|
|
|
KİTAP : Temmuz - 2006
|
|
“Sağlığınıza Kavuşmak İçin
Dr. İsmail Maraş
- Bahar Yayınları
Dr. İsmail Maraş Türkiye’de bir ilke daha imza attı.
Yazarımız Dr. İsmail Maraş; beşbin yıldan beri öneminden hiçbir şey kaybetmeden uygulana gelen akupunkturu, ilk defa halk diliyle anlatan bir kitap yazdı.
Bu eserde akupunkturla ilgili merak edilen hemen her soruya cevap var.
***
Anahtar Yayıncılık tarafından yayınlanan 430 sayfalık mükemmel eser, alışveriş merkezleri dâhil tüm kitapçılarda beğeninize sunuldu…
Tamamen renkli ve kuşa kâğıda basılan kitabın arka kapağında
Dr. İsmail Maraş şöyle diyor:
***
“Akupunktur, Dünya Sağlık Teşkilatı WHO tarafından 1974 yılında bilimsel bir tedavi olarak kabul edilmiş ve akupunktur etkisi klinik ortamda bilimsel metotlara göre kanıtlanmıştır. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı, akupunktur tedavisini “bilimsel tedavi metodu” olarak 29 Mayıs 1991’de kabul etmiştir.
***
Şunu net olarak söyleyebiliriz ki, önümüzdeki yıllarda Avrupa’da, ABD’de, kısmen Japonya’da modern tıp, “sağlık” konusunda çok büyük çıkmaza girecektir. Öyle bir noktaya gelinecektir ki, tıptan bu hizmeti ancak toplumda gelir seviyesi oldukça yüksek kimseler alabilecek, hatta onlar bile aldıkları hizmetten pek memnun kalmayacaklardır.
Tabii bu ülkelerdeki bazı hekimler, alternatif tedavilere de yönelerek hastaya yaklaşımda yeni bir kapı açmışlardır. Alternatif konularda bilgi ve tecrübesi, ilerisi için de ilgi ve merakı olmayan sağlık çalışanlarını gerçekten zor günler beklemektedir.
***
Bir rahatsızlığın tedavisinde, herhangi bir tedavi yöntemi, eğer rahatsızlığın % 50’sinden fazlasına çözüm sunabiliyorsa, adı ne olursa olsun o yöntem “tamamlayıcı” değil ana tedavi yöntemi olup diğer yöntemler “tamamlayıcı” konumda kalır.
Bu açıdan bakıldığında, akupunktur tedavisi, örneğin kanser, şeker hastalığı, kemik erimesi gibi rahatsızlıklarda tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak vazgeçilmezliğini korurken; kireçlenme, romatoid artrit, astım-alerji, ilerleyen duyma kaybı, hormon bozuklukları, kolitis ülseroza, migren, kronik yorgunluk sendromu, kabızlık, stres, menier, burger, rayno, boyun fıtığı, alerjik sinüzit, farenjit vb. gibi nice rahatsızlıklarda haklı başarısıyla ana tedavi yöntemi konumuna yükselmektedir.”
İşte kitaptaki sorulardan bazıları
Akupunktur tedavisi ne demektir?
Akupunktur tedavi metodunun felsefesi nedir?
“Yin” ve “Yang” hakkında açıklayıcı bilgi verir misiniz?
Vücuttaki denge sistemi neden, niçin, nasıl bozuluyor?
Akupunktur tedavisinin bozulan dengeyi düzeltmedeki rolü nedir?
Herhangi bir organdaki enerjinin seviyesi nasıl anlaşılır?
Akupunktur nabız teşhisi, bildiğimiz nabız kontrolü gibi bir teşhis mi?
Bu açıklamalara rağmen Batı tıbbı akupunkturu neden hâlâ kabullenmek istemiyor?
Alternatif tedavilerle, ortodoks tıbbını sağlık sigortası açısından kıyaslar mısınız?
Vücuttaki bozulan denge, ilaç tedavisiyle düzelemez mi?
Akupunktur dünyası ilaca karşı mıdır?
Vücut kendi ilacını kendisi nasıl üretir?
Akupunktur, vücudu komple, bir bütün olarak mı tedavi eder?
Akupunktur uzmanı, vücuttaki tüm rahatsızlıkları bilebilir mi?
Akupunktur muayenesinde film, tahlil, tetkik vs istenmez mi?
Akupunktur hangi rahatsızlıklara iyi geliyor?
Akupunktur tedavisi nasıl bu kadar etkili olmaktadır?
İğne batırmanın vücuda etkileri hakkında açıklayıcı bilgi verir misiniz?
Akupunktur tedavisine gitmekle doktora gitmek arasında fark var mı?
Bir akupunktur tedavi kürü ne kadar sürede tamamlanıyor?
Akupunktur tedavisinde vücuda ne kadar iğne batırılır?
Akupunktur iğnesinden korkmak gereksiz mi?
Herkesin tedavi iğnesi ayrı ayrı mı?
Akupunktur tedavisinin yan etkisi var mı?
Akupunktur tedavisine başlarken neler yapılır?
Akupunktur herkese iyi gelir mi?
Çocuklara da akupunktur uygulanabilir mi?
Hastayı iyileştirmek için iğne batırmak hastaya eziyet değil midir?
Hastalar niçin ilk önce değil de, en son çare olarak akupunktura geliyor?
Akupunkturu halkın bilmesi özellikle mi istenmiyor?
Akupunktur felsefesinde, modern tıpta bulunmayan ne var?
Akupunktur tedavi yöntemi, niçin resmen değil de kulaktan kulağa yayılıyor?
