Çocukluğunuzdan hatırlarsınız; "O yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan?" diye bir tekerlememiz var. Bugün dünya, bir yılanın bir fili yutmasına şahit oluyor. ABD' de topu topu on milyon, İsrail' de dört, bilemediniz beş milyon yahudi dünyayı parmağında oynatmaktadır. Yahudi lobisi, ABD'yi ve dünyayı istediği yöne sevketmekte başarılı olmuştur. ( Prof.Yalçın Küçük Şebeke ve Tekelistan adlı kitaplarında Türkiye'de Yahudiler’in yaptığı bazı çalışmaları açıklamıştır.) Dünyada meydana gelen belli başlı ekonomik, siyasi ve askeri her olayın arkasından Yahudi parmağı çıkmaktadır.
Belki gözden kaçmış olabilir; 26 Mayıs tarihli Radikal Gazetesinde bir FBI ajanının, "FBİ'nin 11 Eylül'le ilgili delilleri araştırmak bir yana, kararttığını itiraf ettiği" haberi vardı. 11 Eylül günü İkiz Kuleler’de çalışan Yahudi'lerin işe gitmediği artık biliniyor. Yani şunu demek istiyorum ki bütün zekasını, enerjisini, gücünü fili yutmaya, sömürmeye, bir sürü halinde yönetmeye teksif etmiş olan Yahudi adlı yılan, fili yutmak üzeredir. Hazmedip edemeyeceği ise ayrı bir konudur.
Bugün çeşitli kesimlerce, içinde bulunduğumuz bunalımdan, bizi çepeçevre kuşatan ahtapottan nasıl kurtulabileceğimizin çareleri aranıyor. Bazılarımız, Beyaz Atlı Prens bekliyor. İnşaallah düzelir deyip geçiyoruz. Samimi her vatansever ise kendine sorular soruyor. Sormalıdır da. Çünkü samimi olmayan hainler de bunalımdan çıkış için sinsice önümüze çözümler sürüyor. Bir anlık dikkatsizliğimiz bizim felaketimiz olacaktır. Başka milletler bugün dünyada nasıl söz sahibi olmuşlarsa biz de bir zamanlar söz sahibi idik. "O zamanlar milletimizi yükseltmiş olan özelliklerimiz neydi, bugün içine düştüğümüz içler acısı durumun sebepleri nedir?" diye düşünmek,"Başkalarının yükselme sebepleri nedir?" konusunu araştırmak, bize bunalımdan çıkış için çözüm fırsatları sunacaktır. Başkalarının gözlükleriyle değil, kendi gözlüğümüzle serinkanlı olarak milletimize ve dünyaya bakmamız halinde, elbette eninde sonunda bir çıkış yolu bulacağımıza kesinlikle inanıyorum.
Kanaatimce işe önce kendi iç dünyamızı tanzim etmekle başlamalıyız. Milletinin can simidi sayılan en ülkücü kişilerin bile kendi iç dünyasını bir düzene koyamadığı görülüyor. Ben de kendini idealist olarak gören bir kişiyim ve bu tarife dahilim. Her insanın içinde iyi ve kötü vasıflar vardır ve bu vasıflar terbiye yoluyla yönlendirilir. Terbiye kurumları, okullar, çevre ve aile üzerine düşeni yapamıyor, yetişen nesillere milletimizin tarih sahnesinden yok edilmesi tehlikesine karşı yeterli eğitimi veremiyorsa, ne yapmalı? Aksine devletin kontrolünde olduğu söylenen eğitim kurumları, çevre, basın-yayın, televizyonlar yoluyla bozulmaya göz yumuluyorsa? Et kokmasın diye tuzlanır, ya tuz kokmuşsa ne yapacaksınız? Burada, milletimizin hiçbir resmi destek olmadan tamamen kendi kendini tedavi etmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Allah'dan sosyal bünyemiz görünüşte de olsa şimdilik sağlamdır. Türk milletinin tarihten günümüze getirdiği sosyal kurumların (Yaren, Sıra Gezme, Arabaşı, Kürsübaşı, Barana, Herfene, Arifane vb haftalık sohbet meclislerinin) olduğu, törenin yaşatıldığı yerlerde bunalım çok kolay aşılmaktadır. Mesela Urfa'daki Sıra Gezme Geleneği'nin varlığı, bölgeye terör örgütünün girişine set çekmiştir. Bu kurumlar ne pahasına olursa olsun yaşatılmalıdır. Geniş aile ilişkileri, misafirlik, imece.. devam etmeli, ettirilmelidir. Bütün bunlar "milletimizin kendi kendisine yardımı" açısından çok önemlidir. Ancak insanımızın da kendine yardımı şarttır. Ülkücü bilinen kişilerin çoğunun bir iç disiplininin olmadığını, zamana riayet etmediğini, sözünde durmadığını, sorumluluk duygusunu kaybettiğini, dünyaya, olaylara, insanlara kayıtsız kaldığını, nemelazımcılığa büründüğünü, kabuğuna çekildiğini, atalete sürüklendiğini, okumadığını, araştırmadığını, yazmadığını görüyoruz. Bir millet için en zor zamanlarında, ideal sahibi insanlarının dahi bu durumda bulunması ne acıdır. İngilizler’in çok önemli bir yazarı olan Samuel Smiles'ın 1830’larda yazdığı "Kendine Yardım" adlı bir kitabı, sanki bu durumdaki bizler için yazılmıştır. Yazıldıktan sonra çok büyük yankılar uyandıran bu kitap, Japonca'ya dünya dillerinden ilk çevrilen kitaptır ve okullarında ders kitabı olarak okutulmaktadır. Bizde ancak 1950'den sonra basılmıştır. (Belki sahaflardan bulunabilir!) Kendine Yardım adlı müthiş kitaba ilave olarak "İyi İnsan İyi Vatandaş, Dost Kazanma Sanatı, Söz Söyleme ve İş Başarma Sanatı, Mutluluk Sanatı" gibi, onlarca benzeri sayılabilecek kitapları özellikle tavsiye ediyorum. Çünkü, kendi iç disiplinimizi sağlamak için bu gibi eserlerin rehberliğine ihtiyacımız var, diye düşünüyorum.
Milletimiz, tarihten getirdiğimiz kurumları olumlu bir şekilde dönüştürüp yaşatarak sosyal bünyesindeki yaraları tedavi edebilir ama, uzun vadede milletimizin ölüm döşeğinden kurtulmasının bir tek yolu var; kendini iyi yetiştirmiş, milletini seven, okuyan, araştıran, yazan insanlarımızın yeterince artması! Bu da "bize bizden başka dost yok" deyip (elbette bizi seven dostumuz da olmalıdır) önce kendi iç dünyamızdaki zaafları ortadan kaldırarak, onların yerine güzel duygu ve düşünceleri, alışkanlıkları yerleştirmek için kendimizi eğitmekle gerçekleşecektir.Yani Kendine Yardım'la!