Kasım 2008

Ö T E S İ

 

5.12.2024 



KİTAP : Nisan - 2003

Pervaneler

Müfide Ferit Tek - Kaknüs Yayınları 

Müfide Ferit Tek ve Hatırlattıkları Mehmet Nuri Yardım Hani insan bazen çok kıymetli bir eşyasını kaybeder, sonra bulur ya... Nasıl bir sevinç kaplar içini, nasıl gönenir yüreği, nasıl mutlu olur bilirsiniz... Hâlbuki kazandığı, fazladan sahip olduğu yeni bir şey yoktur. Ancak daha önce kıymetini o denli bilemediği bir eşyasına yeniden kavuşmuştur. Kültür hayatımızda da benzer bir hâdise yaşanıyor. Daha önce sâhip olduğumuz bir çok şâir ve yazar yeniden hatırlanıyor, okunuyor, keşfediliyor ve sahipleniliyor. Garip ama sevindirici bir gelişme. Örnek mi istersiniz: Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Hâşim, Abdülhak Şinasi Hisar, Ziya Osman Saba, Safiye Erol, Reşat Ekrem Koçu, Fatma Aliye ve son olarak Müfide Ferit Tek... Müfide Ferit Tek, ancak edebiyat tarihçileri ve araştırmacıları tarafından bilinir ve iki eseri "Pervaneler" ve "Aydemir"le tanınırdı. Müfide Ferit Tek'in başka bir esere sahip olduğunu da ilk ünlü iki romanının yayınlanmasından sonra ben şahsen öğrenebildim. Cemal Demircioğlu'nun1998 Kasım sayılı Toplumsal Tarih dergisinde yayınlanan makalesinde yazarın "Affolunmayan Günah" isimli üçüncü bir romanının bulunduğunu ve bunun Almanca baskısının 1933'te yapıldığını sevinçle okudum. Eh, ne denir, siz kendi değerlerinizin üstüne küller serper, onları nisyana mahkûm ederseniz olacağı budur. Fakat son yıllardaki gelişme, "sükût suikasti"nin sona erişi, doğrusu çok ümit verici ve sevindirici... Müfide Ferit 1892 Kastamonu doğumlu. Babası Kemahlı Mazhar Paşa'nın oğlu Şevket Bey, annesi, Plevne şehitlerinden Zâimzâde İsmail Efendi'nin kızı Feride Hanım'dır. Şevket Bey, Meşrutiyet yanlısı Müşir Recep Paşa'nın seryaveri olduğu için onunla birlikte görevli olarak Bağdat ve Trablusgarp'a gider. İlköğrenimine burada başlar. Trablusgarp'ta henüz bir Türk mektebi olmadığı için İtalyanların yönetiminde bulunan St. Joseph Rahibe Okulu'nda okur. O yıllarda, İstanbul'da bulunan Harbiye Mektebi'nde bir grup öğrenci, kanundışı faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle, Fizan'a sürgün edilir. Aralarında Ahmet Ferit Tek ile Yusuf Akçura da vardır. Ahmet Ferit, daha sonra evleneceği Müfide Ferit'i burada tanır. Yazarımız, 1903 yılında gizlice gönderildiği Paris'te Versailles Lisesi'ne kaydedilir. Onun Paris'teki öğrenimini, velisi sıfatıyla babasının yakın arkadaşı ünlü Jön Türklerden Ahmet Rıza Bey takip eder. Müfide Ferit, 1907 yılında Ahmet Ferit Tek ile evlenir. Bundan sonraki hayatı, kocasının sürgün veya görevli olarak bulunduğu çeşitli şehir ve ülkelerde geçer. İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra İstanbul'a gelirler. Ahmet Ferit Tek, İttihat ve Terakki'nin kanunsuz uygulamalarına muhalefet edince Sinop'a sürülür. Bunun üzerine Müfide Ferit Hanım, kocasıyla birlikte Sinop'a gider. 