Lale Yazıcı ve Hülya Aşık hanımlar Kıbrıs uçağında basın mensuplarına (Siz aşağılık tabakasınız, sizleri sürüm sürüm süründüreceğiz!) demişlerdi. Demekle de kalmayıp Hasan Özdemir'e telefonla ulaşmaya çalışarak basın mensuplarını polise çektirmekle, işlerinden kovdurmakla tehdit etmişlerdi. Akılları sıra eşek sudan gelinceye kadar gazetecileri polise dövdürecek, sonra da işten kovduracaklardı. sebep? Uçakta yerlerine oturmaları için ikaz eden hostese sinirlenmeleri ve hostesi de işten kovdurmakla tehdit etmelerine, gazetecilerin gülmesi...
Haklısınız hanımlar!
İşte böyle, her şeye bu gazeteci milleti güler.
Sizler gibi omuzlarında ağır yükler, sorumluluklar taşımıyorlar ki... Nereden bilsinler işten adam kovdurmanın, polise adam dövdürmenin, hostes tehdit etmenin, üst düzey tanıdıklarla her an temas halinde olmanın, mütemadiyen birilerine ulaşmanın zorluklarını?..
Hep eşlerinizin adı ile anılmak, adınızın önüne eşinizin adının unvan gibi konmasına dayanmak, tahmin ederiz ki çok zor zanaattir.
Yıllarca alt kültürle yoğrulmak, bir gece de Sindirella misali prenses olmak, geçmişle halihazırın med-cezirlerini yaşarken, unutmaya çalıştıklarını, gazeteciler size bir gülmeyle hatırlatsınlar.
Evet haklısınız hanımlar!
Çok aşağılık bu gazeteciler...
o gülmeyle sizlere kimbilir neleri hatırlattılar?
Kıbrıs gazinolarında koca parası dağıtmayan, medyada sadece asilce bir görüş bildirirken görülen, asar-ı antika altın varaklı kristal bir avize gibi, bulunduğu her ortamı aydınlatan asil kandan gelen sosyeteyi mi?
Halbuki sizler, 60’lı yılların bakır yaldızla kaplanmış formika yatak odası takımıydınız. Uçağın hareket etmek için ufacık bir sarsıntısında sırlarınız döküldü, çırılçıplak ortada kaldınız..
Tüh be!
Yazık oldu, hem de çok yazık...