Akupunktur ile diğer alternatif tedavi yöntemleri arasında bir fark var mıdır?
Akupunktur herkese aynı derecede mi etki yapar?
Hastalar neden en son çare olarak akupunktura geliyor?
Bazı kişiler akupunktur tedavisinden de sonuç alamadıklarını söylüyorlar, niçin?
Şeker hastaları akupunktur tedavisi olabilir mi?
Hem ülserim var, hem romatizmam var; akupunkturdan nasıl faydalanabilirim?
Ve daha birçok soru…
________________________________
İsteme adresi:
Bahar Yayın Grubu
Cağaloğlu-İSTANBUL
Tel: 0212 520 60 20
|
|
AlbanTarihi
Moses Kalankatlı
- Selenge Yayınları
Albanlar Güney Kafkasyada, bugünkü Azerbaycan ve Ermenistan topraklarında yaşamış, Güney Kafkasyanın yerli bir kavmidir. MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısından beri tarih edebiyatında adları geçer. Alban ismi ilkin Strabon’un eserinde zikredilmiştir. Bugünkü Arnavutlarla alakaları yoktur.
Albanlar hıristiyanlığı ilk kabul eden halktır. Hıristiyanlığı 1. asrın ortalarında havarilerden almışlardır. Alban devleti önce Romalılara, sonra Sasanilere bağımlı olarak Arap istilasına kadar varlığını sürdürmüştür.
Albanların en meşhur siması Cavanşirdir. Cavanşir, Alban pirensi ve kumandan olarak ünlenmiştir. 681 veya 683’te öldürülmüştür.
8. asrın başlarında Hazar Türkleri, Doğu Roma ve Araplar arasında sıkışan Albanya halkı git gide müslümanlığı ve hıristiyanlığı kabul etmiş, zamanla yerli halklar içerisinde eriyerek tarihten silinmiştir. Albanların tarihten silinmesinde Ermeni kilisesinin baskısı mühim rol oynamıştır. Alban kilisesinin son kalıntıları yine Ermeni kilisesinin isteğiyle 1836’da Peterburg sen sinodu tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Albanlar hakkında en birinci kaynak bizzat eserini Albanca yazan Kalankatlı Mosesin Alban(ya) Tarihi’dir. Üç kısımdan meydana gelen bu tarih 7. asırda, Cavanşir devrinde yazılmaya başlanmış, kitaba daha sonra ilavelerde bulunulmuştur.
Eserin Albancası kaybolmuş, Ermenicesi Rusça, İngilizce, Fıransızcaya çevrilmiştir. Azerbaycanlı purofesör Ziya Bünyadov, eseri İngilizce ve Rusçadan Azerbaycan Türkçesine tercüme etmiştir.
Alban Tarihi Türk tarihinin, bilhassa Hazar Türklerinin ve Kuzey Kafkasya Hunlarının birincil kaynaklarındandır.
Moses Kalankatlı, Alban Tarihi, çeviren Ziya Bünyadov, Türkiye Türkçesine aktaran, Dr. Yusuf Gedikli, Selenge y., İstanbul 2006, 383 s.
|
|
Fatih
Nizami Zöhrabi
- İz Yayınları
Nizami Zöhrabi, 1 ocak 1951 tarihinde Azerbaycanın Yardımlı kazasının Hanbulak köyünde dünyaya gelmiş, üniversitede Rus dili ve edebiyatı okumuştur.
Edebiyata birdenbire adım atan Zöhrabi, ilkin peygamberimiz Hazreti Muhammedin hayat ve mücadelesini anlatan Mekkeden Doğan Güneş isimli iki ciltlik manzum eserini yazmış, 2004 senesinde Baküde bastırmıştır.
Daha sonra Fatih isimli manzum eserini kaleme alan Zöhrabi, bu eserini de 2004 yılında Baküde neşretmiştir.
Nizami Zöhrabi şu anda Atatürkün hayatını anlatan manzum bir eser üzerinde çalışmaktadır.
Zöhrabinin yazdığı iki eser de manzumdur ve mesnevi tarzındadır. Mesnevi kılasik edebiyatımızda çok kullanılan aa / bb/ cc … şeklinde kafiyelenen eserlere denirdi. Mevlananın Mesnevisi de adını bu şekilde yazıldığı için almıştır. Mesnevi tarzı eserlere bir tür manzum roman demek mümkündür.
İtiraf etmek lazım ki, Türkiyede ne peygamberimizin hayat ve mücadelesini, ne Fatih ve fetihi anlatan manzum bir eser yahut destan vardır. Nasıl ki Atatürkü anlatan manzum bir eser yahut destan da yoktur. Bu bakımdan Fatih eseri Türk edebiyatı için yeni ve dikkati çekicidir.
Eser kılasik ananeye uyularak münacat (Allaha yalvarış)’la başlamaktadır. Eserin diline hiç dokunulmadan bazı imla değişikliği ve dip notlarla aktarılması Türkiye ile Azerbaycan Türkçelerinin ne kadar yakın olduğunu göstermesi bakımından manidardır.
Fatih ve fetihi şiirle okumak sanırız Türk okuyucusuna ilginç gelecektir. İşin doğrusu Türkiye Türklerinin yapamadığını, başaramadığını bir Azerbaycan Türkü olan Nizami Zöhrabi başarmıştır. Bu vesileyle eserin şairini, Türkiye neşrini hazırlayanını ve yayınevini kutlarız.
Nizami Zöhrabi, Fatih, hazırlayan Fethi Gedikli, İz y., İstanbul 2006, 191 s.
|
*
|
|
|
|