1913-1918 arasındaki yıllarını Sinop ve Bilecik'te geçirir. Bu arada Aydemir romanını yazar ve yayınlatır. Mütareke ve Millî Mücadele yıllarında İfham ile Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde Milli Mücadele'yi destekleyici yazılar yazan romancımız, ikinci romanı Pervaneler'i 1924 yılında kaleme alır. Kocası Ahmet Ferit Tek'in Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevi sebebiyle onu uzun yıllar yurtdışında görürüz. 24 Mart 1971 tarihinde İstanbul'da dağdağalı ve meşakkatlerle yaşadığı hayata veda eder. SANAT ANLAYIŞI Türk edebiyatında 1911-1923 yılları arasındaki Milli Edebiyat döneminde eser veren yazarlar arasında bulunan Müfide Ferit, ilk romanı Aydemir'i yayınlarken dönem içinde Batıcılık, Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük akımları yaygındır. Son hareket, edebiyat alanında "milliyet", "milliyet hissi" ve "milliyetçilik" duygularıyla ifade edilirken bu cereyanın öncü kalemleri arasında bulunan Ömer Seyfettin, Halide Edib Adıvar, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Aka Gündüz ve Müfide Ferit Tek millî hislerini aksettiren eserleriyle öne geçen edebiyatçılar olarak kabul görür. Müfide Ferit hikâyeler de yazmış ama daha çok tezli romanları olan Aydemir ve Pervaneler'i ile dikkat çekmiş ve edebiyat tarihine geçmiştir. Yazarın her iki romanı, Türkçülük düşüncesinin ilk romanları ve milliyetçi anlayışı dikte eden ilk eserlerden kabul edilebilir. Romanlar, muhtevalarıyla bize yazıldıkları dönemin düşünce dünyasını ve kültür hayatını da yansıtır. Müfide Ferit'in henüz yirmi dört yaşında iken yazıp 1918'de yayınladığı Aydemir romanında Millî Edebiyat dönemi içinde üzerinde en fazla durulan milliyetçilik konusu ele alınır. Romanın ideal tipi Aydemir, kendi şahsi hayatını ve saadetini bir kenara iterek Türkler arasında milliyet duygusunu uyandırmak maksadıyla Rusya'nın nüfuzu altında yaşayan Türk bölgelerine gider. Orada Rusya'nın tahakkümü ve nüfuzu altında sömürülen ve ezilen Türkler arasında milliyet duygusunu uyandırılmasına çalışır. Türklerin tek yürek tek bilek olması, tek bayrak altında birleştirilmesi amacıyla mücadele eder. Yazarın Türkçü kimliği kadar insanî kaygıları da vardır. Nitekim Aydemir'e ailesi ve memleketi sorulduğu zaman yazar, kahramanına şu sözü söyletir: "Benim memleketim, Türk olan her yer; sevgilim, ailem, üzüntüde her insan!" Maddi ve manevi varlığını mefkûresi içinde eritmiş olan mistik kahraman Aydemir, verdiği mücadeleler esnasında yakalanır ve ölüm cezasına çarptırılır. Sevdiği "Hazin"ini ve milletini düşünerek "Yaşasın Türkler!" diye bağırdıktan sonra başını ilmiğe geçirir. Ölümü metanetle karşılayan Aydemir'in hayatı, azmin, idealin ve mefkûrenin efsanevî şahsiyeti olarak son bulur. 1924'te yayınlanan Pervaneler, yalnız bir roman değil, bir araştırma eseridir ki memleketin hazin bir macerasını hatırlatır ve içimizde kurulan bir suikast ocağının bütün o saklanmaya çalışılan fesat ateşini eşeler. Eser, İstanbul'un en gözde tepesine kurulmuş yabancı bir kurumun Türk kızları üzerinde ne kadar feci te'sirler bıraktığını göstermek amacıyla yazılmıştır. Amerikan terbiye ve kültürünün millî bünyeyi nasıl kemirdiği anlatılıyor romanda. Müfide Ferit'in gerek Aydemir'de gerekse Pervaneler'de temel hedefinin ve yegane