Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Oransız Düşünce


Düşünme, insan aklının bağımsız ve kendine özgü işlemleri olarak kabul edilebilir. Karşılaştırma, kıyaslama, ayırma, birleştirme, bağlantılar kurma, biçimleri kavrama vb. işlemlerin duyum, izlenim ve tasarımlardan ayrı olarak yapılanmasına gönderme yapar. Bu sebeple bir sonuca varmak amacıyla mevcut bilgileri inceleme, karşılaştırma ve bunların arasındaki bağlam ve ilişkilerden yararlanarak bunları somutlaştırmak, düşüncenin oranlı ve bağımlılık ilişkilerinin kurulmasını gerektirir. Olmuşu, olanı, olacak olanı ve olabileceği ele almak, düşüncenin temel niteliğidir. Bu sebeple nesneler, olaylar ve insanlar arası ilişkilerin büyüklük, nicelik ve derece bakımından aralarındaki bağıntılar önem taşır. Bunların gerçek veya gerçekliğe yakın olduğuna dair verilen yargılardaki doğruluk paylarının bağıntılılık durumu, düşüncenin niteliğini de etkiler. Gerçek sebepleri görmezlikten gelerek sözde sebepleri gerçekmiş diye yutturmaya kalkan bir düşüncedir.

KÖRÜN KÖRE YOL GÖSTERMESİ
Ancak oransız düşünceler “körün köre yol göstermesi” gibidir. Sonuçta ikisi de bir çukura düşecektir. Bireysel olduğu kadar toplumsal ve uluslararası ilişkilerde oransız düşüncelerin başarı iddialarına rastlamak mümkündür. Düşünceler orantı ilkelerini çiğnediğinde daima bir alt üst olma, başaşağı dikilme, tepetaklak olma söz konusudur. Bir kavrama onun içeriğinin taşıyabileceği anlamdan fazla bir değer yükleme, orantı yasalarını çiğnemektir. Bir slogana bağlanıp kalmak, sonucu hüsranla bitecek olaya davetiye çıkarmaktır. Küçük bir otomobile jet motoru takmak, bir file bir farenin yiyeceğini vermek, karıncanın sırtına binmeye kalkmak, filin kulaklarını pireye takmak, dişleri çıkmamış bebeğe yetişkinlerin yediklerini yedirmeye kalkmak, aslanı kediye boğdurmak, kraldan fazla kralcı olmak, akı kara görmek vb. davranışları toplumda kol gezen davranışlar olarak görebiliriz. Bu davranışları sergileyenler, yaratıcı düşüncelerle yapmacık düşünceleri birbirine karıştıran, düşünce derinliği olmayan, aptallıklarını başkalarının üstüne atan, gerçek olanı yanlış tanıtma ustalığı gösteren, düşünce ölçüsünü entrika başarısı olarak gören veya çevirdiği entrikayı üstün zeka kanıtı sayan vb. kişilerdir.
Düşünce orantılarını görmezlikten gelerek çıkarları için gerçekliği saptırma davranışı sergileyenler, toplumsal görüş ve ülkü birliğini yıktıklarının farkına varamayan zavallılardır. Bunlar topluma ayrılıkçılık tohumları ekerek birbirine düşman gruplar yaratmaktan çok hoşlanırlar. Toplumun özünü oluşturan değerler hiyerarşisindeki statüleri tartışma konusu yaparak, görecelilik fırınını yakıp değerleri kül etmekten hoşlanırlar. Yaptıkları iktidar kavgasında dış düşmanlardan bile medet umar; aklı, hakkı ve hukuku çiğnemekten utanmazlar.

