Gelişmiş ülkelerin dünya üzerinde açlıkla mücadele için yoğun çalışmaları başlattığı çağımızda, sanayi toplumları bile politikalarını tarımdan yana değiştirmeye başlamışlardır. Türkiye’de ise hükümetler politikalarını sadece sanayi ve turizm sektörü baz alarak oluşturmaktadırlar.
Bu politikalar oluşturulurken de bir sanayi kolu olarak görülmeyen tarım sektörü sürekli geri plana atılmaktadır. Tarım sektörüne gösterilen bu özensiz davranışlar ve uygulanan yanlış tarım politikaları varlık içinde yokluk yaşanmasına sebep olmuş ve Türkiye tarımda geri kalmıştır. Pek çok üründe net ithalatçı konumuna gelen ülkemiz, mevcut üretimlerini dahi koruyamaz hale gelmiştir.
TARIM STRATEJİK SİLAH
Unutulmamalıdır ki, 2000’li yılların en önemli stratejik silahı tarım ürünleridir.
Ülkede tarımın güçlü bir sanayi kolu haline gelebilmesi tarım ürünlerinin miktar ve kalitesinin artmasına bağlıdır. Bunun tek yolu ise tarımsal verimliliğin yükseltilmesidir.
Tarımsal verimlilikte önemli konu toprakların korunmasıdır. Ülkemiz topraklarında yaşanan erozyonla topraklarımızın elimizden kayıp gidişi engellenemediği gibi verimli tarım arazileri de tarım dışı amaçlarla kullanılarak talan edilmekte, tarım toprakları yavaş yavaş yok olmaktadır.
Bütün dünyada bilim adamları, değişik yöntemlerle ürün verimliliklerini artırma yollarını araştırırken, ülkemizde bu alanda yeterli çalışmalar yapılmamaktadır. Sadece seçim dönemlerinde el üstünde tutulan tarım üreticisi, seçimler sonrasında unutulmaktadır. Siyasi karar vericiler, verdikleri sözlerin arkasında durmamaktadırlar.
Tüm bu olumsuzluklar yüzünden, topraklarımızdan dekar başına alınan ürün miktarı artırılmadığı gibi pek çok ürünün verimliliğinde de düşüş yaşanmaktadır. Avrupa Birliği Ülkelerinde de, ABD’de dönüm başına 750 kg buğday alınırken Türkiye’de bu rakam 200 kg.’a kadar düşmektedir. Yine aynı ülkelerde dönüm başına 1200 kg. çeltik alınırken Türkiye’de bu alandaki üretim 550 kg’da kalmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda kırmızı mercimekde dönüm başına 250 kilo verim alınırken günümüzde bu miktarın zaman zaman 100 kilonun altına indiği görülmektedir. Tarım sektöründe yaşanan gerilemenin en önemli nedeni ise bu dönüm başına alınan verimliliğin düşük oluşudur.
Türk tarımının temel problemi olan dengesiz üretim miktarları, hükümetlerin verdiği taban fiyatlarla, telefi edici ödemelerle veya doğrudan gelir desteği ile kısacası geçici çözümlerle halledilemez.
Ülkemiz topraklarındaki tarımsal üretimi büyük bir nehire benzetirsek siyasi karar vericiler, nehre yıllarca akabilecek büyük bir yataktan akıtarak denize ulaştırmak yerine, suyu binlerce parçaya bölüp dağıtarak kurutmak üzeredir.
Türkiye’de tarım ve hayvancılık ilerici planlar ve modern tarım politikaları oluşturulmadığı için rekolteler düşmüş, tarım toprakları yavaş yavaş çorak topraklar haline gelmiştir. Bunun sonucunda ise ülkemiz dışarıya el açar olmuş ve hep övündüğümüz tarım ülkesi olma özelliğimiz artık tarih olmuştur.
Verimliliğin artırılması için tarımda yeniden yapılanma amacıyla toprak ve tohum araştırmalarının mutlaka yapılması, teknolojik gelişmeler ve dünya tarımından yaşanan yeniliklerin takip edilmesi, bu konularda uygun planlama stratejileri geliştirilmesi gerekmektedir. Toprak analizi yapılmadan hangi toprağa hangi ürünün ekileceği bilinemez. Doğru toprağa doğru tohum ekimi ancak toprağın verimlilik analizi ile gerçekleşir.
Tarımda yanan kan kaybını önleyebilmemiz için karar verici konumunda olan politikacılarımızın, toprağın değerini bilen, tarımı önemseyen, ekonomik ve tarımsal kayba neden olacak davranış ve kararlardan kaçınan, tarım alanlarını politik çıkar sağlama düşüncesi ve rant hesaplarıyla talan ettirmeyen, amacı dışında kullandırmayan, mevcut yasaları uygulayan kişilerden seçilmeleri gerekmektedir.
Yapılan projeler uygulanamadığı için, son dönemde “revize edilen projeler” söylemleri sık sık duyulur oldu. Doğrudan gelir desteği ve telafi edici ödeme tarzı revize edilen projelerle tekrar gündeme geldi.
Bir konu üzerinde sorunlar belirtilirken, çözüm önerileri de beraberinde sunulmalıdır. Aksi takdirde sorunlar çözümsüzleşerek, sorun olarak kalmaya devam eder. 57. Hükümet ise alternatif ürün projesi ile tütün yerine başka ürün ekimini önermekte ancak ürün isimlerini netleştirememektedir.
Tarım sektöründeki ikinci büyük tartışma ise “çiftçiye giden paralar” konusunudur. Çiftçi kayıt sistemi ciddi bir şekilde yapılmazsa şehirde oturup arazisini kullanıma verenler ya da tarım arazileri olmadığı halde elindekileri yanlış beyan edenlere ödeme yapılırsa, paralar çiftçiye değil şehirliye gider. Daha öncesinde yaşananların tekrarlanmaması ve devletin parasının boşa gitmemesi için 81 il ve 800 ilçede arazi ölçümleri yapılarak çiftçi kayıt sistemine gidilmeli, araziler fişlenmelidir. Eğer ciddi bir şekilde organize edilmez ve kayıt altına alınmazsa doğrudan gelir dengesi ve telafi edici ödemeler doğru adreslere gitmez.
Ülkemizin sağlıklı geleceğini düşünerek tarımsal üretimdeki verimi artırmalıyız. Çünkü bu artış gelecek nesiller için yaşam güvencesi olacaktır.