idealininin "Sanat ve aşk ile Türklüğü diriltme" olduğu söylenebilir. Nitekim bu amacını kahramanına da söyletir. Hülâsa Müfide Ferit, Türklük düşüncesini edebiyat vâsıtasıyla yaymak ve sevdirmek isteyen ilk romantik milliyetçilerden ve idealist romancılarımızdandır. Onun, kitaplarını yazdığı dönemden neredeyse bir asır sonra yeniden hatırlanması ve okunması bir vefâ duygusu taşıdığı kadar, geçmişi iyi ve doğru öğrenme ve yorumlama yolunda da sağlam bir kazançtır. Türk edebiyatı, Müfide Ferit gibi kilometre taşı olabilmiş edebiyatçılar sayesinde daha da renklenir, zenginleşir ve derinleşir diye düşünüyorum. Bu arada Müfide Ferit Tek'in eserlerini yayınlayan Kaknüs Yayınları'nı (0 216 3410865) kutlarken, Türkçe'ye bugüne kadar aktarılamayan "Affolunmayan Günah" romanını da bir an önce edebiyat dünyasına kazandırmasını yayınevi yetkililerinden bekliyoruz. HAKKINDA NELER DEDİLER "Türkçülük mefkûresinin ne yüksek ve ne insanî bir mahiyeti olduğunu idrak edemeyenler, bu mefkûrenin kan ve demirle değil, aşk ve samimiyetle, yıkılarak değil, bilâkis yaparak inkişaf edeceğini anlamak için, 'Aydemir'i okumalıdırlar. Aydemir'in diğer bir meziyeti de muayyen bir 'tez'i kuvvet ve muvaffakiyetle müdafaa etmesinde, yaşatabilmesindedir." Fuat Köprülü "Halide Hanım ile Müfide Hanım (..) Sanat sahasında birisi Türklük mefkûresinin hakikatine bir hudut, bir program çizdi; diğeri bu mefkûrenin hayalî genişliklerini, romantik kısımlarını tasvir etti. Fakat biz, birçok münevver erkek ne yaptık? Hiç... (...) Büyük Turan mefkûresinin de imanlı bir kahramanı yine bir kadın oluyor: Müfide Hanım! Onda erkeklerin pek güç anlayabilecekleri, yahut anlayamayacakları romantik bir ruh var. O da mefkûresini Aydemir romanında terennüm ediyor." Ömer Seyfettin "Bu kitabı (Aydemir) okurken bazen gözlerimi kapardım. Kendimi Turan'ın çöllerinde, yollarında, kasabalarında, etrafıma koşan insanlara ümit ve teselli dağıtırken görürdüm...(...) Bu roman bir fanteziydi. Genç bir kadın muhayyilesinin hiçbir realite ile ilgisi olmayan mahsulü... (...) Onu cephede elimden bırakamıyordum." Şevket Süreyya Aydemir "Aydemir, dönemin siyasî, sosyal ve kültürel havasının kuvvetli etkileri altında yazılmış, düşünce yönü kadar heyecan yönü de ağır basan bir eserdir. Türkçülük ideolojisinin, bir dönemin duyuş ve düşünüşüyle, nasıl romanlaştırıldığı konusunda, dikkatten uzak tutulmaması gereken ilk örneklerdendir." Prof. Dr. Ramazan Kaplan "Kuru, nihayetsiz bir çölde serseri sürüklenen kafileler için ara sıra tesadüf edilen vahalar ne ise, bu eser de (Pervaneler) benim için öyle bir zülâl-i zevk ve teslimiyet teşkil etmiştir. Bu lutfundan dolayı muhterem muharririne şükran vazifedir." Mehmet Rauf "Türkiye'deki misyonerlerin kitaplarını ciddî bir şekilde gözden geçirmek, onların faaliyette bulundukları yerler hakkında, kamuoyunda uyanan bazı tereddütleri anlamak ve gidermek bakımından hayli faydalı olacaktır. Bu tür kitaplarla okunduğu zaman 'Pervaneler' daha farkıl bir mana kazanmaktadır." Prof. Dr. İnci Enginün


*

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002