Kasım 2008

Ö T E S İ

 

19.04.2024 



Dernekçilikte örnek bir kuruluş: Rumeli Türkleri Derneği


Yarım asırlık mazisi olan Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği her ay 200 kadar muhtaç aileye gıda yardımı yapıyor, 500 öğrenciye burs veriyor ve yılda 5 bin kadar fakiri giydiriyor. Dernek yönetimi, gerek yardımlaşma faaliyetleriyle, gerek zengin kültür etkinlikleriyle bu sektörde bir marka olduğunu kanıtlamış.

Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin dernekçilikteki yarım asırlık bilgi ve birikimlerini ülke geneline yaymak amacıyla İstanbul’da 31 derneği tek çatı altında toplayarak Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Federasyonu ve Türkiye genelinde 32 ilde örgütlenerek konfederasyon kuruldu. Ülkemizde üçüncü sektör olarak ifade edilen sivil toplum kuruluşlarının önemi her geçen gün daha da artıyor. Sadece İstanbul gibi büyük bir şehirde faaliyet gösteren vakıf ve derneklerin sayısı binleri aşmış durumda. Bu sivil toplum örgütlerinde bir yandan binlerce insan istihdam edilirken, muhtaç insanlara yaptıkları maddi destek de kayda değerdir. Bu sivil toplum kuruluşlarından, özellikle derneklerin kuruluş sebebinin temelinde göçün getirdiği sıkıntılar yatmaktadır. Gerek taşradan büyük şehirlere göç edenlerin yöresel dernekleri, gerek başka ülkelerden değişik zamanlarda göç edenlerin kurdukları kültür ve yardımlaşma derneklerinin amacı aynıdır: kendi hemşehrilerine maddi destekte bulunup, kültürel hizmet sunmaktır. Bu dernekler arasında üyelerinin güven ve itibarını kazananlar sanayide olduğu gibi kaliteli ve dürüst çalışmalar sonucu sektörlerinde “marka”laşmışlardır. Türkiye’de sivil toplum kuruluşları arasında marka olan derneklerden biri de yarım asırlık mazisi olan Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’dir. Elli Altı Yıl Önce Kuruldu 93 Harbi’nin ardından Osmanlı yönetimi Rumeli’den çekilmeye başlayınca, orada kalan Müslümanların çileli günler de kendini gösterdi.. Balkan Savaşı yıllarında Rumeli’de kalan topraklarımızdaki evlad-ı fatihanın huzuru da kaçmıştı. Bundan dolayı 93 Harbi’nden sonra Anadolu’ya başlayan göç, günümüze değin devam etmektedir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Sovyet Ordusu’nun yardımıyla Balkan ülkelerinden Romanya, Bulgaristan ve Yugoslavya’ya komünist iktidarlar hâkim oldu. Balkanlar’daki Hristiyanlar ister faşist olsun, ister komünist, onların içindeki Türk düşmanlığı hiç bitmemiştir. Makedonyalı fazilet sahibi bir avuç münevver, başta Şuayb Aziz olmakla 1941’de teşkilât kurarlar ve bu teşkilâta 1945 yılında Yücel adı verilir. Amaçları ise Türk millî şuurunu, varlıklarını, manevî değerlerini korumak, örf ve âdetleri yaşatmaktır. 1947 yılında Yücelciler tek tek evlerinde yakalanıp, 1948’de üyelerden dördü idama mahkûm ediliyor. Ve Tito hükümeti ülkesindeki Türk varlığını azaltmak için göç kapısını açıyor. 1953 yılında serbest göç anlaşması imzalanıyor. 1967 yılına kadar 200 bin civarında Makedonyalı Türk ana vatanları Türkiye’ye yerleşiyor. İstanbul’un Bayrampaşa, G.O. Paşa, Alibeyköy, Kâğıthane semtlerine yerleşen Makedonyalı göçmenler “Muhacirliğin ateşten gömlek” olduğunu anlıyorlar ve daha sonra gelecek olan hemşehrilerinin Türkiye’de daha rahat intibak edebilmesi için çoğunluğu Vardarlılar’dan Kadri Eriş, Hasan Yelmen, Tarık Şara’nın babasından oluşan birkaç gönüllü Vardarlılar Yardımlaşma Cemiyeti adı altında örgütleniyorlar. Bu cemiyet üyeleri çektikleri sıkıntıları kendilerinden sonra gelenlerin çekmemesi için Sirkeci Garı’na inen her yakınına İstanbul’da kalmak isterse yer yatak veriyor, taşraya gidecek olana da en azından otobüs veya tren biletini alıyorlar. İlk etapta dernekten yardım alanlar iş güç sahibi olunca, derneğe maddî destek sağlamaya başlıyorlar. 