla bir devletin kurulmasını önlemek için bölge ülkeleriyle mutabakatlar imzalamaya başlamıştır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, İran ziyaretinde konu gündeme getirilmiş, bölgenin güvenliğini bölge ülkelerinin sağlaması yolunda anlaşmaya varılmıştır. Bölgeye yabancı güçlerin müdahalesinin engellenmesi konusunda da iki ülke arasında işbirliğine gidilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca Rusya Federasyonu da, ABD’nin bölgeye müdahalesine karşı olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Kuzey Irak’a karşı yapılacak bir müdahale karşısında her türlü tedbirin alınması yolunda ki başbakanlık gizli genelgesi de konuyla ilgili bütün kurumlara gönderilmiştir.
Bu durum karşısında hemen yeni senaryolar uygulamaya konuldu. Türkiye artık bu hükümetle devam edemez. ABD ve AB’nin tekliflerine kayıtsız şartsız evet diyecek yeni bir “AB Hükümeti” kurulması planlandı. Ve şeytan üçgeninin Türkiye’deki ayağı harekete geçirilerek, “Yeni Oluşum” adı altında örgütlenmeleri gerçekleştirildi. Aslında yeni olan hiçbir şey yoktu ortada. “Yeni Oluşum”um tamamı eskiydi ve yıllardır bu ülkede siyaset yapmış son 5 yıldır da bakanlık yapmış insanlardı.
Aydın Doğan’ın Frankfurt’ta baskı tesislerini açma bahanesiyle çağırdığı liderlerle bu plan işletilmeye başlandı. Bu açılışa, Mesut Yılmaz, İsmail Cem İpekçi, Tansu Çiller ve Tayyip Erdoğan katıldı. İşte bu toplantıdan hemen sonra istifalar çorap söküğü gibi geldi. İstifalarla birlikte yeniden hükümet kurma senaryolarında, ABD’ye ve AB’ne bağlılık demeçleri de birbirini izledi. Arkalarında güçlü bir medya desteği de vardı. Tekel durumundaki Doğan grubunun yayın organları Yeni Oluşum’a (!) destek verebilmek için birbirleriyle yarışa girmişlerdi.
“Hükümete talibiz, olası bir Irak Operasyonu’nda Türkiye’nin başbakanı olmak istiyorum.” diyen Tansu Çiller’in beyanı önce garipsendi. Ama bu açıkça, beni başbakan yaparsanız bu operasyonda ABD’nin bütün isteklerini kayıtsız şartsız yerine getiririm manası taşıyordu. AB’ne kayıtsız şartsız teslim olalım diyen Yılmaz ve Yeni Oluşumcuların beyanları da peş peşe sıralandı. Hem Irak, hem Kıbrıs konusunda köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Türkiye’yi ekonomik baskılarla dize getirme çabaları da bu gelişmeleri izledi.
Kasım ayında Kıbrıs Rum kesimini bütün Kıbrıs adına AB’ye alma hazırlıkları da sürüyor. Bu durum karşısında Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle bütünleşme sürecini derhal başlatacaktır. Türkiye’nin ve Denktaş’ın direncini kırmak için hem Kıbrıs’ta hem de Türkiye’deki basın organlarında kampanyalar sürüyor. Denktaş’ın itibarını sarsmak, onun Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını temsil etmediğini yaymak için büyük paralar akıtıldığı da bir gerçek.
Türkiye “Şeytan Üçgeni”nin hem dış çemberini hem iç çemberini parçalamak durumundadır. Kendisine karşı kurulan tuzakların dış ayağına karşı gerekli tedbirler almak devletin görevidir. İç ayağında bulanan hem iktidardaki hem de muhalefetteki politikacıları da artık Türk insanı iyi tanımalıdır. Türkçemizde “Zor oyunu bozar” diye güzel bir tabir vardır. Türkiye bu oyunu, yüce Türk milletinin iradesinin TBMM’ne tam manasıyla yansımasıyla bozacaktır.