Günlerdir görsel ve yazılı basında bir tartışmadır gidiyor. Öğretmenler, toplumbilimciler psikologlar ve aileler karşı karşıya getiriliyor. Akılları sıra araya da bir iki dansöz ve manken koyarak konu süsleniyor.
Öğretmen ve ailelere göre, ‘Öğrenciler okumanın boş olduğunu, okusalar bile iş bulup bir baltaya sahip olamayacaklarını, en iyisinin kolaydan şöhret olmanın para ve mevki kazanmak olduğunu’ iddia ediyorlarmış. Özlemleri ise, Televole programlarına bir ayak basabilmekmiş.
Psikologlar ve sosyologlar kitabî, kitabî konuşurken aileler ve öğretmenler endişe ile kıvranıyor ve hatta baktıkça istikballerine mücrim gibi titriyorlar.
Daha çok titreriz hanımlar, beyler!
Biz değil miyiz ki o çocukları daha ilk adımlarını atmaya başladıktan sonra, ‘’Oyna da yavrum teyzeler, amcalar görsün’’ diye büyüten. Evvelallah hiçbir düğünü, nişanı kaçırmadık. Çocuğunu kapan, pistte karşılıklı göbek atmıyor muydu?
23 Nisan Çocuk Bayramları’nı kahramanlık şiir ve piyesleri ile kutlar, marşlarla süslerken, öğretmenlerimiz bir anda radikal kararlarla çocuklara Tarkan, Michael Jackson,Yonca Evcimik kıyafetleri giydirip sahneye sürmedi mi? Kahramanlık piyeslerinin yerini Yasemin Yalçın’a ait çingene tiplemeleri almadı mı? Hatta daha daha ileri gittik. 20-30 kişilik Mezdeke dans gurupları kurup Arap şeyhleri kıyafeti içindeki erkek çocuklarımızın önünde kızlarımızı raksettirmedik mi? Milli kültürümüzü nasıl ayaklar altına aldığımızı ispatlamak için de öğretmen-anne işbirliği ile çocukları toplayıp çarşı merkezlerinde marifetlerimizi sergilemedik mi?
Bir eğitim aracı olan bilgisayarı çocuklarımızın odasına yerleştirirken, yanına da bir deste oyun ve müzik CD’si koymadık mı? Bu bir iletişim aracadır deyip de, en önce chat kanallarını kullanmayı öğretmedik mi?
‘’Bu gece mezuniyet balosu var. Balonun tadını çıkarsın. Sonra da geceyi arkadaşında geçirecek’’ muhabbeti yaparken, ev sahibi kim diye hiç araştırdık mı? Bu durumda ev sahibinin de muhakkak Dolmabahçe Sarayı’nın da sahibi olması gerekir, bunca çocuk anca sığar diye hiç düşündük mü? Hangi kültürdü; çocuklarımızı evlerinde konuk eden ya da evlerimize konuk olan?
İyi! Peki! Babalarımız var! Babalar ne yapıyordu derseniz?
Haaa onlar mı?
Kızılay meydanında davul zurna eşliğinde yağlı göbeklerini sallayıp, omuz titreterek göbek atıp, 70’lerden bu yana hak arıyorlar!..
Tam alacaklarını sandıkları her seferde IMF milli ekonomimize el koyuyor, babalarımız da kaldıkları yerden kan ter içinde oynamaya devam ediyorlar!..