Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Bamteli

 
Aydil Erol

Hasan Âli’ye dair


“Bay sıfır” namıyla maruf Hasan Âli Yücel, solcuları koruyup kollayan, milliyetçilere de kök söktüren bir bakan değilmiş... Ya neymiş?.. “İç âleminde çok ince bir kalbi, hassas bir ruhu olan”, “çok sağlam bir kişilik ve yüksek bir onur sahibi”,

“muazzam bir karakter sahibi”, “deryâ-dil”, “derviş-meşrep”, “lâtifeci ve dost”, “dengeli, dürüst, yurtsever.. coşkulu, sürükleyici.. dürüst, açık, yalın bir kişilik ” sahibi, “müstakil bir şahsiyet” ve “olgun bir bütün insan” imiş.. (27.s.)
Sevenlerinin yazdıkları bunlarla kalmaz, Prof A. İnam’a göre de o bir “eren”dir.. “yapayalnız kalmıştır, çünkü Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi dostlarıyla, erenliğinin coşkusunu, öte adamlığını üleşememiştir, yeterince.” (99.s.)
Müellifin pek sevdiği ve pek sık kullandığı ifadeyle söylersek: (Sayar’ı zikredelim):”... Türk maarifi 1930’lu yılların sonunda mühim bir kültür adamı kazanır..” “Gerçekten de Yücel bir denge adamı idi. Kalb-i selim, akl-ı selim ve zevk-i selim’i başarılı bir şekilde dengelemiş, aralarındaki çatışmayı uyuma çevirerek her üç boyutu karşılıklı bağımlılık esası üzerine her birine kendi iç salabetini sağlamıştı.” (64.s.) “Taassuptan kaçıp hoşgörüye sığınmasını, kin tutmayışını, herkese müsbet bakmasının ilk temrinlerini Yenikapı Mevlevihanesi’nde” yapar. (45.s.)
“En kötü yalan yarısı doğru olan yalandır.” sözüne aldırmayıp hemen şunu belirtelim: Bilinmez nedendir (denge adamlığı) hep Batı, Yunan ve Lâtin klâsiklerinden yana kayar... bunlarla kalmaz (oratorya)’ya dek uzanır... meğer Yunus Emre oratoryosu fikri ona aitmiş... “oratorya ne mi?..” dediniz. Ne olacak canım: (Katolik veya Protestan kilise müziğine mahsus dinÎ orkestra ve koro eseri!..)
Gördünüz mü müsamahayı, duydunuz mu toleransı, işittiniz mi hoşgörüyü?!! Yunus’un yanında kilise müziği!!!
Müellifimizin nazarında “Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel” şunları söylüyor: “Mevlâna’yı doğru anlayıp ona bağlananlar da ne sağa yatarlar, ne sola!.. doğruluk onlar için tabii duruştur...” (89.s.)
“Nâm-ı nâmisine âli meşreb/Hasanoğlan diye açmış mekteb” diyen Neyzen Tevfik’in, Goethe kitabından ötürü yazdığı mısrayı duymayan kalmamıştır. Biz Yücel’in adı geçen kitabını görmediğimiz için Sayar’a kulak vermek istiyoruz, lâkin kılı kırk yaran Hoca bizi şaşırtıyor. Aynı sayfada (65) “Goethe: Bir Dehanın Romanı”, az aşağıda “Goethe:Bir Dahinin Romanı”...
“Ancak unutmayalım ki HAY (Hasan Âli Yücel)’in kâinatında taassuba yer yoktur. Shakespeare ile Mevlâna, Adam Smith ile Hâfız, Schiller ile Sühreverdi aynı yayın zinciri içinde Türk irfanına kazandırılacaktır.” (152.s.)
O kâinatta bütün bunlara yer vardır da, Türk klâsiklerine de “Biz tükürdüğümüzü yalamayız, yalatırız.” diyen ve aynı zamanda bir Mevlevî Şeyhi olan Arif Nihat Asya’ya yer yoktur... Kayseri Lisesinde cereyan eden Asya-Yücel çatışmasına zaman zaman (iktisatçı mı, edebiyat tarihçisi mi?..) dedirten Sayar’ın yer vermemesine hayret etmedik desek yalan olur...
Küçük hacmine rağmen büyük bir emek ürünü olan eserde “Irkçı Turancı Salvolar” (13,132.s.) “Nazilerden para alan Türkçüler” (135.s.) ifadelerini yadırgadığımızı, Sayar’ın kalemiyle bağdaştıramadığımızı söylemezsek kendimizi eksik konuşmuş sayacağız.
Bildiğimiz kadarıyla Mevlevi ıstılahında “Ney üflenir çalınmaz!...” Topkapı Mevlevihanesi’nde yıllarını geçiren, Mevlana ile “dopdolu” olan Hazret bırakalım babasına “Ney çaldıradursun”, Mozart’tan oda konseri dinledikten sonra yazdıklarına bir göz atalım:... “klârnetin bizim ney sesini andıran havalanışları, gönüllerimde nağmeden kuşlar uçuruyordu.” (91.s.)
“Neyi andıran klârnet sesi’ni”(!) duyduktan sonra Yücel’in kaç gönlü var?.. demekten kendimizi alamıyoruz...
Hasan Ali’nin Bakanlığı sırasında bir gece rüyasına Mevlâna girer ve Konya’da darda kalan Mehmed Dede’yi kastederek çıkışır. “Hasan, dervişimi koru!..”
“Bizim Şeyhin keramâtı olur menkul kendinden” diyen Şinasi’yi rahmetle andıktan sonra sormak gerek. Acaba bir gece de Karl Marks rüyasına girip şöyle mi azarladı:
-Hasan, Hasan... Proleterlerimi koru, kolla!..

Ahmet Güner Sayar, Hasan Âli Yücel’in Tasavvufî Dünyası ve Mevleviliği, Ötüken Neşriyat, (0212 251 03 50)







ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002