Kasım 2008

Ö T E S İ

 

30.12.2024 



Gerçek

 
Özdemir Özsoy

Toplumsal Uzlaşmanın Önemi


Sosyal alandaki hızlı gelişmeler ve teknolojide katlanarak artan ilerlemeler dünyada yeni arayışlara yo açarken, ülkemizde kısır çekişmelerle çok vakit kaybedilmiştir. Bu keşmekeş içinde hâla düşünme yeteneklerini koruyabilen vatandaşların “Nereye gidiyoruz?” ya da “Ülkenin sahibi yok mu?” sorularını sık sık sormaları, işin ciddiyetini göstermektedir. Aynı endişeyi yakın bir geçmişte dile getiren kişilerin yetki ve mevki sahipleri olduklarında meseleyi hafife alan bir tavırla, bu soruları vehimden ibaretmiş gibi göstermek istemeleri “içtenlik” kavramıyla bağdaştırılamaz.

Birçok yönden geniş bir potansiyele sahip olduğu bilinen bir ülkenin milli hasılası kadar borç batağına düşmesine sebep olan yöneticilerin, demagojiye sapmadan kendilerini savunmaları mümkün değildir.
Bir toplumun millet olarak nitelenmesi için gerekli olan özellikler, baştakilerin bilgisizliği ya da umursamazlığı yüzünden kaybolup giderse, orada uzlaşmanın sağlanması güçleşir, hatta imkansız hale gelir.
İnsanların yüzü gülmüyorsa, kişiler ya da gruplar arasında örtülü bir husumet varsa, o toplumu millet olarak bir arada tutmak zorlaşır.
Gerçekten birlik ve beraberlik isteniyorsa, millet ile devlet barışık olmalıdır. Bunun da çaresi, devlete ağırlık kazandıracak yöneticilerin iktidara gelebilmeleridir. Yönetici, milletini sevmek zorundadır. Halkın ekmeğine göz dikmiş olan vurguncu takımına hoşgörü göstermek hakkına sahip değildir.
Anayasaların ruhu, milletle devletin anlaşması, uzlaşması değil midir? Anayasa bu ruhu taşıyan ve yaşatan bir mukavele (sözleşme) değil midir? Anayasalar devleti ayakta tutmak, dolayısıyla milleti ayakta tutmak için yapılmıyor mu?
Niye, rejimleri oturmuş, ekonomileri güçlü -ve asıl önemlisi- gelir dağılımı âdil olan ülkelerde, sık sık anayasının ihlal edilmesinden korkulmuyor? Neden böyle ülkelerin bazı vatandaşları, anayasa düşmanı ya da rejim karşıtı olarak ilan edilmiyor? Buna karşılık niçin bazı ülkelerde bu konuda devamlı bir tedirginlik ve korku yaşanıyor?
Yetmiş yıl kadar önce, onbeş milyonluk bir nüfusla ve çok küçük bir milli gelir ile her alanda sözü geçen, dünyada saygın bir yeri olan bu ülkenin şimdi komşularının haksız ve saygısız davranışlarına muhatap olması, vatansever yurttaşları yürekten yaralamaktadır. Bu, komşu denilen devletlere arada sırada -ve onların karşıtlarına da mesaj vermek maksadıyla- çıkışmak, belki bu yoldan şahsına puan toplamak isteyenler için önemli olabilir. Ancak bu beyanatların Türkiye için başka bir yararı olduğu söylenemez.
Hatalarını gözden saklayabileceğini sanarak -yasak savmak kabilinden- verdiği demeçlerle devletini defalarca özür dilemek zorunda bırakmak da böyledir. Hem de zulüm yapanlara “Haksızsın!” demiş olsan bile... İşte bağımsız dış politikanın erdemi böyle hallerde iyice anlaşılır.
Yabancı devletlerin ve onların istihbarat kuruluşlarının doğrudan ya da dolaylı olarak ülkemize destek verir gibi görünmeleri, bu işin sakıncalarını düşünemeyen kişilerin hoşuna gidebilir. Ancak bunun karşılığında kısa ve uzun vâdeli hedeflerinin ne olduğu ne götürüp ne getireceği çok iyi değerlendirilmelidir. Aslında çoğu zaman önemli bir fayda sağlamayan hattâ bir takım sinsi planlara dayandığı için bazan problem çıkaran bu gibi alış verişlerin basit iç politika hesaplarında kullanılması en azından utanç vericidir. Çünkü gelişmemiş ülkelerde kendi halkını yönlendirmek için yapılan böyle uygulamalar, hiçbir zaman milletin hayrına olmamıştır. Bu tertiplerin çok az kimse tarafından bilinebilmesi, çoğunluğun bu işlerin farkında olmaması yüzünden, kötü niyetliler rahatça at oynatabilmiştir. Ancak oyunu seyredenler gibi, sahneye koyanların da sonu hüsrandır. Onun için, her türlü oyundan bir an evvel vazgeçip toplum içinde uzlaşma sağlamanın yolları aranmalıdır.
Belli çevrelerin adamları olduğu açıkça görülen zavallıların medyada yürüttükleri haksız ve çirkin kampanyaların ülkeye zarardan başka ne katkısı olabilir? Ayrıca bu kişilerin kendilerine yetmeyen akıllarıyla patronlarına hangi şartlar altında ne kadar süreyle faydası olur? Bunlar her gün ülkedeki fikir ve siyaset ortamını gerginleştirecek uydurma haberlerden, yorumlardan vazgeçmedikçe huzur ve sükûn sağlanması mümkün değildir. Böyle yanlış davranışlar vatandaşları birbirine düşürmektedir.
Tekrar edelim, toplumu millet yapan ögeleri yok saymak bütün sıkıntıların temelini teşkil eden önemli bir rahatsızlıktır. Kişiler birbirini sevmiyorsa hattâ birbirine husumet duyacak hale getirilmişse, mutlaka bu hastalığın kökenini araştırmak gerekir.
Doğruluğun ve gerçeği aramanın kimseye zararı yoktur. Cehaletle savaşmak cesaret ve samimiyet ister. “Halkın büyük çoğunluğu gerçekleri öğrenmesin” zihniyeti toplumu çökertir. Bu düşünce tarzı gaflettir.
Toplumsal uzlaşma için ilk şart bilgili, dürüst, saplantılardan kurtulmuş, açık zihinli ve -en önemlisi- vehim ve korkulardan sıyrılabilmiş kişileri iş başına getirebilecek bir sistemin kurulmasıdır. Bunun tek yolu ise halkın bilinçli olmasıdır.










ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002