TESLİMİYETÇİ VE İŞBİRLİKÇİ TUTUM
Toplumsal çözülmenin düşünce yörüngesinde mücadele yerine teslimiyetçi ve işbirlikçi tutumlarıyla ön plana çıkarlar. Toplum için tehlike oluşturduklarını gizleyerek kurtarıcı rolünde düşünceler ileri sürerler. Teslimiyetçilik düşüncesinde direndikleri zaman yaratıcı olduklarına herkesi inandırmaya çalışırlar. Hatta “bana ne, beni ilgilendirmez, boş ver” tavırlarını bile, yaratıcı düşünceler olarak topluma sunabilirler. Özellikle toplumsal, jeopolitik, tarihi, coğrafi vb. ülke sorunlarında şans, kader, kısmet, talih, alın yazısı, baht, nasip vb. kavramları kullanarak, Türk milletini girişimcilikten, mücadele etmekten alı koyarak eylemsizliğe yönlendirmeye çalışırlar. Türk milletinin kimlik ve benliğini yadsıması için düşünceler üretmeyi başarı sayarlar. Özellikle Türk milletinin kimlik ve karşılıklı sorumluluk ve yükümlülük duygularını parçalayıp bölerek, toplumsal sorunlara karşı bireysel eylemler yapılmasına gayret ederler. Kendi çıkar ve güvenliklerini sağlamak için bencil özlemlerini toplumsal yarar aleyhine gerçekleştirmeye çalışırlar. Türk milletinin gerçek sorunları ve davalarıyla boğuşma yerine, sahte sorunları ön plana çıkarırlar.
Orantısız düşünce akli bütünlüğü ve ahlaki sorumluluğu hiçe sayar. Geçmişi veya geleceği ülküselleştirerek, sorunları “şimdi”den kaçarak çözmeye çalışmak, düşüncedeki yenilgi ve yetersizlik duygusunu ortaya çıkaracağından, bireylerin kendilerine yabancılaşarak sanal gerçekliklerin peşine takılmaktır. Yöresel milli kültür yaratmaya çalışmak, hayali geçmişin körü körüne yüceltilmesine çalışmaktır.
“Leyleğin ömrü lak lak ile geçer” sözü gereğince, bireysel ve toplumsal sorunların çözülememesi, bir sürüklenme, olayların akışına kendini bırakma şeklinde bir tavır ortaya çıkarır. Bu çaresizlik duygusu eylemsizlik tavrıyla birleşince yeni atılımlar yapma yerine, sözde çözümlere bel bağlama eylemlerine dönüşür ki, gelecekten ümit kesilir. Bu tavır kitle-iletişim araçlarıyla topluma püskürtüldüğünde, afyon etkisi yapar. Duygularla düşünceler arasındaki ikilik doğruya ulaşmayı engeller. Bu yüzden bazı liderler toplumu avutarak başarıya ulaştırmayı, başarı sayabilirler. Oysa düşüncede sayı veya nicelik değil, nitelik daha önemlidir ki, akıllı komutanlar kendi silahları yerine düşmanın silahlarını kullanarak başarı kazanırlar. Korkunun ecele faydası olmadığını bilerek zorlukları kucaklamak ve onları kabul ederek çözmeye çalışmak, toplumun seviyesini bir üst seviyeye çıkarmayı sağlar. Büyümesi engellenen bir toplum, engelin önünde çaresizlikten şikayet ederek engelin ortadan kalkmasını bekleme yerine, engeli aşabilme yollarını arayıp bulabilir. Toplumun hayallerini tutsak eden orantısız düşünceler kadar, gölgeleri cisim diye kabul ettiren düşünce sahiplerinin, topluma verecekleri hiçbir şey yoktur. Toplumsal gelişmenin reçetesi, toplumsal güçlüklere göğüs gererek direnip yaşayabilmekten geçer. Otorite adına otoritenin iktidarını gasp edenlerin statükonun nimetlerine göz diktikleri açıktır. Bunların duygu ve düşünceleri birbirini tutmaz. Oysa toplum sorunlardan kurtuluşu simgeleyen beklentilere, umutlara ve ülkülere kendisini teslim eder.

HAYAL KIRIKLIĞI ÜRETEN DÜŞÜNCE
Orantısız düşünceler hayal kırıklığı üreten düşüncelerdir. Sahiplerini, düşmanlarının lokmaları yapan bu düşünce şekli, esasen yok olmasını kendisi hazırlamıştır. Albenisi ne kadar cazip olsa da, düşmanlarının düşünceleri yanında devede kulak misalidir. Türk toplumunun düşüncelerinin çekirdeğini oluşturan semboller, bilinç yapısının da dokumasının niteliğini belirler. Bir model olarak bu sembolleri değiştirmeye kalkmak veya yok saymak, Türk milletini özünden koparmak, düşmanlara yiyecek sofrası hazırlamaktan farksızdır. Türk milletinin heyecanlarını bilmeyenler veya bu heyecanları yanlış yorumlayanlar bir gün pişman olabilirler. Bunlar Türk milletine saygısı olmayan, onun büyüklüğünü göremeyen, pencereyi ev, oyuncak nesneyi gerçek nesne, kendi düşüncesini yanılmaz zanneden sahte kahramanlardır. Türk milletine bunların verebilecekleri hiçbir şey yoktur.
Orantısız düşünce, dengesi bozuk olduğundan dolayı sahibine zararlı olan, sonucu daima pişmanlıkla biten bir düşünce türüdür. Türk milleti, bu düşünce sahiplerini ayırt edebilecek sağduyuya sahiptir. Bunların kitle iletişim araçlarıyla topluma sunulmaları geçici başarılar ortaya çıkarabilir. Ancak bunlar toplumsal bellekten ilk önce silinecek olan düşünce sahipleridir. Bu düşünce sahipleri yüce kişilik sahibi değil, yüceltilmiş kişiliklerdir. Gerçek pehlivanlar değil, sahte pehlivanlardır. Bunları çok iyi tanıyıp ayırt edelim ki, oranlı düşünce sahibi olduğumuzu gösterelim. Onlar da boylarının ölçüsünü alıp oransızlıklarını fark etsinler.
Düşünce uzayında yol alırken yolun uzaklığı ve engellerin sayısı ve büyüklüğünü dikkate almadan yapılan hazırlıkların, yolcuya bir faydası yoktur. Bu yolculuğa çıkanların aceleleri, telaşları, başarıya götürmediği gibi, yüreğini ve beynini bu yol uğruna koymayanların da kılavuzluğa kalkışmaları, acınacak bir durumdur. Kendi bayrağı yerine başkalarının bayrağını taşıyanların, ait oldukları topluma verebilecekleri bir şey de yoktur. Makamları işgal ederek çıkar sağlamak hüner değildir. Esas hüner, mesleğinde sanatkar olmak kadar, karşılıklı ahlaki görev ve sorumlulukların bilincinde olarak ayrımcılık, bölücülük yapmadan Türk milletine hizmette kusur etmemektir. Kitle iletişim araçlarının şişirdiği balon kahramanların iç yüzlerini de görmeden karar vermek, akıl kârı da değildir. Başka düşüncelerin borazanı olanlar, ancak ses çıkarır, gürültü yapar, musiki icra etmezler. Türk milletinin musikisini sonsuza taşıyacak, düşünce patlamalarını yapacak gerçek kahramanlara selam olsun!


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002