Üniversitelerdeki acı tablo
Temel hak ve hürriyetler devlet tarafından anayasayla güvence altına alınmış, bireyin dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez nitelikteki hak ve hürriyetlerini oluşturur. Öğrenim hakkı da anayasanın 42. maddesiyle güvence altına alınmış haklardan biri olarak büyük önem arzeder.
Uğur TARHAN
Milletler, fertlerinin öğrenimlerini çağın gereklerine uygun sağlarken; onlara milleti sevme şuuru ve devlet saygısı düşüncesi verdikleri ölçüde güçlenirler. Bu bağlamda ülkemiz genelinde ve özellikle İstanbul’daki yüksek öğrenim kurumlarını gözlemlediğimizde ne yazık ki üzücü bir tablo ile karşılaşmaktayız. Yeterli bilimsel çalışmadan uzak olmaları, haksız uygulamaları ve ortaya çıkan yolsuzluklarının yanında, ne yazık ki bu kurumların, yukarıda bahsettiğimiz milli şuur edindirme misyonuna da sahip olmadıklarını görüyoruz. Dahası, özellikle son bir yıldır İstanbul genelindeki üniversitelerde, milli şuur sahibi öğrencilerin öğrenim hakları ellerinden alınmak isteniyor. İstanbul Üniversitesi’nden atılan 12 genç, Marmara Üniversitesi’nde verilen uzaklaştırma cezaları, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde sürdürülen soruşturmalar, Türk milliyetçisi gençlerin öğrenim haklarını ellerinden almak için oynanan oyunun birer somut göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.
Üniversiteyi yönetmekte bulunan kurullar, bu görevi ifa edebilmek için olmazsa olmaz bir şart olan bilimsel tarafsızlığı bünyelerinde bulundurmayan öğretim görevlilerinden oluşturulmuştur. Bu sözde akademisyenler bilimsel tarafsızlıkla görev yapmak yerine, ideolojik taraf olma şeklinde, bağnazca görev yapmaktadırlar. Türk devletinin okullarında “kürtçe eğitim” naraları atanlara göstermelik cezalar (kınama, kısa süreli uzaklaştırma) verirken, milliyetçi öğrencileri sudan bahanelerle okullarından atmak, en iyimser ifadeyle, artniyettir! Bu artniyetli tutum devam ettiği müddetçe, üniversitelerin bilim yuvası olmak yerine, birtakım yıkıcı ve bölücü örgütlerin yuvası olması kaçınılmazdır.
Haksızlığa uğrayan öğrencilerin herşeye rağmen; tarihin bir çok döneminde olduğu gibi, en zor şartlar altında, azmini koruma başarısını göstermiş bir milletin çocukları olduklarını unutmaları mümkün değildir. Yerli ve yabancı hainlere karşı en zor şartlarda kazanılmış Kurtuluş Savaşı’nın hatıraları dimağlarda tazeliğini koruyor. Büyük Türk milliyetçisi Atatürk’ün “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” sözü kulaklarda çınlarken, ve tarihin yine tekerrür edip bütün Türkler’in bir bayrak altında birleşeceği inancı ilk günkü gibi taşınırken, hiçbir olumsuzluğun Türk milliyetçisi gençleri yılgınlığa düşürmesi sözkonusu olamaz.