Şahin konuşmasına şöyle devam etti: “Oysaki dünyanın modern ülkeleri, kalkınma süreçlerinin hemen başlarında parlamentolarında Millî Arşiv Kanunu’nu kabul edip uygulamaya koyarak bu işe ne kadar önem atfettiklerini göstermişlerdir.
Çünkü bu ülkelerin hem bürokratları hem de siyaset adamları arşivlerin, devlet-millet mazisine ışık tutan, geleceği yönlendirmede çok önemli rol oynayan ve bu yönüyle devlet varlığının teminatını teşkil eden vazgeçilmez kuruluşlar olduklarını; eğitimleri gereği biliyorlardı. Biz de ise durum çok farklı… Onun için kendimizi ve dünyayı anlayamıyoruz, anlamlandıramıyoruz.
1968’de dört kişilik bir heyetle ülkemize gelerek, arşivlerimizde inceleme ve araştırmalarda bulunan Milletlerarası Arşiv Konseyi Genel Sekreteri Macar Kesckemeti, UNESCO’ya verdiği bir raporda, Türkiye’de “Arşiv Kanunu”nun bir an evvel çıkartılmasını, “uzman bir kadro”nun yetiştirilmesini, arşivlere “bina ve gerekli araçlar”ın sağlanması hususlarını yıllar önce bir yabancı olarak ortaya koymuştur. Ancak aradan çok uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen; o gün ortaya konulan meselelerin bugün bile hâlâ çözümlenmemiş olması, zannediyoruz ki, hem arşiv idaresindeki hem de siyasî iradedeki acziyeti bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır”
85 YILDIR ÇIKARAMADIĞIMIZ KANUN
Türk Arşivciler Derneği Genel Başkanı Hacı Haldun Şahin, konuyla ilgili şu görüşlere yer verdi: “Bakınız Cumhuriyet’ten bu tarafa 85 yıl geçti. Türkiye’de bu müddet içerisinde; 12 defa sıkıyönetime başvuruldu. 25 yıl sıkıyönetim, 15 yıl olağanüstü hal ile geçti. 3 defa askerî müdahale (darbe), 4 Anayasa değişikliği oldu. Devlete karşı 29 isyan vuku buldu, terör ve isyan sebebiyle, 70’li yıllarda 6.000, 80 ve 90’lı yıllarda 30 bin vatandaşımız şehit oldu. 15 genel seçim yaptık, 85 yılda 60 hükümet kurduk. Ama Millî Arşiv Kanunu’nu bir türlü çıkaramadık.
Temennimiz, 2006 ve 2007 yılları arasında hummalı bir çalışma ve gayretler neticesinde bütün engellemelere rağmen TBMM gündemine alınan ama ma’lesef bir türlü çıkarılmayan, belki de bir takım zümreler tarafından çıkarılması istenmeyen bu kanun tasarısının hiç olmazsa bu yeni dönemde, 23. Dönem milletvekilleri tarafından çıkarılmasıdır.
Zira geçmiş ile bugün, bugünle gelecek arasında sağlam köprülerin kurulması, siyaset, ekonomi, toplum hayatı ve kültür alanında yaşanan tecrübelerin gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılması, devletlerin ve milletlerin tarihinde çok büyük önem taşımaktadır.
Bu çok önemli görevi arşiv personeli, 1986 yılından beri hem Osmanlı Arşivi’nde hem de Cumhuriyet Arşivi’nde özverili çalışmalarıyla yerine getirmeye çalışmıştır. Türk kültürünü ve tarihini ihtiva eden bilgi ve belgelerin diri diri gömüldüğü sandukaları tozlu ve karanlık mahzenlerin raflarından indirerek, irfan hayatımıza kazandıran arşiv camiasında, statü probleminin halledilememesi, özlük haklarındaki kayıplar ve çalışma ücretlerindeki düşüklük ümitsizliğe ve karamsarlığa yol açmış, devlete olan güven duygusunu zedelemiştir.
Onun için diyoruz ki; arşiv hizmetlerini millî seviyede ve köklü bir şekilde ele alan, gerekli mevzuat düzenlemelerini ihtiva eden, arşiv yönetimini devlet politikası haline getiren Millî Arşiv Kanunu bir an evvel mer’iyyet kazanmalıdır. Böylece ümitsizlikler yerini ümide, karamsarlıklar da yerini iyimserliğe terk etmiş olsun. Bu işin gerçekleşmesi için Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün gayreti yanında, hükümetin ve parlamentonun da gayreti gerekmektedir.
Netice olarak kurumun kudret ve itibarının yükselmesi için önderlik yapması gereken makamlar, asla manevi bir sefalet içerisine düşmemelidirler”