|
|
|
Tarihin cansız tanıkları arşivlerimiz ve perspektifimiz
|
Arşivler Türk milletinin tarih ve kültürünün temel kaynaklarıdır. Geçmişimizi ve hatta günümüzü bu arşivler sayesinde daha iyi anlayabilmekteyiz. |
Bu arşivler sayesinde yerli ve yabancı araştırıcılar, Türk milletini utandıracak hiçbir tarihi kayda rastlamadıklarını ifade etmektedirler.
İlgili çevreler iyi bilirler ki, Osmanlı Tarihini ünlü Avusturyalı Josef von HAMMER yazdı. Birçok insan da Osmanlı Tarihini onun yazdıklarından öğrendi. Peki, Hammer bu yazdıklarını nereden aldı? Tabiî ki arşivlerden. Hammer hem batı kaynaklarını hem de Osmanlı döneminden kalma Tevarih-i Âl-i Osman’ları kullandı.
Eskinin yıkıntısından yeni bir Türkiye’nin doğuş öyküsünün anlatıldığı “Modern Türkiye’nin Doğuşu” adlı eserinde Bernard LEWİS de çok miktarda arşiv belgesine müracaat etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Merhum Prof. Dr. Ömer Lütfi BARKAN da, Rumeli’deki Osmanlı varlığı ve hâkimiyeti ile ilgili araştırmalarında büyük ölçüde arşiv belgelerine dayandı. Onun tabiriyle, kolonizatör Türk dervişlerinin bu yerlerin vatan toprağı haline dönüştürülmesindeki rolünü vakıf kayıtlarından faydalanılarak ortaya koyduğu hala hafızalardadır.
Askeri tarih araştırmaları için de arşivlerin vazgeçilmez kaynaklar olduğu su götürmez bir gerçektir.
Tanınmış Amerikalı Osmanlı Tarihçisi Allen FİSHER’in kafasında yıllar önce bir “Osmanlı İncelemeleri” disiplininin oluşturulması fikrinin tezahür etmesi, onun Osmanlı Tarihine atfettiği önemle paralellik arz ediyordu.
Diğer taraftan “eğer biz Osmanlı Arşivlerini kullanılır duruma getirirsek bir kültür imparatorluğu kurmuş oluruz” diyen ünlü Türk tarihçisi Prof. Dr. Halil İNALÇIK da arşivlerimizin bütün modern dünya için kıymetli bir kültür hazinesi olduğu inancını yüreğinde taşımakta idi.
Bu bakımdan sahip olduğumuz zengin arşiv malzemesi Türk ve dünya kamuoyuna her fırsatta çok iyi olarak tanıtılmalı ve anlatılmalıdır. Bu otantik kaynakların incelenmesi ve bilim adamlarının yazılarında kullanması sayesinde hem iç kamuoyunda sürdürülen bir takım konular aydınlığa kavuşturulacak hem de yurt dışında bir takım Avrupa ülkelerinde maksatlı ve kasıtlı olarak sürdürülen aleyhte kampanyalar sonuçsuz kalacaktır. Türkiye artık bugün bunu yapabilecek güce ve yeteneğe sahiptir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onu yöneten irade arşivlerini, yalnız acil ve Türkiye’yi sıkıştırmak maksadıyla Türk ve dünya kamuoyuna servis edilen meselelerde değil, milletlerarası ilişkilerde sağlıklı bir diplomasinin yerleşmesi ve kapsamlı bir kültür hamlesi için de bu kaynaklarını etkili bir biçimde kullanmalıdır.
Atatürk 1 Kasım 1934 Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açış konuşmasında:
“kültür işlerimiz üzerine, milletçe gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da Trük tarihini, doğru temeller üzerine kurmak, öz Türk diline, değeri olan genişliği vermek için candan çalışmakta olduğumuzu söylemeliyim. Bu çalışmaların göz kamaştırıcı verimlere erişeceğine şimdiden inanabiliriz” diyordu.
“…bizim tarihimiz, Türk tarihi bu bilim belgelerine dayanır. Yeter ki bugünün aydın gençliği, bu belgeleri aracısız tanısın ve tanıtsın.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişinde var olan bu bilgi ve birikim ortada iken neden tarihimiz hakkında gerek yazılı metinlerde gerekse medyada ileri sürülen hususlarda arşivlerimize müracaat edilmez de kısır tartışmalar içerisine girilir. Doğrusu bu durumu anlamlı bulmanın imkân ve ihtimali yoktur. Tarihimiz ve kültür değerlerimiz üzerinden sürdürülen her türlü konu ve tartışmalara ışık tutacak kuruluşlardan biri de hiç kuşkusuz bizzat Atatürk önderliğinde kurulan Türk Tarih Kurumu’dur.
Dolayısıyla hem Türk Tarih Kurumu’nun hem de çalışanlarının, Türk kimliğine, milli varlığımıza ve tarihi konularımıza ilişkin temel milli konularda bilimsel çalışmalar yapmak millete yakışır bir duruş sergilemek en başta gelen görevleridir.
Bu gerçekten hareket edecek olursak, geçtiğimiz günlerde Kayseri'de düzenlenen bir sempozyumda TTK Başkanı Sayın Yusuf Halaçoğlu'nun, "belgelere" dayanarak "Türkiye'de yaşayan Kürtlerin Türkmen kökenli, Kürt Alevilerinin ise Ermeni kökenli" açıklamalarına bir kısım çevrelerden gelen tepkilerin yersiz ve anlamsız olduğu kendiliğinden ortaya konmuş olacaktır. Bu tepkilerin ardında hangi düşünceler vardı onu bilemem ama bildiğim bir gerçek var ki o da, bu tepkileri gösterenlerden ekseriyetinin arşivlerimize hiç girmedikleri ve konu hakkında kulaktan duyma bilgilerle hissi hareket ettikleri.
Sayın Halaçoğlu’nun Türkiye’nin demografik, iktisadi, içtimai ve inanç yapısına ilişkin söylediği ya da söyleyecekleri reddedilmeden önce incelenmeli tetkik edilmeli eksikleri ortaya konmalıydı. Bunu reddedenlerin bu söylediğimi yapma, yapabilme yeteneklerinin mevcudiyetini kabul etmek zaten safdillik olur. Hiç olmazsa bazı gerçekleri görmek ve anlamak adına TİKKO ve PKK gibi terör örgütlerinin etnik dayanağına bir göz atıp bakabilirlerse bu değerlendirmelerin altında hangi gerçeklerin yattığını göreceklerdir.
Geçmişe ait her alanda yürütülen araştırma ve tetkikler mutlaka tarihin cansız tanıkları arşivlerimiz ışığında ve önyargılardan uzak olarak yürütülmelidir.
Hacı Haldun ŞAHİN
Türk Arşivciler Derneği Başkanı
|
Bu haber 4226 defa okundu.
|
Ufuk Ötesi : 2007 / 09
|
|
|