800 Öğrenciye Burs, 5 Bin Kişiye Giysi Yarım asırlık mazisi olan Vardarlılar Yardımlaşma Cemiyeti 1985 yılında Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği adını alıyor. Bu dernek bugün tabeladaki yardımlaşma ve kültür kelimelerinin manasına uygun çalışmalarla güçlenerek, varlığını sürdürüyor. 1965 yılında on beş muhtaç çocuğu giydiren Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği bu geleneği giderek güçlendiriyor ve 90’lı yılların başında buradan giyinenlerin sayısı üç bini ve 2006 yılında da beş bini buluyor. Bu giyim eşyalarının bir kısmının üyelerce bir kısmının da dernek parasıyla satın alındığını açıklayan Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Necmettin Sönmez, her ay 200-250 muhtaç kişiye gıda yardımında bulunduklarını, Kurban Bayramı’nda bağışlanan beş yüz kadar kurban etini soğuk depolarda muhafaza edip her ay muhtaç ailelere dörder beşer kilo dağıtıldığını açıklıyor. Derneğin her yıl Afrika’dan Balkanlar’a, Orta Asya ülkelerinden İstanbul ve taşradaki beş yüz öğrenciye ayrıca Rumeli üzerine lisans yapanlara burs verdiğini belirten Sönmez, “Uluslararası ilişkilerdeki boyutumuz da kayda değerdir. Kosova Savaşları sırasında TIR dolusu erzak gönderdik. Pakistan’a bin adet çadır ve battaniye, kamyon dolusu çocuk bezi gönderdik.” diyor. İki trilyonluk bütçe Geldikleri toprakları unutmuyorlar. En önemli faaliyetlerden biri Yücelcilerin misyon ve vizyonunda gitmek. Orada kalanların en başta Türkçelerini unutmamaları, örf ve âdetlerini yaşatmaları için çalışmalar yapılıyor. En son Atatürk’ün babasının yaşadığı Kocacık köyündeki okula bilgisayar sınıfı açıyorlar, değişik köy ve kasabalara kitap gönderiyorlar. Son Ramazan ayında Kosova’ya gidip oralarda iftar yemekleri düzenlemişler. Derneğin dış ilişkileri bununla sınırlı kalmıyor. Kosova, Makedonya gibi ülkelerden gelen milletvekili, bürokratlar, parti temsilcileri ile ilişkiler devam ederken, en son Makedonya Cumhurbaşkanı Branko Tsırvenkovski ile bir araya gelip görüşüyorlar. Başkan Necmettin Sönmez bunları anlatırken, dernek merkezi arı kovanı gibi canlı. Birileri gelip üye olmak istiyor, bir başkaları kurbanlık bağışlamak istiyor, onlarca genç burslarla ilgili mülâkata katılıyor. Birileri birkaç gün sonra düzenlenecek olan Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı’nın anma töreni çalışmaları için buradalar. Başkana “Burası her gün böyle mi?” diyorum. Başkan da bir atasözü ile cevap veriyor: “Nerede hareket, orada bereket” derler ya, şu anda derneğimizin iki trilyon bütçesi var. Kaynak yine üyelerimizden” diyor. Böyle bir bütçeye sahip başka dernek adı duymamıştım. İçimdeki ilgiyi bastırmak elimde değil. Her Şeyden Önce İtibar “Nasıl olur, görülmüş bir şey değil? İstanbul’da tanıdığım yüzlerce dernek kira ve telefon masraflarını karşılamakta güçlük çekerken, siz nasıl oluyor da bu bolluğu sağlıyorsunuz?” sorusuna Başkan Sönmez şu cevabı veriyor: “Mehmet Bey, hani Robert Boch güven, itibar meselesi demiş ya, bizim derneğin diğerlerinden farkı da bu itibar meselesi. Kurucuları ve daha sonraki yönetimler üyelerimiz ve hemşehrilerimiz arasında samimi çalışmış, itibar kazanmış ve bu sistem bugün de aynen devam etmektedir. Her şeyden önce derneğimizin işlerine siyaseti karıştırmadık. Bizler bir sivil toplum kuruluşu olarak aslî görevimizi yaptık ve yapmaktayız. Bugüne kadar bu derneğe hiç birimiz çıkar amaçla gelmemişizdir.” “Peki Başkan, yardımlaşmayı anladık, gördük. Kültür alanında neler