Kasım 2008

Ö T E S İ

 

4.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Merakı hapsetmek


“Hiç merak etme... insanın başına ne gelirse merakından gelir... Meraklanma... Meraklı olma... Fazla merak iyi değil.” biçimindeki sözleri her gün duyarız. Bu sözlerin içeriğinde gizli bir olumsuzlanma vardır. İnsanları bazı şeyleri anlama ve öğrenme etkinliğinden uzak tutma düşüncesiyle söylenmiş, nasihat ve öğüt verici sözlerdir, bu tür sözler...

Merak, can sıkıntısını giderici bir meydan okuma bilincidir. Başkalarının merak tecrübelerinden yararlanarak, bilinmeyeni arama ve bulma, düşünülmeyeni veya düşünülenemeyeni, düşünülmeyecek olanı düşünme arzusuyla merakın beslenmesi, kültürlerin oluşum ve gelişim çağlarında itici bir güç olarak karşımıza çıkar. Bu dönemlerde insanların meraklarına zulüm edilmez. Merak edilene meydan okuma cesareti gösterilir. Çünkü merakı kamçılayan onun büyüsüdür, hayaleti değildir. Bu büyüdeki çekicilik, onun ürkütücülüğünü ve korkusunu bastırır. Merak, insanın hayatına anlam veren bir bilinçlilik halidir.
Tüketim toplumunun tüketici bireylerinde, insanın merakı tüketim nesnelerine yönelir. Tüketici kültürü, tüketici merakı tahrik etme üzerine kuruludur. Bu kültür, artık oluşum ve gelişim dönemini geride bırakmış, geçmişteki mirası tüketmektedir. Tek düzelilik, merakı katledici, yok edici bir etkiye sahiptir. Gerçekliği sadece mekan içi veya zaman içi gerçeklik olarak sunan bir kültür insanların merakını hiçbir zaman doyuramaz. Onlara sadece bir cam fanus içine sıkıştırılmış bir cennet vaad eder. Oysa insan aklı, zihni ve duyguları zaman dışı ve mekan dışı gerçeklikleri de merak ettiği için, o alanları da öğrenmek, tanımak, bilmek ister. O zaman mevcut kültürün sundukları yetersiz kaldığında; bir sürü akıl ve mantık dışı davranışlarda bir artış görünür. Kim haklı, kim haksız belli olmaz.
Bireysel, sosyal ve ulusal hayat standardımızı yükseltmek için bilim, teknoloji, sanayi ve sosyal gelişme alanlarında hayatlarını feda edecek kadar, meraklarını inatla seferber eden, bilim, sanat ve teknolojiyi delicesine seven araştırıcılardır kurtarıcılarımız...Ülkemizi ve milletimizi ileriye taşıyacak onlardır. Onlar aynı zamanda insanlığın da hizmetkarlarıdır. Olayların arkasındaki gerçekliği deşme ve araştırma iradesi, amaca ulaşıncaya kadar yorulmadan devam etmenin itici gücü olur.
Tüketim toplumu kavramının içeriğinde, merakın teslimiyetçi ve uzlaşmacı olması anlamı da vardır. Oysa keşifler, icatlar yapan, şaheserler ortaya koyan, uzayın derinliklerini bile kontrol altına alan merak ürünleri için zorlayıcı ve inatçı bir merak gereklidir. Türk kültürüne aşılanmaya çalışılan tüketim toplumu kültürüne karşı durabilmemiz için, yeni yollar bulabilmemiz, dedikodu merakı yerine kontrollü ve iradi meraka sahip üstün yetenekli insanların çözümlerine ihtiyaç vardır. Esasen en meraksız insanlar zihin özürlü olanlardır. Üstün yeteneklilerin meraklarına hitap eden bir kültürel cevvaliyet, pek çok sorunu akıllıca çözebilir.
Kültürümüzde içe ve dışa yönelik merakların edilgin bir şekilde doyurulmasını bırakıp, etkin bir şekilde teşvikini sağlayacak eğitim ve kültür ortamları hazırlamamız şarttır. Öğrenme delisi olan insanlarımızın beyinlerini dümdüz edici, onları tembelliğe sevk edici bir eğitim-kültür ortamından silkinme zamanı gelmiştir. Değişim, dönüşüm, gelişim, yenilik ve yaratmayı zihnen kavrama merakına sahip, görüşleri ve düşünceleri, olayları çözümleyebilecek, insanlarla uğraşmayacak meraklı büyüklerimizin örnekliğiyle bir atılım ve girişimcilik kültürü oluşturabiliriz. Olayların, olguların sebeplerini anlamak için çaba harcayabilecek, ömür boyu çözülecek bir konunun çözümüne kafasını takıp sürekli onunla uğraşan insanları küçümseyen bir kültür değil, onlara sahip çıkan ve teşvik eden bir kültür, geçici meraklardan çok, sürekli olan meraklara ödül verir. Bu da zor bir şey değildir. Heves ile merakı ayırarak, hevese değil, meraka daha fazla önem ve destek vermemiz gerekir. Aşırı ölçüde öğrenme isteği duyanların istekleri, fırına atılıp yakılmamalıdır. Merak, başarma isteğinin de ateşleyicisidir.
Doğuştan gelen öğrenme arzusuyla yanıp tutuşan, merak ettikleri için canlarından bile olan, insanlar kültürün yeşerip canlanmasına, hiç olmazsa kendilerinden sonra gelen insanlara bir tecrübe birikimi sunarlar. Kendilerinden sonra gelenler, o bayrağı daha da ileri götürürler. Onlar kralın çıplak olduğunu ilk görenler ve söyleyenlerdir. Başarı duygusu azaldıkça, merakta da bir gerileme, sıradanlık başlar, yaratıcılık da ölür.
Türk milleti, diğer milletlerin önüne savunmacı bilincine sahip kişilerle değil, insanlık kültürüne katkısı olacak olan yenilikler, keşifler, icatlar yapabilecek merakları uğruna canlarını ortaya koyabilen, meydan okuma bilincine sahip insanlarla geçebilir. Meraklarını taklit yoluyla değil, yeni konular, yeni alanlar bularak onlarla doyuran insanlara yetiştirerek, insanlık alemindeki saygın yerimizi alabiliriz. Başkalarının kirli çamaşırlarını ortaya dökmek hüner değildir. Hüner, yapılan eylem ve etkinliğin bireysel seviyeden sosyal ve tüm insanlık alemi için, yararlı olabilecek şekilde yapılmasıdır.
Merakı kısıtlayıp susturmak, kültürü yozlaştırmak, onu durgunlaştırıp yok olmaya doğru yelken açmaktır. Bunun sorumluluğunu üstlenen biri, Türk milletinin dostu değildir. Bebeklerimizden yaşlılarımıza, fakirimizden zenginimize, öğrenciden öğretmene, çıraktan ustaya vb. hayatın her alanında meraklı olanları teşvik eden bir kültür yaratma bilinci geliştirelim. Kurtuluşumuz, meraklı insanlarımızın başarılarıyla olacaktır. Merakını sürdürebilecek soğukkanlılık, sebat, cesaret ve metanete sahip insanlarımıza milletimiz minnettar kalacaktır. Üstün yetenekli çocuk, genç ve yetişkinlerimizin meraklarını söndürüp zindanlarda çürütmeyelim. “Alkatras Kuşçusu” filmini bir kere daha hatırlayalım.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002