yapıyorsunuz?” “Kültür alanında da epey mesafe aldık. Bünyemizde 50-60 kişilik Türk sanat müziği koromuz var. TRT sanatçısı Ahmet Kadir Rizeli yönetimindeki koromuz kendi etkinliklerimizin dışında değişik yerlerden talep üzere taşraya çıkıp konserler veriyorlar. Ayrıca her yıl Rumeli topraklarından çıkan ünlü şairlerimizden Mehmet Akif ve Yahya Kemal Beyatlı’yı anma günlerinde şiir şöleni düzenleniyor, Yücel şehitlerine mevlit okutulup anma günü yapılıyor. Bunun yanında Balkan ülkelerinden Türk asıllı ressamların sergileri düzenleniyor. Yine genel merkezimizde oldukça zengin kütüphanemiz var. Balkanlarla ilgili belge ve fotoğraf arşivimiz mevcut. Ayrıca Rumeli Eğitim Vakfı ile de iç içe temastayız.” “Başkan, şimdiye kadar ilkbaharda düzenlediğiniz geleneksel pikniğinize hiç gelemedim. Bu pikniğe katılım nasıl, iki üç bin kişi katılıyor mu?” Başkan bu soruma gülerek cevap veriyor: “Ne diyorsun hemşerim: yirmi beş-otuz bin kişi katılıyor. Ve her zaman da olaysız geçiyor. İşte bizler dernekçilikteki yarım asırlık bilgi ve birikimimizi yaymak amacıyla İstanbul’da 31 derneği tek çatı altında toplayan Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Federasyonu’nu ve Türkiye genelinde 32 ilde örgütlenerek konfederasyon kurduk. Geçen yılbaşında kurulan federasyonun 26 Kasım’da Zeytinburnu Spor Salonu’nda düzenlenen ilk genel kurulunda Rumeli Balkan Türkleri Federasyon Başkanı olarak Av. Özcan Pehlivanoğlu seçildi. Av. Özcan Pehlivanoğlu: “Ülkemizde de Balkanlar’da da Etkili Olmalıyız” Bir asırdan fazla bir zaman sürecinde Rumeli ve Balkanlar’dan kopup Anavatan Türkiye’ye yerleşen göçmenlerin derneklerini tek çatı altında birleştirilmesini değerlendiren Rumeli Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı Av. Özcan Pehlivanoğlu, amaçlarının önce Türkiye’de güçlenip bu ülkeye ve Balkanlar’daki evlâd-ı fatihana sahip çıkmak olduğunu söylüyor. Sadece İstanbul’da dört milyon Balkan kökenli bulunduğuna dikkat çeken Pehlivanoğlu, şu anda Rumeli Balkan Türkleri Federasyonu çatısı altında İstanbul, Kütahya ve Gebze’de faaliyet gösteren 31 derneğin tek vücut olduğunu açıklarken, “Balkanlar’da 10 milyon civarında Müslüman ve Türk kardeşimiz var. Maalesef, Türkiye’nin devlet olarak bir Balkan politikası yok. Oysa Balkanlar’da Türk varlığının devam etmesini istiyorsak, Türkiye’de varlığımızı güçlendirmeliyiz ve tek vücut olup oradaki kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Şu ana kadar yüzlerce derneğin ferdi çalışmaları cılız kaldı ve doğru dürüst bir sonuç vermedi. Bizim hedefimiz, 56 yıllık tecrübesi ve bilgi birikimi bulunan Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin çalışma metotlarını örnek alarak, önce Türkiye genelinde Balkanlı hemşehrileri birbirleriyle tanıştırıp, birleşerek sinerji oluşturmaktır. Konfederasyonumuz sahasında kurulmuş olan tek sivil toplum örgütü olarak üzerine düşen görev sebebiyle başta Balkanlar olmak üzere ülkemizi yakından ilgilendiren iç ve dış meseleleri yakından takip etmekte, bu meselelerin ülkemiz ve milletimiz lehine çözülmesini sağlamak için katkıda bulunmaya çalışmaktadır.” şeklinde amaçlarını açıkladı. Türkiye’de Balkanlarla ilgili ekonomik, kültürel, bilimsel araştırmalar enstitüsü kurulup, Türk kamuoyunu oralar hakkında bilgilendirecek akademisyen yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Pehlivanoğlu, artık Federasyon bünyesinde bir Balkan Araştırma ve Dokümantasyon Merkezi’nin yakın günlerde İstanbul Sübyan Mektebi binasında faaliyete geçeceği müjdesini verdi.


Bu haber 6385 defa okundu.

Mehmet Türker  : 2007 / 01

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002